Hıncal Uluç kime 'muhbir' dedi

Hıncal Uluç kime 'muhbir' dedi
Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'ın 'milli menfaatler' adına bazı haberlerin yayınlanmaması gerektiği konusundaki yazısı Sabah yazarları arasında da tartışma yarattı. Bir taraftan Emre Aköz "ölçüt ne" diye sorarken, Umur Talu da "Gazetecilik haber gizleme sanat değil" dedi. Hıncal Uluç ise köşesinde isim vermeden Emre Aköz'ü eleştirirken yazarı yeni bir yargısız infazla suçladı. Uluç'un 'Sabah'ın gurur veren duruşu' başlıklı (19 Mart 2009)tarihli yazısı şöyle:Ergenekon olduğu iddia edilen (Bu deyiş bana ait değil. Yüce yargının kararıdır biliyorsunuz) o başı sonu belli olmayan ve olabildiğince sulandırılmış davanın savcı işbirlikçisi, baskınları önceden yazma ve tutuklanacakların listesini verme gibi gaipten (!) hünerleri olan muhterem dün Sabah'ı eleştirmiş, yeni bir yargısız infaz yazısında.. "Desteklediğiniz Mustafa Balbay'ın kim olduğunu gördünüz mü" diyor.. Sanırsınız ki, mahkeme bitti.. Balbay mahkûm oldu. Yargıtay da onayladı.. Ne gezer?.. Ortada daha iddianame yok.. Nasıl olsun ki?. Aylar önce tutuklanıp serbest bırakılan Balbay'ın eldeki bilgisayarının hard diski yeni çözülmüş. Bu çözüm üzerine savcı Balbay'ın gene peşine düşmüş, mahkeme bu defa tutuklama kararı vermiş.. Hepsi o.. Dava kabul edilecek de, açılacak da, sonuçlanıp onaylanacak, hatta AİHM'de karara bağlanacak da, o zaman göreceğiz ancak Balbay'ın kim olduğunu.. O zaman, daha kargalar kahvaltı etmeden "Balbay'ın kim olduğunu gördünüz mü" demek, hüküm vermek değil mi?.. Davayı etkilemek değil mi?.. Suç değil mi?. Muhbir vatandaşın yazısının yer aldığı gazetede Adalet Bakanı M. Ali Şahin'in "Günlüklerin haber yapılması suçtur" dediği yazıyor, üstelik.. Ama umurunda değil suç işlemek.. Peki nasıl görmüşüz Balbay'ın kim olduğunu?.. Bir internet sitesi, Balbay'ın günlüklerini yayınlamış.. Nasıl yayınlamış?.. Balbay vermiş.. "Alın yayınlayın" diye.. Ancak öyle olur.. Ötesi.. Ötesi ayıp, ötesi suç.. Yayınlanan günlükler senaryo değil, doğru belgeler bile olsa, devletin sırrı şu anda.. Yayını suç.. O da ayrı suç.. Gene dünkü Sabah'ta gene Adalet Bakanı "Bilgileri kimin sızdırdığını araştırıyoruz" diyor, iyi mi? Bu gizli ve yayını suç belgeye gazeteci nasıl ulaşmış?.. Devletin gizli arşivlerinden çalarak mı?.. Yok canım.. Mümkün mü?.. Vermişler eline, "Al yayınla" diye.. Niye vermişler?. Zamana dikkat edin.. Bu ülkede, gerçek demokrat, gerçek liberal, gerçek özgürlüklerden ve ifade özgürlüklerinden yana, çok ağırlıklı, çok değişik siyasal görüşlere sahip, hatta Balbay karşıtı insanlar Balbay'ın tutuklanmasına karşı çıktılar.. Dikkat buyurun.. Yargılanmasına değil.. Şeriatın kestiği parmak acımaz. "Ben demokratım" diyen vatandaş, yargıya inanmak saygılı olmak zorunda.. Katil ortada yokken, öldürülenin kanlarını elbiselerinde taşıyanların "Adresleri belli" diye serbest bırakıldıkları ülkede, Balbay'ın tutuklu yargılanmasını sindiremeyenler Balbay'ın tutuklanmasına karşı çıktılar.. Jest eylemleri yapıyor, yazı yazıyor, ekranda konuşuyor ve bir kamuoyu yaratıyorlar.. Tam ama tam bu sırada sızdırılıyor, senaryo mu, belge mi olduğu belirsiz "Günlük(!) ler bir internet sitesine. Bazı gazeteler alıntı yapıyor. Tümünü yayınlayan da var.. Ama, pazartesi sabahı Genel Yayın Müdürü Erdal Şafak'ın ağzından duruşunu açıklayan ve "Sabah bundan böyle sızdırma haberlerin aleti, yasa dışı elde edilmiş belgelerin oyuncağı olmayacaktır" diyen Sabah, bu tezgâha düşmüyor.. Muhbirin hazmedemediği o.. Taraf'ın dört sayfa, 7285 santimetre kare verdiği günlükler (!) Sabah'ta 0 (Sıfır) santimetre yer almış.. Öfkesi bundan.. Oysa Sabah'a alkış gerek.. Başımızı dimdik tutacak tavır bu.. Kişisel ve kurumsal emellere hizmet için sızdırılmış haberlere alet olmamak.. Yasa dışı elde edilmiş belgelere dayalı haberleri yok saymak.. Eğer bir dava devam ediyorsa, yargıya saygı içinde sonucu beklemek. Yargıçları etkileyecek yargısız infaz haberlerine sütunlarını açmamak.. Bu tavır, gerçek gazeteciye gurur verir. Gerçek gazeteci bu duruşu alkışlar.. Bu duruştan hiçbir özür, hiçbir gerekçe ile ödün verilmez. Verilemez. Verdiniz mi bitersiniz.. Çünkü, özürler ve ödünler bitmez.. Kevgire dönersiniz, delik deşik olup.. Bu arada.. Oray Eğin, yeni Genel Yayın Müdürümüz Erdal Şafak'ı ağır ve haksız eleştirmiş.. "Türkiye'nin milli menfaatlerinin ağır zarar göreceği bir haberi yayınlamadık" dediği için.. Oray yayınlayabilir.. Ben yayınlamazdım. Yayınlamam da.. Bir soru.. 1974 yazına dönelim.. Türkiye'nin 20 Temmuz sabahı Kıbrıs'a çıkartma yapacağını öğrendin. Bu haberi diyelim 18, ya da 19 Temmuz'da yayınlar mıydın Oray?... Tartışılır değil mi?.. Dünya tartışıyor zaten, onlarca yıldır.. O zaman tartışalım.. Ama incitmeden, ama kırmadan, ama aşağılamadan. Ama peşin hükümlere dayalı peşin yargıları en başa koymadan Oray!..