Grup Yorum, ‘Başeğmeden’ albümünde rock ve hip-hop şarkılara da yer veriyor. Yorum üyeleri, ‘Hip-hop’u düzelteceğiz diye misyonumuz yok ama hiphop’un da böyle olması gerekir. Bu alan faşistlere terk edilemez’ diyor Radikal'in haberine göre; lisede kasetlerini dinlerken öğretmen görecek diye tedirgin olduğumuz, sonra konserlerine gidip öğretmenlerimizle karşılaştığımız bir grup: Yorum... Toplumun pek çok kesiminden dinleyici bulurken, kim ne derse desin, sert ve keskin bir muhalefetin tezahürü bu ülkede. Kasetlerden CD’lere geçilmiş olsa da dinleyicileri ve özellikle üyeleri üzerlerindeki baskı örtülü biçimde devam ediyor üstelik. Yaklaşık 20 yıldır baskılara inat yola devam eden Yorum’la Okmeydanı’ndaki İdil Kültür Merkezi’nde konuşmaya niyetlendik. Ancak yolu bulmamız çok kolay olmadı. Okmeydanı’nda randevu yerimizi ararken “İdil Kültür Merkezi’ni biliyor musunuz?” diye sorduğumuz bir bakkal, onları koruma refleksiyle aracımızın içine iyice bakıp şöyle sordu “Biliyorum, ne olacak?” İşte olanlar aşağıda... Grup Yorum eskiye nazaran medyada biraz daha fazla görünmeye ve daha çok konser vermeye başladı sanki. Daha özgür bir ortama kavuştuğunuz söylenebilir mi? İnan Altın: Görünürde öyle olsa da üzerimizdeki baskı hâlâ devam ediyor. Eskiden legal yollarla resmen bir yasak uygulanıyordu, şimdi illegal yollara başvuruluyor. Mesela, konserlerimize izin veriliyor, ardından konser salonunun sahibi tehdit edilerek konserin iptali sağlanıyor. Yani artık hem bize hem de dinleyicilerimize uygulanan örtülü bir baskı var. Grup Yorum’un hep aynı tarz müzik yaptığı yönünde eleştiriler oluyor, ‘Başeğmeden’deki değişik bu arayışlar eleştirilere bir cevap mı? İnan: Aslında müziğimizin içeriği, işlediğimiz konular ve konuların işleniş biçimiyle ilgili bir değişiklik yok. Yorum’un ilk yıllarında durduğu bir saf vardı; yoksulların, ezilenlerin, direnenlerin safındaydık. Burada bir değişim yok hâlâ o saflardayız. Ama yaşamın içinde sürekli bir değişim ve gelişim var. Sözümüzün ifade ediliş biçimine de müziğimize de yansıyor bunlar. Biz 90’larda ‘Haziran’da Ölmek Zor’da ortaya çıkan soundla devam edemezdik. Eğer devam etseydik, birbirinin kopyası olan şeyler yapar duruma düşerdik. İnsanların müzikal beğenilerinde de değişiklikler yaşanıyor. Böyle bir atmosferde bunları görmezden gelip sabit tek bir tarzda devam etmek çok gerçekçi olmazdı. Özellikle son birkaç albümde bu anlamda yenilik olarak değerlendirilebilecek bazı adımlar atmıştık zaten. Ama ‘Başeğmeden’ bu yeniliklerin en yoğun, en net olarak atıldığı albüm oldu. Tabii bu değişimleri de kendi içimizde yaptığımız tartışmalar sonucunda şekillendirdik. Son albümünüzdeki en büyük değişiklik rock ve hip-hop’u kullanmanız. Bunlar ortaya çıkış itibarıyla muhalif türler olsa da son dönemde ciddi ölçüde popülerleşti. Neden bu iki türü özellikle bu dönemde kullandınız? İnan: Bizim müziğimiz bu ülkede devrimin ve sosyalizmin sesi. İçeriğinde hiçbir tırnak içinde söylüyorum ‘popülerlik’ yok. Yaptığımız şey popüler kültüre yönelmek olsaydı, içerikle beraber ele almamız gerekirdi. Özellikle hiphop’un popüler boyutuna baktığımızda ırkçı ya da cinsel temalı söylemler görüyoruz. Biz buraya hapsedilmiş bu müziğin popüler içeriğinin dışına çıkararak kendi gündemimizi katıyoruz bu türlere. Bir şarkı yapmakla da bütün bu kitlelerle