Bu yıl 31 Aralık 2015'te, saatler 00.00'ı gösterirken, Hitler'in kara kitabı "Mein Kampf" (Kavgam) üzerindeki telif hakkı düşecek ve kitap kamu malı haline gelecek. Yeni yılın ilk günü başta Almanya olmak üzere tüm dünyada büyük bir etik tartışma da başlamış olacak: "Mein Kampf' basılıp satılmalı mı?"
Almanya'yı 1933-1945 yılları arasında yöneten ve ülkesiyle birlikte dünyanın neredeyse tümünü savaşa sokan Adolf Hitler, 'nasyonal sosyalizm' ya da Nazizm olarak anılacak düşüncelerini, "Mein Kampf" (Kavgam) isimli kitapta yayımlamıştı.
Kitabın üzerindeki telif hakkı 31 Aralık 2015 günü sona eriyor. Yani kitap kamu malı haline geliyor ve isteyen basıp yayımlayabiliyor.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, bugünkü yazısında konuya ilişkin ilginç bir tartışmayı gündeme getirdi.
Özkök'ün "Bir kara inancın kaligrafisi" başlıklı yazısı şöyle:
31 Aralık 2015... Saat 23.59...
Bizler Türkiye’de, hepimizi şaşırtan bir yılı hafızamızdan çıkarmak için geriye doğru sayarken, Avrupa’nın bir şehrinde, başka insanlar bir başka şey için geriye saymaya başlayacak.
Ve bundan 1 dakika sonra dünya tarihinde 70 yıldır süren bir dönem kapanacak.
* * *
O gece, 700 sayfalık çok önemli bir elyazması kitap, kasasından çıkarılacak.
Büyük bir kaligrafik beceriyle yazılmış bu elyazması kitap, dünyanın en tartışmalı inanç sorularından birini de beraberinde getirecek. Sizi daha fazla merakta bırakmadan yazayım.
* * *
Bu yıl 31 Aralık 2015’te, saatler 00.00’ı gösterirken, Hitler’in kara kitabı “Mein Kampf” (Kavgam) üzerindeki telif hakkı düşecek ve kitap kamu malı haline gelecek.
Yani isteyen bu kitabı alıp yayınlayabilecek.
* * *
Bir kitabın yayın hakkı kimde olabilir?
Tabii ki ailesinde...
Veya bağışladıysa bir vakıfta...
Meğer bu kitabın yayın hakkı, 1945 yılından beri Bavyera eyaletinin elindeymiş.
* * *
Kırk sekiz saatten beri, Mein Kampf’ın kaligrafik harflerle yazılmış elyazmasına bakıyorum.
Ortaçağda yazılmış bir İncil gibi duruyor.
Belli ki, kutsal kitaplardaki inanç kadar kuvvetli bir bağlılık ve biat duygularıyla yapılmış bir kaligrafik kitap.
Belli ki yapanlar ona İncil kadar güçlü bir inanç vermek istemiş.
Nedir öyleyse bu duygu?
* * *
1 Ocak 2016 yılından itibaren kendimizi büyük bir etik tartışma içinde bulacağız.
Mein Kampf basılıp satılmalı mı?
Kitabın Almanya’da basılıp piyasaya dağıtılmasına karar verilmiş. Ancak yanında çok güçlü eleştirel incelemelerle birlikte yayınlanacak.
Yani bunun insanlığın en kara kitabı olduğu okuyucuya çok açık biçimde anlatılacak.
Kitap bu haliyle 2 bin sayfa olacakmış. Bu da 59 Euro gibi çok yüksek bir fiyatı gerektiriyor.
O nedenle kitabın lise öğrencileri için ucuz versiyonunun yapılması da tartışılıyor.
Eleştirel bir baskı olacak ama bu, buna inanmaya hazır insanları etkiler mi?
Mein Kampf’ın birçok ülkede korsan baskıları var.
Ayrıca internet sitelerinde de bulunabiliyor.
Son 20 yılda en çok Arap ülkelerinde okunuyormuş.
Mülteci sorunu, yabancıların nüfusunun artması, IŞİD gibi terör örgütleri, Batı’da bu fikirlere yeniden münbit bir psikoloji yaratabilir mi?
Asıl soru işte bu...
Hitler bu kitabı, 1923 yılında darbe teşebbüsü suçuyla hapisteyken yazmıştı.
1933’te iktidarı ele geçirdiğinde kitap, Nazizmin kutsal kitabı haline geldi.
1945 yılına kadar sadece Almanya’da 12 milyon kopyası satıldı.
Hitler buradan aldığı parayla, dağdaki evini satın aldı.
Kitabın Fransa’daki hikayesi ise çok ilginç.
Şimdi sıkı durun, Mein Kampf Fransa’da, Uluslararası Antisemitizmle Mücadele kuruluşu tarafından sağlanan destekle basılmış.
Yani bugünkü Licra’nın ilk hali tarafından.
Dahası da var.
Hitler, Fransa’da mahkemeye başvurup kitabın yayınını durdurmuş.
Hitler darbe girişimi yüzünden hapis yatmıştı. Ama darbeyle başaramadığını, seçimle iktidara geldikten sonra fazlasıyla yapmıştı.
Şimdi dünya bunu da tartışacak.
Kitabın, İncil’e benzeyen bu kaligrafik biçimini, iktidar günlerinde bizzat Bavyera eyaleti yetkililerinin ısmarlayıp yaptırdığını, yani şeyhleri uçuran müritleri de hiç unutmayalım.
İnsanlığın tarihine kara bir leke olarak geçen trajedilerde, diktatörler kadar, ona kutsal bir inançla bağlanmış hâkimlerin, savcıların, askerlerin, polislerin, devlet memurlarının “durumdan vazife çıkarma” duyguları da vardır.
Avrupa ve Almanya şimdi bu büyük tartışmaya ve yüzleşmeye hazırlanıyor.
Yani sivillerin kutsallaştırdığı siyasetleri ve onların yol açtığı insanlık trajedilerini...
NOT: Bu yazıyı Le Monde gazetesinin 7 Kasım 2015 günkü sayısında yayınlanan harika bir makaleden derledim.