Sabah yazarı Hıncal Uluç, Beşiktaş'ta lüks aracıyla polis otosuna çarparak polis memuru İsmet Fatih Alagöz'ün hayatını kaybetmesine neden olan yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin hakkında çıkan tahliye kararıyla ilgili olarak atılan manşetlere tepki gösterdi. "Bu kentte devlet yoktur. Her türlü kuralı, hem de on trafik polisinin önünde işleyin kimsenin umuru olmaz. Bu yüzden emniyet şeritleri doludur. Bu yüzden her türlü trafik rezilliği korkusuz yapılır. Çünkü İstanbul şoförü yakalanmayacağını bilir. Bu kentte 'Trafik Müdürü' olsa, Rüzgar 28 trafik suçu işler miydi?" diyen Uluç "Bizimkiler de, koroya uyup 'Skandal karar' demişler. İşte ceza mevzuatı. İşte Ceza Hukukunun temel ilkeleri. Hadi, bu manşetleri atan, bu yazıları yazanlardan biri gelsin de benimle, istediği kanalda tartışsın bakalım" ifadesini kullandı.
Hıncal Uluç'un “Benim Adaletim iyidir!" başlığıyla yayımlanan (6 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Adalet mülkün, yani devletin temelidir.
Adalet, demokrasinin orta direğidir. İtirazı olan var mı?. Adalet önünde herkes eşittir. Bu yüzden elinde terazi tutan Adalet Heykeli'nin gözleri bağlıdır. İtirazı olan var mı?. Gelelim hukuka!.. İşte hele medyamın hukuk bilgisi ve nosyonu olmayan yazar ve yöneticilerinin bilmediği alana.. Kanunsuz suç ve ceza olmaz.. Kanunda yazılı olmadığı hallerde, Hukuk Yargıcı, kendisini yasa koyucunun yerine koyup, hüküm verebilir. Ama Ceza Yargıcının böyle bir hakkı yoktur. Suçu da, cezayı da kanunda mutlak bulmak ve göstermek zorundadır. ..Ve bir adım daha.. Demokrasilerde ilke masum insanların mutlak korunmasıdır. Bu yüzden "Bir suçsuz, haksız yere bir gün tutuklu kalacağına, bin suçlu aramızda dolaşsın" ilkesi de, demokratik adaletin ruhudur. Keyfi, kasıtlı, hatta ceza yerine geçen tutuklamaların önüne bu ilkeye sahip çıkan savcılar ve yargıçlar geçebilir. Şimdi soruyorum.. Bu ülkede bu "Temel Hukuk İlkeleri"nin uygulandığını bir kişi söyleyebilir mi?. Durum ne yazık ki, tam tersi.. Herkesin kendine göre bir adaleti var bu ülkede.. Ve herkes için iyi olan "Kendi" adaleti.. "Senin adaletin, benim adaletim" olur mu?. Böyle bir adalete güvenilir mi?. Böyle bir Adaletle, demokrasi olur mu?.
*** Ergenekon olduğu iddia edilen davada, iktidar partisi yöneticileri, savcıların arkasında yer aldıklarını ifade ettiler diye, mesela Hürriyet ne manşetler attı, ne köşe yazıları yazdı.. "Adalete baskı yapılıyor, devam eden bir dava etkileniyor" diye.. Ayni Hürriyet, mesela daha üç gün evvel, pazartesi günü hem de nasıl iftiharla manşetten duyurdu.. "Hürriyet yazdı, sanık tutuklandı." Yani Hürriyet, Adaleti etkilemeyi geçiniz, yargıya karar aldırmıştı ve onunla iftihar ediyor "Yazımız üzerine, tarihte görülmemiş şekilde pazar günü toplanan mahkeme, tahliye kararını kaldırdı ve sanığı tutukladı" diyordu. Ve de ne yazık ki, Hürriyet haklıydı. Suçu ne olursa olsun, mevcut yasalar ve Anayasa Mahkemesi'nin bir iptal kararı ile doğan boşlukta, sanığa atfedilen suç ve o suça istenen ceza havada kalınca, mahkeme "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi gereği, tutuksuz yargılanma kararı vermek zorunda kalmışken, Hürriyet'in dehşet yazısı üzerine pazar günü toplanıp, kendini kanun koyucu yerine koyarak, yani ceza hukukunun temel ilkesini ihlal ederek, bir "Yorum" kararı almış ve serbest bıraktığı sanığı apar topar tutuklatmıştı. Hürriyet'in Adaleti iyiydi. İktidarın Adaleti kötüyken.. *** Rüzgar Çetin'in suçu, sebep olduğu kazada bir ölüm, bir yaralanmaya sebep olmak değil.. Rüzgar Çetin'in suçu, Sinan Çetin'in oğlu olması.. İktidar ve muhalif medyayı görülmedik şekilde birleştirdi bu dava.. Şimdi, başta haber kanallarına ve haberi "Ülke batıyor" havasında veren, yorumlayan gazetelere