buluşmayacağız elbette. Bunun hayalini kurmuyoruz ama, bunlar önyargılı kesimleri kazanmak için atılmış adımlar ve kurulmuş köprülerdir. Bu müzik türlerini bizim söylemimizi zenginleştireceği için değerlendirdik. İbrahim Gökçek: Daha önceki albümlerde rock’ı denemiştik. Asıl dikkat çekilmesi gereken nokta o müziklerin içindeki öfke: Siyahların duyduğu öfke. Muhalefetin göstergesi olarak ortaya çıkmış türler. Kaygımız sözlerimizi nasıl daha güçlü anlatabiliriz, bu sözleri daha farklı geniş kesimlere nasıl duyurabiliriz. Her şey kapitalizmin eline geçince ne olursa olsun kirleniyor. Biz bu türlerin kirlenmeyen yüzünü dinleyiciyle buluşturmak istiyoruz. Ancak kendimize hiphop’u düzelteceğiz diye bir misyon biçmedik. Hiphop’un böyle olması gerekir. Yani bu alan faşistlere terk edilemez. Bu türü sahiplenme gibi bir boyutu da var işimizin. Müzik tarzlarının değiştiği gibi muhalefetin sesi de değişiyor. Söylemleriniz niye ufak ufak değişmiyor? Yeni söylemlerle insanların karşısına çıkmak gerekmiyor mu? İnan: Esas olan şu: İşlediğimiz konular değişmiyor. Çelişki aynı çelişki. Emek ve sermaye arasındaki çelişki, emperyalist Amerika’yla ezilen halklar arasındaki çelişki devam ediyor. Bugün hâlâ Amerika halkların üzerine bombalar yağdırıyor. Sömürünün şiddetinde bir yumuşama ve değişme yok. Bugün hâlâ insanlar açılık sınırının altında yaşıyorlar. Bu konular değişmedi. AB’ye girme sürecinde demokratikleşmeyle ilgili söylemler hayatın içinde gerçeklik bulan söylemler değiller. Değişmeyen konular yanında ciddiyetini artıran sorunlar da var, örneğin çevre... Bu konuyla ilgili bir şarkınız yok albümde... İnan: Evet, elbette çevre sorunu da çok önemli ancak, işlediğimiz konularda bazı önceliklerimiz var ve bir albüme bütün sorunlarla ilgili şarkılar sığdırmak oldukça zor. Bu nedenle bazı seçimler yapmak zorunda kalıyoruz. Yıllardır, mesela ‘Başeğmeden’ albümündeki ‘Mahir senin açtığın yoldan gidiyoruz’a benzer ifadeler kullanıyorsunuz. Bu tür söylemler devrimci önderleri ikonlaştırıp, içini boşaltmıyor mu? İbrahim: Bir tane doğru var. Bu doğruyu çarpıtmak, bulandırmak, insanların kafasında yok etmek, dejenere etmek için birçok yol deniyorlar. Her türlü kuşatmaya, yozluğa karşı, sen doğru bulduğun, doğru olduğuna inandığın yolda ilerlemek zorundasın. Müzikle uğraşıyorsan o yolda ilerlemek zorundasın. ‘Herkes başka şeyler yapıyor biz de yapalım’ demek kapitalizmin ortaya sunmuş olduğu kültürden etkilenmek olur. Biz kapitalizmin kültürünü doğallaştırıp kanıksamayacağız. Bizim savunduğumuz düşünce ve değerler daha dünkü gibi canlılığını koruyor ve daha da ciddi anlamda hayatın içinde kabul ettiriyor kendini. İnan: Tam tersine bu ikonlaştırmaya karşı özellikle söyleriz bunu ve sahipleniriz, sahiplenmek zorundayız. Albümdeki ‘Hasta Siempre’ şarkısının şimdiye kadar oluşturulmuş onlarca kaydı var. Ama biz yeniden söyledik. Kaygımız bu değerleri sahiplenmek. Albümde bir de yeni marşınız var ‘Defol Amerika’. Bu marşla oldukça farklı kesimlerden sanatçıları bir araya getirerek bir koro oluşturmuşsunuz... İnan: Evet, bizim de başlangıçta ummadığımız bir kadroya ulaştı bu koro. Davet etmediğimiz bazı sanatçılar bizi arayıp koroya katılmak istediklerini söylediler. Ve büyük coşkuyla katıldı çağırdığımız herkes. Bu çapta, bu büyüklükte kurulmuş başka bir koro olmadığını sanıyoruz...