Sabah yazarı Hıncal Uluç, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından düzenlenen Yenikapı'da düzenlenen Demokrasi ve Şehitler Mitingi'yle ilgili olarak "Bir Yenikapı mitingi, ülkede nasıl bir coşku, nasıl bir rahatlama yarattı. "Yolu yarıladık" diyorduk ki, köşe yazarları devreye girdi. Soldan sağdan liderlere yönelik tahrikler, gaz vermeler, kışkırtmalar başladı. Adamların ekmeği kavgadan çıkıyor. Sövmeyi biliyorlar sadece" dedi.
"Dostluk, birlik, beraberlik, kardeşlikte ne yazacaklar ki? Bugün Yenikapı ruhunun nesi kaldı bu ülkede?" diye soran Uluç "Son kırıntıları var. Onu da kaybedersek. Ettirirlerse, 'Asıl o zaman bu ülkeyi bölmeye, yıkmaya, ele geçirmeye çalışan terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmüş oluruz' diye düşünüyorlar mı o her gün birini, bir gurubu hedef alıp küfürler yağdıranlar" ifadesini kullandı.
Yenikapı'da düzenlenen mitinge Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile birlikte Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katılmıştı.
Hıncal Uluç'un "Bu ülkede bir tek 'Star' var" başlığıyla yayımlanan (8 Eylül 2016) yazısı şöyle:
Hayır, adının önüne "Mega" falan yazmanın alemi yok.. Çünkü o bu ülkenin yegane "Star"ı!.. Aksini iddia eden "Yanılıyorsun, ben de starım" diyene hodri meydan.. Açık Hava'yı yedi gece üst üste böyle doldursun, 7'den 70'e (Kendimi de katayım, hadi 77'ye) herkesi, hem de birbirinden çok farklı her şarkısı ile avcunun içine alsın, binlerce kişiyi korosu haline getirsin, binlerce kişiyi dans ettirsin.. Gider yanağını değil, elini öper, kutlar, özür dilerim.. Yıldızlık işte bu!. Ne mutlu ülkeme ki, karanlık günlerini aydınlatan yıldızları, sanatın her dalında var.. Her gün 20'ye yakın gazete okuyorum.. Hepsinin birinci sayfası birbirine benziyor.. Hepsinde ayni haberler.. Tatsız.. Üzücü.. Hatta bunaltıcı.. Boğucu.. Haklı arkadaşlar.. Ülke böyle bir sırat köprüsünün üzerinden geçerken, onları yazmayıp da ne yapacaklar!. Ama biz insanların, bu kabus günlerinde de, ara ara neşeye, hazza ihtiyacı var.. Dahası.. Bilimsel konuşalım.. Toplum psikolojisi konuşalım.. Herkes, ama herkes bu Sırat Köprüsünü ancak birlik ve beraberlik içinde geçebileceğimizi söylüyor.. Bir Yenikapı mitingi, ülkede nasıl bir coşku, nasıl bir rahatlama yarattı. "Yolu yarıladık" diyorduk ki, köşe yazarları devreye girdi. Soldan sağdan liderlere yönelik tahrikler, gaz vermeler, kışkırtmalar başladı.. Adamların ekmeği kavgadan çıkıyor.. Sövmeyi biliyorlar sadece.. Dostluk, birlik, beraberlik, kardeşlikte ne yazacaklar ki?. Bugün Yenikapı ruhunun nesi kaldı bu ülkede?. Son kırıntıları var.. Onu da kaybedersek.. Ettirirlerse, "Asıl o zaman bu ülkeyi bölmeye, yıkmaya, ele geçirmeye çalışan terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmüş oluruz" diye düşünüyorlar mı o her gün birini, bir gurubu hedef alıp küfürler yağdıranlar.. Tarkan'ı izlemek için Açık Hava Tiyatrosu'na giderken bu haldeydim.. İşte orda, Yenikapı ruhunu yeniden gördüm, yaşadım.. Yeniden umutlandım. 