Avrupa Birliği’nin 28. üyesi Hırvatistan’ın Cumhurbaşkanı Ivo Josipovic, Türkiye'nin AB üyeliğine destek vereceğini ifade ederek, hem Batı ile hem Doğu’yla ilişkileri bulunan Türkiye’nin AB’de bulunmasının birliğin stratejik menfaatine olduğunu söyledi. Hırvat lider, “AB’nin bir barış projesi olduğunu bir kez daha gösterdik” diye konuştu.
Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005’te Türkiye ile beraber başlayan Hırvatistan, bugün AB’nin 28. üyesi oldu.
Müzakereleri 8 yılda nasıl başarıyla sonuçlandırdıklarını Zaman gazetesinden Minhac Çelik’e anlatan Hırvatistan Cumhurbaşkanı Ivo Josipovic, süreci ‘başarılı fakat zor bir dönem’ şeklinde niteledi.
İnsanların düşünme şekillerini değiştirmekte büyük zorluk yaşadıklarını söyledi. Halkın Hırvatistan’ın daha iyi bir yer olacağına inandığını dile getiren Hırvat lider, son on yılda gerçekleştirdikleri dönüşümü şöyle anlattı:
“Demokrasi kültürümüz ile demokratik kurumlarımız gelişti. İnsan hakları ve azınlık hakları standartlarımızı yükselttik. Yıllarca savaştığımız komşularımızla ilişkiler geliştirdik. Avrupa Birliği’nin barış projesi olduğunu bir kez daha gösterdik.”
Müzakereleri Türkiye’den daha erken bitirmelerini ise kinayeli bir üslupla yorumladı:
“Eğer ekonomi AB üyeliği için tek kriter olsaydı, Türkiye bizden çok daha önce üye olurdu. Siyasî yapılanmanın demokratik standartlara sahip olması ve toplumların uyumlu şekilde bir arada bulunması da önemlidir.”
Ankara’nın AB üyeliğine destek vereceğini ifade eden Josipovic, hem Batı ile hem Doğu’yla ilişkileri bulunan Türkiye’nin AB’de bulunmasının Birliğin stratejik menfaatine olduğunu söyledi.
1991’de kazandığı bağımsızlığın hemen sonrasında Yugoslavya’nın dağılma sürecinde çıkan Bosna Savaşı’nda ciddi kayıp veren Hırvatistan, savaşın ardından NATO ve AB kurumlarıyla bütünleşmeyi öncelikli strateji haline getirdi. 2009’da NATO üyesi olan ülke 2003’te AB’ye başvurdu ve bir sene sonra aday ülke olarak kabul edildi.
2010 yılında cumhurbaşkanlığına seçilen Josipovic, ekonomik sıkıntılar çeken AB’ye girmenin iyi bir fikir olmadığı eleştirilerine de cevap verdi:
“Bu süreçte en sık karşılaştığım soru bu oldu. Genelde AB ülkelerinden gelen gazeteciler ‘neden giriyorsunuz bir krizdeyiz’ diyorlar. Ben de onlara bir soruyla karşılık veriyorum: Ekonomik krize rağmen siz ayrılmak istiyor musunuz? Hayır diyorlar. O zaman biz neden AB’ye girmeyelim? AB olsa da olmasa da ekonomik kriz yaşanacaktı. AB ile üye ülkelerin krizi daha kolay aştığını görüyoruz. Bugün AB yardımı olmasa Yunanistan’ın durumunu hayal edebilir miydiniz? Krizin sonuçları neler olurdu?”
Hırvatistan’ın AB üyeliğinde ekonomik getirilerin önemli olduğu fakat tek motivasyonlarının bu olmadığının altını çizen sosyal demokrat Hırvat lider, “AB tarihsel olarak bir barış projesidir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra AB ülkeleri savaşı bir kenara bırakıp ekonomik kalkınmaya odaklandılar. Fakat yakın tarihte savaş yaşayan bizler için AB’nin barış projesi olması hâlâ çok önemli” ifadelerini kullandı.
Bosna Savaşı’na katılan Sırbistan ve Bosna Hersek’in aksine Batı kurumlarıyla entegrasyon noktasında daha hızlı ilerleyen Hırvatistan’ın AB ile güneydoğu Avrupa arasında köprü vazifesi göreceğini söyleyen Josipovic, özellikle komşu Bosna Hersek’in sorunlarının çözümünde talep edilirse tecrübeleriyle katkıda bulunmak istediklerini söyledi.
Hırvat lider AB üyeliğinden sonra ilk ziyaretini Saraybosna’ya yapacağının hatırlatılması üzerine “Tabii ki Bosna ziyaretimiz dostluk ve destek mesajı içermektedir” dedi. Bosna-Hersek’i oluşturan üç etnik gruptan biri olan Hırvatların, ülkenin iki bölümünden biri olan Hırvat-Boşnak konfederasyonundan ayrılarak yeni bir siyasi yapı kurmak istediklerine dair görüşleri de sorulan Josipovic, “Başka bir ülkenin iç yapılanması hakkında konuşmak istemem ama genel olarak yeni entitelerin ortaya çıkartılması birçok farklı nedenden dolayı iyi bir şey değildir” şeklinde konuştu.
Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’ne üyelik törenlerine katılmak için dün Zagreb’e giden AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye’nin AB’ye katılımının siyasi sebeplerle geciktirilmeye çalışıldığını söyledi.
Zagreb seyahati öncesi basına konuşan Bağış, Türkiye’nin üyelik sürecinde bugüne kadar hiçbir ülkenin önüne çıkarılmadığı kadar barikat kurulduğunu ifade etti. Bağış, “Gönül isterdi ki müzakerelere başladığımız Hırvatistan ile birlikte üye olalım. Türkiye’nin güçlü olması, üye olduğunda AB’nin en önemli ve en büyük ülkelerinden olacak olması Avrupa’daki bazı çevreleri endişelendirmekte. Ama Türkiye, AB reformları konusunda kararlıdır” dedi.
35 fasıllık müzakere maratonunu 8 yılda tamamlayan Hırvatistan’a karşılık Türkiye şu ana kadar sadece bir faslı ‘geçici’ olarak kapatabildi. Son 3 yıldır ise hiçbir fasıl müzakerelere açılamadı. AB geçtiğimiz hafta ‘prensipte’ 22. faslı açmayı kabul ederken, faslın açılışını AB Komisyonu’nun Türkiye ilerleme raporunu yayınlayacağı ekim ayına bıraktı. Toplamda ise 13 fasılda müzakerelere başlandı. AB, 2006’da Kıbrıs sorununu öne sürerek 8 fasılda müzakereleri askıya almıştı. Fransa da 5 faslı tek yanlı olarak dondururken, Rum Kesimi de 2009’da 6 faslı daha tek yanlı olarak veto etme kararı almıştı.