Hıncal Uluç: Doğu Perinçek'e "68'lilerin sokakta bağırdığını Erdoğan yapıyor" dedim, "Bunu yazmalısın" dedi

Hıncal Uluç: Doğu Perinçek'e "68'lilerin sokakta bağırdığını Erdoğan yapıyor" dedim, "Bunu yazmalısın" dedi

Sabah yazarı Hıncal Uluç, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile bir anısını "Doğu özellikle 'Çin'i işaret ediyordu, hızla gelişen ekonomisi, sanayisi ve 2.5 milyar nüfuslu pazarı ile. 'Doğu' dedim. '68 gençliği olarak sokaklarda bağırdıklarınızı şimdi Recep Tayyip Erdoğan uyguluyor, farkında mısın? Amerika'ya kafa tutmalar. Avrupa Birliği'ne ve Parlamentosu'na meydan okumalar. 'Sizsiz de yaparız' demeler. Putin ile sıkı dostluk kurmalar. Şanghay Beşlisi ile yakınlaşmalar ve onlara katılabileceğimizi söylemeler...', 'Hıncal bu dediklerini yazmalısın' dedi" ifadeleriyle anlattı.

Hıncal Uluç'un "Tam bağımsız Türkiye!" başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Ankara Gençlik yıllarından dostum, meslektaşım Doğu Perinçek'e rastladım, salı gecesi, Pera Palas'taki Gülsin Onay gecesinde.. Önce kokteyl vardı.. Baktım, nerdeyse onbeş yıldır görmediğim Doğu bir köşede..

Sarılıştık.. "Nasılsın patron" dedim, gülerek.. 1990 yılında kim bilir kaçıncı kez hapse girerken beni aramış ve "Aman Hıncal ben içerdeyken dergiye göz kulak ol" demişti.. Bugünkü Aydınlık gazetesinin kökü olacak 2000'e Doğru adlı bir haftalık dergi çıkarıyordu.. "Şule (Eşi) beni arasın, ne lazımsa yaparım" dedim.. O zaman Sabah'ta bu köşeye yeni başlamışım.. Şule "Her hafta spor üzerine bir soru cevap yapalım" dedi.. Doğu çıkıp işin başına geçene kadar sürdürdük.. "Patron" şakam ordan.. Aslında Doğu ile fikirlerimiz pek uyuşmazdı. O "Komünizm" Türkiye'de yasak olduğu için "Bilimsel sosyalizm" dediği, Marksist'ti. Öyle uçtaydı ki, "Maocu" derlerdi.. Ben ılımlı, sosyal demokrat.. Ama biz o zamanlar, fikirleri dostluğa karıştırmamayı bilirdik. "Milli Demokratik Devrim" diye ayağa kalkan Dev-Genç'in Başkanı olmuştu, sağcı AdaletPartisi Milletvekili ve de Meclis Başkanı Sadık Perinçek'in oğlu, Doğu. 68 hareketlerinin en önünde gidenlerdendi. Mitingler, duvar yazıları, okul işgalleri.. Amerikan Filosunu Dolmabahçe'de protesto etmeler.. Amerikan Büyükelçisi'nin arabasını yakmalar, hep bu "Tam Bağımsız Türkiye" sloganı ile özetlenen hareketin eylemleriydi. 68'liler, Amerikan güdümünden kopmayı, bizi bir türlü arasına almayan Avrupa Birliği'ne karşı, Rusya ve Çin kozunu kullanmamızı istiyorlardı.. Doğu özellikle "Çin"i işaret ediyordu, hızla gelişen ekonomisi, sanayisi ve 2.5 milyar nüfuslu pazarı ile.... "Doğu" dedim.. "68 gençliği olarak sokaklarda bağırdıklarınızı şimdi Recep Tayyip Erdoğan uyguluyor, farkında mısın?." Amerika'ya kafa tutmalar.. Avrupa Birliği'ne ve Parlamentosu'na meydan okumalar.. "Sizsiz de yaparız" demeler.. Putin ile sıkı dostluk kurmalar.. Şanghay Beşlisi ile yakınlaşmalar ve onlara katılabileceğimizi söylemeler.. "Hıncal bu dediklerini yazmalısın" dedi, Doğu.. "Yazacağım tabii" derken, bir başka tanıdığı Doğu'nun yanımızda duruyormuş.. "Ama Ergenekon.. Neler çektirdiler" diye araya girmek istedi. Doğu, Ergenekon davasında 117 yıla mahkum olmuş, Anayasa Mahkemesi kararı ile dışarı çıkmıştı. En çok çekenlerdendi yani.. "Şimdi geçmişi unutmak, sadece ileriye bakmak zamanı" dedi, Ergenekon'dan Silivri'de sürünmüş adam, arkadaşına.. "Önce Türkiye tam bağımsızlığına ulaşsın. Onun bunun müdahalesinden, yönetimindenkurtulsun, kendi kaderimizi kendimiz çizeceğimiz duruma gelelim. Fetö'yü, terörü çözelim. Kandil'i bitirelim. Ondan sonra aramızdaki sorunları ele alacak çok vaktimiz olur, merak etme.."  Aydınlık, ülkemizin en sert muhalefet yapan gazetelerinin başında geliyor.. Ama ayni zamanda "Muhalefet" dersi de veriyor. Recep Tayyip Erdoğan "Fetö'nün izleri silinene kadar bu savaş sürecek" dediği gün, Doğu'nun Aydınlık'ı baş yazı yayınladı.. "Bu konuda sonuna kadar yanındayız" diye.. Dediklerini de yaptılar.. Yapmaya devam ediyorlar. Muhalefet iktidarın her yaptığına "Kötü" demek değil.. İyi olanların da hakkını verecek, destek olacaksın ki, insanlar sana inansın.. Ülke menfaati söz konusu olunca da, en büyük politik rakibinle el ele vermekten, ona destek olmaktan çekinmeyeceksin.. Yenikapı ruhunu yaratan günü ve onun ardından ülkedeki rahatlamayı hatırlayın. O ruhu koruyabildik mi?. İki tarafın da hataları var.. Ama o hataların üzerini kaşıyıp yarayı kangren yapmak mı vatanseverlik, yoksa "Önce iç ve dış düşmanlardan kurtulalım, sonra kendi aramızdaki hesaplaşmaya sıra gelir" diyerek, hoşgörü ile bakmak, hatta ödün vermek mi?.