soruyorum. "Haberde yorum olmaz" gazetecilik ilkesini de yok ederek bunu yaptık çünkü.. Rüzgar'ın suçunun ceza hukukunda adını biliyor musunuz?. Bilen, merak eden beri gelsin.. Söyleyeyim.. "Bilinçli Kusurla ölüm ve yaralamaya sebep olmak.." İçkili araba sürenin, sebep olabileceği kazada ölüm ve yaralanmalar olabileceğini bildiğini kabul eder, Ceza Kanunu. Onun için "Bilinçli kusur" der, o kazaya.. Rüzgar Çetin de bu madde ile yargılandı.. Ayni madde ile yargılanan binlerce, on binlerce insan gibi.. Mesela sevgili Ercan'ı (Arıklı), mesela Cüneyt Ağbimi (Koryürek) öldürenler gibi.. Mesela, alkollü, ehliyetsiz araba ile kaldırıma çıkıp, yürüyen emekli yargıcı öldüren gibi.. Girin google'a.. "Bilinçli taksir" yazın.. Binlerce örnek çıkacak.. Bunların hangisini başından sonuna manşetlerde izledi medya?. Hangisinde gelişmeleri ve sonuçları yazdı?. Cüneyt Ağbimi ve Ercan'ı ezenlerin, bugün serbest olduklarını okuyan, bilen var mı içinizde?. Bilinçli taksirde hemen her sanık ilk duruşmada tutuksuz yargılanma kararı alırken, Rüzgar bizim mahallenin baskısı ile hep tutuklu kaldı. Kaç bin benzeri davada, ölenin ailesi davasını geri aldı. Hangisini polemik konusu yaptı medya?. Aile davadan cuma günü vazgeçti. Cumartesi bütün gazeteler ve haber kanalları duyurdu.. NTV, pazartesi sabahı, yani dava gününden bir gün önce, on dakika program yaptı.. Neden acaba?. Rüzgar kararı, canlı yayında Kemal Kılıçdaroğlu konuşurken yarım saat kırmızı yazı ile "Son Dakika" diye NTV, CNN ve HaberTurk kanallarında alt yazıda kaldı. Hangi trafik kazası haberinin kararı, bu ülkede "Son Dakika" oldu daha önce?. Hani Adaletin gözü bağlıydı?. Hani Adalet önünde herkes eşitti. Senin medyan eşitlik katili iken, yargıçtan ne beklersiniz ve yargıya ne kadar inanırsınız artık?. *** Bu ülkedeki trafik teröründen 20 yıldır şikayet eden insanım.. İstanbul insanını trafik teröristi yapan iki şeyi yirmi yıldır yazdım.. 1- Bu kentte devlet yoktur. Her türlü kuralı, hem de on trafik polisinin önünde işleyin kimsenin umuru olmaz. Bu yüzden emniyet şeritleri doludur. Bu yüzden her türlü trafik rezilliği korkusuz yapılır. Çünkü İstanbul şoförü yakalanmayacağını bilir.. Bu kentte "Trafik Müdürü olsa, Rüzgar 28 trafik suçu işler miydi?. Hanginiz İstanbul'da araba kullanıyor da günde en az 10 trafik suçu işlemiyorsunuz?. Size aldıran yok. Ama Sinan'ın oğlu oldunuz mu, yandınız. 2- Trafik cezaları komik derecede düşüktür. Bu cezalar, önleyici seviyeye çıkarılmadan, trafik düzelmez, kazalar, ölümler azalmaz... Hem idari para cezaları cep yakacak düzeye gelmeli, hem de Türk Ceza Kanunu değiştirilip, trafik suçlarına ağır ceza verilmeli.. Bu iki madde üzerindeki savaşımda, bugün Sinan Çetin'in oğluna verilen cezayı az bulan ve resmen "Kanunsuz ceza" isteyen faşist kafalardan (Kanunsuz ceza ancak faşizmde olur çünkü.) bir teki beni destekledi mi?. Mesela Hürriyet bir kere İstanbul Trafik terörünü manşet yapıp "Yazımız üzerine şu düzeldi" dedi mi?. Mesela Hürriyet bir defa "Türk Ceza Kanunu değişmeli. Bu cezalar artmalı" kampanyası yaptı mı?. Sus.. Sus.. Sonra konu Sinan Çetin'in oğlu olunca, Adalete baskı yap.. "Bilinçli taksir"le suçlanan herkes tutuksuz yargılanırken, Sinan'ın oğlunun karara kadar tutuklu kalmasını sağla.. Sonra da tam mevcut yasalara ve son "2 yıldan az mahkumiyeti kalanlar tahliye edilir" Kanun Hükmündeki kararnamesi gereği tahliye edilmesi kararına kazan kaldır.. Bizimkiler de, koroya uyup "Skandal karar" demişler.. İşte ceza mevzuatı.. İşte Ceza Hukukunun temel ilkeleri.. Hadi, bu manşetleri atan, bu yazıları yazanlardan biri gelsin de benimle, istediği kanalda tartışsın bakalım.. Popülist sallamalar, kişisel, antipati, kin ve nefretlerle Adalet olmaz.. Hukuk hiç olmaz.. Öğrenin de gelin, tamam mı?.