Sabah yazarı Hıncal Uluç, dün sona eren Antalya Film Festivali'ne kotla gelen konuklarla ilgili olarak "Kendi sanatlarına, sinemaya, dünyanın dört bir yanından kopup gelmiş, dünyanın en saygın sanatçılarına zerre saygıları yok. Onlara ben 'Sanatçı' demem, 'Herif' derim işte! O herifler, kıyafet mecburiyeti olan geceye nasıl girdiler? Girdiler bir de utanmadan, bir de ekran başında izleyen bizleri de hiçe sayarak, nasıl sahneye, canlı yayına çıktılar? Bir yanda, en pahalı tuvalet içinde bir kadın sanatçı. Yanında ceket bile bulamamış, pantolon gömlek gelmiş bir zavallı. 'Kıyafet mecburiyeti' olan yere, blucinle girilir mi? Girer herifçioğlu, eğer sen kapıda izin verirsen?" dedi.
Hıncal Uluç'un "O herifler nasıl girdi içeri Başkan" başlığıyla yayımlanan (25 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Antalya Büyük Şehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in büyük hedeflerini, çılgın projelerini sizlere haftalardır adeta tefrika ediyorum, ama bitmiyor.. Bugün de o konuya devam edecektim ama bir başka Antalya konusu öne geçti..
Altın Portakal Film Festivali.. Bu sene 53. Yıl!.. 53 yılda geldiğimiz yol, masallardaki gibi.. "Az gittik, uz gittik, altı ay, bir güz gittik.. Bir de döndük arkamıza baktık ki.. Bir arpaboyu yol gittik!.." Bir arpa boyu da, ileri değil ha..Yanılmayın.. Geri.. Bu festival 53 yıl önce, zamanın belediye başkanı Dr. Avni Tolunay tarafından kurulduğunda ben Ankaralı tıfıl bir gazeteciydim. Yıl 1964.. Gazetelerde okurdum festival haberlerini de nasıl imrenirdim.. Şehirdeki "Yıldızlar Geçidi"ne Yeşilçam'ın bütün ünlüleri katılırdı, mesela.. Onları canlı görmek nasıl bir şanstı.. Şehirde gösteriler.. Aspendos'ta şovlar, konserler.. Sonra her nasılsa bir gün bana da davet ulaştı.. Gittik.. Konyaaltı'nda sazlardan barakalar.. Orda yer ayrılmış, bizim gibi tıfıl gazetecilere.. Ranzalarda falan yatıyoruz. Protokol kent içinde bir lüks otelde kalıyor. O zaman zaten ya iki, ya üç lüks otel var, Antalya'da.. "Şunlar nerde kalıyor" diye merak ettik de, üç beş arkadaş bir gün, dolmuşa binip gittik.. Mali durumumuz ancak lobide bir kahve içmeye yetti.. Ödüllerin dağıtıldığı kapanış gecesi Antalya Stadyumu'nda yapıldı. Halkın ilgisi o kadar büyüktü ve Antalya'nın nüfusu o zaman, bugün onda biriydi, düşünün.. Tribünde oturuyoruz, halkın arasında.. İki adım ötemde Kadir İnanır'ı görünce ne sevinmiştim.. Sinema'nın en ünlü yıldızı, dokunsam orda.. Bir de, şimdi 2016 Festivali'ne bakın.. Halktan kopuk, halktan uzak.. Antalya halkının da, ülkenin geri kalanının da umurunda olmayan bir Altın Portakal gecesi.. Festival halktan o kadar uzaklara düşmüş, o kadar entel dantel hale gelmiş, son yıllarda ödül kazanmak için "Gişe yapmamak" gibi bir kural gelmiş sanırsınız.. "Körler sağırlar, birbirini ağırlar" festivali kimin umurunda olur ki?. Festival geçidi yapmışlar, kent caddelerinde.. En ilginç yanı antika otomobiller.. Yıldızlar geçidine katılan isimleri okuduk, gazetelerde.. İki kişi var bizden, topu topu.. Birini tanıyorum, sadece. Tiyatronun büyük oyuncusu Atilla Olgaç.. Ama sinemada adı geçmez. Hele "Yıldız" hiç değil.. Yıldızsız yıldızlar geçidi.. Türk Sineması'nın yıldızları katılmazsa o geçide, halk niye kaldırımlarda birikip beklesin?. Peki festival boyunca bir sokak, meydan etkinliği duydunuz mu?. Bir kaç sene evvel tesadüfen ordaydım. Mustafa Erdoğan'ın Anadolu Ateşi ekibi bir şov yapmıştı, binlerce seyirci toplayıp.. Neler neler yapılabilir, 10 gün devam eden festivalin her günü ve her meydanı için.. Menderes Türel Başkanın da bu konuda benimle ilke olarak ayni düşüncede olduğunu biliyorum.. Bu haliyle zerre işe yaramaz festival ona miras kaldı. Vakti yoktu.. Seneye çok şey değişecek.. Ne değişmeli.. Neler yapılmalı?. O konuda görüşlerimi anlatmaya deval edeceğim.. Ama önce bugün için son sözüm.. Başlığa bakın.. "O herifler.." Evet!.. Kendi sanatlarına, sinemaya, dünyanın dört bir yanından kopup gelmiş, dünyanın en saygın sanatçılarına zerre saygıları yok.. Onlara ben "Sanatçı" demem, "Herif" derim işte!.. O herifler, kıyafet mecburiyeti olan geceye nasıl girdiler?. Girdiler bir de utanmadan, bir de ekran başında izleyen bizleri de hiçe sayarak, nasıl sahneye, canlı yayına çıktılar?. Bir yanda, en pahalı tuvalet içinde bir kadın sanatçı.. Yanında ceket bile bulamamış, pantolon gömlek gelmiş bir zavallı.. "Kıyafet mecburiyeti" olan yere, blucinle girilir mi?. Girer herifçioğlu, eğer sen kapıda izin verirsen? Girse ya o herif, Cannes Festival sarayına.. Oscar Tiyatrosuna, o kılıkla?. Aday olsun, smokin diktirmezse şerefsizim.. Gördük, biliyorum.. El alemin poposunu yala.. Kendi ülkenin festivali olunca, blucin, tişört.. Defolun, ulanlar!.. Ama kabahat onda değil, Menderes Başkanım, sende.. Çünkü herifçioğlu, kural saymamayı, marifet sanıyor. Saymadığı zaman kimsenin kendisine engel olmayacağını biliyor.. Çıkıp cin, tişört geliyor.. Marifet ya.. Bir marifet de senin kapıdaki adamların niye yapmıyor?. Bir kişiyi, bir tek kişiyi geri çevirsinler "Bu kılıkta giremezsin" diye de herifi dünyaya rezil etsinler, bakalım bir daha bu küstahlığı, bu saygısızlığı, bu utanmazlığı yapabiliyor mu?. Cannes'da uy.. Oscar'da uy!.. Antalya'da hiçe say!. Saydıranlar utanmalı.. Saymayanlardan önce!..