Sabah yazarı Hıncal Uluç, TSK'daki cunta yapılanması tarafından geçen hafta düzenlenen darbe girişiminden beri haber kanallarında kırmızı son dakika bandı geçtiğini belirterek, "Harekat cuma gecesi saat 22.00 sularında başladı. 23'te tüm haber kanallarının günlük, normal, olağan beyaz alt yazıları kalktı. Ekrandan "Son Dakika.. Son Durum.. Sıcak Gelişme" başlığı ile kırmızı yazılar geçmeye başladı. Bugün şu anda, perşembe sabahı, saat 10.10. Haber kanalı ekranları hala "Son Dakika.. Son Durum.. Sıcak Gelişmeler"e devam ediyorlar. Tam 5.5 gündür devam eden ve daha ne kadar devam edeceği bilinmeyen 'Son Dakika' olur mu? Dünyanın neresinde görülmüş" dedi.
Hıncal Uluç'un, "Sulandırılan, bıktıran kırmızı yazılar" başlığıyla yayımlanan (22 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Sene 1994!. Bir sonbahar sabahı Sevgili dostum, unutulmaz patronum Ercan Arıklı, Sabah'taki odama geldi. O zaman, bugüne dek çalıştığım en mükemmel gazete binası, o harika İkitelli'deyiz.. "Dün gece sizin programı izledim, atv'de.. Çok güzel ama çok gevezelik ediyorsunuz. Fazla uzun" dedi.. "Ne uzunu patron" dedim.. "Ortalama 1.5 saat sürüyor.." "Ne 1.5 saati" dedi, Ercan.. "Ben eve gece saat ikiye doğru geldim. Programınız başlamıştı. Üçte bitti.." "İmkanı yok" dedim.. "Bizim program gece 11'de başlar. O saatte çoktan bitmiş olmalı.." Ercan güldü çıktı, ama içime bir merak düştü.. Hemen fırladım. atv de bizimle ayni binada zaten.. Gittim, sordum "Bizim program sabaha karşı bitmiş, ne oldu" diye.. Efendim, o gece nöbetçi müdür, bakmış, en büyük rakibimiz olan TV o gece bizi geçebilmek için, tam karşımıza fena halde bir aksiyon filmi koymuş.. Bizim nöbetçi müdür kardeşimiz de, karşı hamle yapmış.. O da bizi kaydırıp, iki saatlik bir aksiyon filmi koymamış mı?.
*** Şimdi bunu niye anlattım.. Bakın yıl 1994.. Özel televizyonculuğun doğum yılları.. O zaman kafa ne?. "Rakip ne yapıyorsa onu yapalım.." Yani, yöneticilik anlayışı "Fark yaratmak" değil, "Aynen kopya etmek!." Yıl 2016.. Bu kafada değişen hiç bir şey yok.. Biri bir şey yapıp başarılı oldu mu, hürya onu kopya edelim.. Ayni tür diziler.. Ayni tür programlar..Köşede simgeler olmasa, hangi kanalı izlediğinin farkına varman mümkün değil.. Hadi o neyse ama, kötüyü, yanlışı, sorumluluk almamak için aynen taklitler ne oluyor?. Harekat cuma gecesi saat 22.00 sularında başladı. 23'te tüm haber kanallarının günlük, normal, olağan beyaz alt yazıları kalktı. Ekrandan "Son Dakika.. Son Durum.. Sıcak Gelişme" başlığı ile kırmızı yazılar geçmeye başladı.. Bugün şu anda, perşembe sabahı, saat 10.10.. Haber kanalı ekranları hala "Son Dakika.. Son Durum.. Sıcak Gelişmeler"e devam ediyorlar.. Tam 5.5 gündür devam eden ve daha ne kadar devam edeceği bilinmeyen "Son Dakika" olur mu?. Dünyanın neresinde görülmüş.. Okuyorum.. İçlerinde 3 günlük haberler var.. 2 günlük haberler var.. Dün geceki haberler var.. Bir iki tane de yeni gelişme var.. Peki ben nasıl ayırt edeceğim, en son gelişmeyi, son dakika haberini.. Böyle bir hantallık, böyle bir uyuşukluk, böyle bir "Efendim ötekiler de öyle.. O zaman devam" anlayışı ile gazetecilik olur mu?. Bu kanalların hepsinin başında "İyi" gazeteciler var üstelik.. Ama hiç birinde "Fark yaratma" kafası, ya da cesareti yok, kusura bakmasın arkadaşlarım.. *** Haber kanalı üstte yapılan gevezeliklerden çok ama çok daha önce "Alt Yazılar"dır.. O alt yazılar bilemedin 4-5 dakikalık (Bizdeki gibi 15 dakikalık değil" looplar halinde, işi gücü olan insanların o anlık "Ne var, ne yok" sorusuna yanıt verirler ve en önemli işlevi gerçekleştirirler. İş insanının ekran başına oturup saatlerce yayın izleme lüksü yoktur. Girerken çıkarken açar ya da çalışırken