7 binden fazla insan vardı orada.. Her cinsten, her yaştan.. Her görüşten, sorsanız.. Ama nasıl birleştirdi Tarkan hepimizi.. Nasıl ayni şarkıları söyledik, ayni tempoları tuttuk, ayni dansları ettik.. Sanatın birleştirici yanı bu.. Spor da birleştirir aslında ama, biz medyamız ve lanet olası yöneticilerimiz sayesinde, sporu bir "Bölünme" unsuru haline getirdik.. Birlik, beraberlik, kardeşlik adına, elde kaldı, sanat!. Tarkan, konserinin birinci bölümüne Yahya Kemal/ Münir Nurettin şarkısı "Dönülmez akşamın ufkundayız" ile girdi. Alaturka musikinin en popüler, ama okunması en zor şarkısı ile.. Daha ilk cümlesini bitirmeden, 7 bin kişiyi avcunun içine aldı.., İşte "Yıldızlık dersi, Numara 1!." Sahneye öyle bir şarkı ile gireceksin ki, seyirciyi ilk anda yakalayacaksın. Bunu yapan kaç kişi var?. Arkada 30 kişilik muhteşem bir saz takımı ile alaturkanın en güzel şarkılarını, hepimizle söyledi Tarkan.. "Şimdi nerden çıktı bu alaturka albümü?. Şimdi binlerce kez söylenmiş şarkıları yeniden söylemenin ne alemi var" gibisinden aptalca eleştiriler yapanların orda olmalarını ve yazdıklarını, her şarkıya kendileri de eşlik ederek yutmalarını görmek isterdim.. İkinci yarıya, pop müziğe ayırdığı bu bölümün açılış şarkısı Cuppa idi.. Hani yerden yere vurulan Sezen şarkısı.. Sezen'le Tarkan'a bir arada çarparsan, ne büyük olursun sen?. "Vay be" derler adama.. "Vay be!." Oysa Cuppa, yaz günlerini, gecelerini, beach kulüpler, diskolarda geçirecek gençler için yazılmış bir özel şarkıydı.. Yanılmışım.. Bir baktım, 77 yaşındaki ben ayaktayım, 7 bin 7'den 77'ye insanla birlikte.. Cuppa, tam da bir "Bir, beraber coşalım" şarkısı.. Sihirli sözcükler girişteki "Hey Tayfa" çağırışı.. Çağıran kaptan, reis!.. Yani sahnedeki.. Tayfa da bizler.. Yani ayni gemidekiler.. O müthiş çarpıcı melodi ile "Hey Tayfa" diye bağıran Reis'e uymamak mümkün mü?. Tarkan'ın her dans figürünü çığlıklarla karşıladı gençler.. Hele "Cuppa" derkenki kol hareketlerini.. Bir gece evvel Jimmy Fallon şovda, dünyanın en ünlü yüzücüsü Michael Phelps'i izlemiştim. Suya girmeden önce kolları ile adeta koreografik hareketler yaparmış Phelps.. Kalktı gösterdi.. "Haydi Tayfa" diye haykıran kaptan da "Cuppa" derken, ayni hareketleri yapıyordu, iyi mi?. İkinci bölümde, bu defa, 2 vokalist takviyeli, 7 kişilik harika bir orkestra ile pop okudu Tarkan.. En eskisinden en yenisine.. Açık Hava'yı yıkıp yeniden yapacaklarmış.. Yıkma işini Tarkan yaptı bile.. ..Ve de prodüksiyon.. Sahne düzeni.. Sunum.. İlk yarıdaki saray müziğini tamamlayan dekor, ikinci yarıda nasıl saykodelik, nasıl pop art dönüşümü, fondaki renkler ve sahnedeki ışıklarla.. Bir mikrofon uzattılar bana.. Hangi televizyon bilmem.. "Bu Tarkan'ın 3'üncü gecesi.. Duygularınız.." "23'üncü de olsa fark etmez.. Gene böyle olacaktır.. Bu ülkede bir tek Star var. Onu gördük" dedim!.