kafasını bir an kaldırıp, benim şu an yaptığım gibi ekrana bakıp "Ne var, ne yok" der. Hepsi o.. Onun için bin defa yazdım. En önemli şey alt yazılardır.. Tamam, cuma gecesi zaten başka şeyle ilgilenecek halim de, kafam da yoktu ama, olaylar bastırılıp, yaşam büyük ölçüde normale dönünce, ben başka şeyleri de merak etmeye başladım.. Mesela "Galatasaray- Young Boys maçını.. Kaç kaç bitti.. Kupayı kim aldı?." Sen merak etmiyorsan, yayının başındaki kardeşim, milletin içinde de merak eden çıkmaz mı sanıyorsun?. Şu kırmızı yazıları bak bakalım el oğlu kaç saat bile değil, dakika alt yazıda tutuyor?. En kısa zamanda nasıl normal yazıya dönüp, beklenmedik bir gelişme oldu mu, gene kırmızı "Yayını keserek" anonsu ile o gelişmeyi, o haberi nasıl veriyor.. Cuma akşamından beri, Amerika'da, Fransa'da neler neler oldu.. Sporda neler oldu.. Onları merak eden milyonlar da var, bu ülkede.. Nerden öğrenecek?. Fark yaratma cesaretin olursa, senin kanalından.. *** Bilmem ne kasabasındaki adı bile verilmeyen bir binbaşının tutuklanması kırmızı alt yazı olurken, tüm Beşiktaş, hatta futbol camiasının sonucunu merakla beklediği "Mario Gomez" haberi nasıl verilmez?. CNN Genel Yayın Müdürü Erdoğan Aktaş kardeşim.. Sen iyi bir Beşiktaşlısın.. Doğru söyle, Gomez gidiyor mu, kalıyor mu sorusunun kesin cevabı, senin için "Haber" değil mi?. O zaman?.. O zaman işte, "Efendim herkes aynisini yapıyor. Ben de yaparım, kimse bir şey demez" kafasını bir yana atıp, kanalı "Canlı" tutacak farkı, ülkedeki kopyalarına değil, dünyadaki gelişmiş haber kanallarına bakarak yaratmaya cesaret edeceksin.. *** Haber Kanalları "Son Dakika"yı sulandırmamaya çok özen göstermeliler.. "Son Dakika" insanı ekrana bağlayacak bir gelişmeyi, normal yayını keserek vermek için kullanılan yöntemdir. Kırk gün kırk gece rehaveti değil.. Olay devam eder, her an, bir başka yerden bir başka haber gelirken, tamam.. Ama neyin ne olduğu anlaşıldıktan sonra "İstanbul'da iki yüz bilmem kaç kişinin sorgusu sürüyor"diye "Son Dakika" olmayacağını, olmaması gerektiğini gazeteci kafamıza sokmamız gerek, dostlarım.. Normal beyaz alt yazılara dön.. Son anda gelen, önemli, herkesin farkına varması gereken bir haber, gelişme alırsan onu da, beyaz yazıların arasına "Dikkat" başlığı ile kırmızı ver mesela.. Sadece o yeni ve çok önemli haberi.. O kadar.. *** ..Ve de dostlarım.. Bir uyarı daha.. Üç kuruşluk bant reklam için beni eşek yerine koymayın.. Zaten looplarınız dakikalar boyu sürüyor.. Bir haberin üç kelimesini okuyorum, hop alt yazı kalkıp yerine reklam giriyor. Reklam bitiyor, alt yazı kaldığı yerden devam etmeli değil mi?. Bana, yani seyircine saygın olsa, öyle.. Ama nerde?. Reklamın altında, haber bandın akmaya devam ettiği için, ben merak ettiğim haberi öğrenemiyor, bu defa başını bilmediğim bir haberin sonunu okuyorum. Hadi, işin gücün yoksa15 dakika daha bekle ki, loop dönsün, merak ettiğin habere gelsin.. Bu bilgisayar çağında, "Reklam biner, alt yazı durur" programlaması yapmak deha gerektirmez dostlarım.. Meraklı bir lise öğrencisi getirin size bu programı yapsın.. Ama umurunuzda değil.. Siz merak edip bakmıyorsunuz ki kendi yazılarınıza.. Kurumunuzda patrondan, ofis boya bakan da yok.. Olsa mesela bir "Galtasaray" yazısı, sabahın 9'undan, gece yarısı 23'e kadar, "Galatasaray" diye düzeltilmez mi?. Yazan hata yapmış, tamam.. Peki o kurumda çalışan yüzlerce kişiden biri, 15 saat boyunca bu basit hatanın farkına varmaz mı?. Bunlar ufak sinekler dostlarım, ama mide bulandıran sinekler.. Artık birinizin fark yapma zamanı geldi. Hazır Haber Televizyonculuğu'nun önemini dost düşman hem de nasıl öğrenmişken, bu çağdaşlık reformunu yapalım artık.. Bi zahmet!..