Dilek Güray, yazısında son yıllarda ‘home ofis’ tarzı çalışma sisteminin Avrupa’da giderek yaygınlaştığını ancak pek çok çalışanın rüyası olan bu sistemin Türkiye’de yer edinmesinin bir hayli zaman alacağını belirtiyor. Dilek Güray’ın kaleminden bugünün rüyası, yarının çalışma tarzı ‘home ofis’ler: Yurtdışında yaygın olan ‘home ofis’ tarzı çalışma sistemi bizi de çok cezbediyor. Ama sanırız daha çok beklememiz gerekecek. Reklamcı Ali Taran önce herkese nispet yapar gibi ‘tekneden, deniz üstünde çalışıyorum' dedi. Ardından çok geçmeden çalışanlarını evlerine gönderip home ofis (ev ofis) çalıştıracağının haberini cümle âleme duyurdu. Artık düşmanlarını çatlatmak için mi yoksa herkese örnek olsun diye mi orasını bilmiyoruz. Yıllarını reklamcılık sektörüne veren Taran, şu an ortalıklarda pek görünmüyor. Ama ofis ortamına veda yazısında durumu şöyle özetliyordu;: “Tüm çalışanlar, mesai saatleri içinde, canlarının çektiği, paşa gönüllerinin dilediği yerde bulunuyorlar. Bir videofon, bir blackberry, bir laptop, bir desktop, bir scanner, hangisi gerekiyorsa yanlarında.” 2006 yılı başında da PepsiCo kadın yöneticiler için esnek çalışma saatleri projesi başlatmıştı. Projeye göre kadınlar yarı zamanlı işe gelebiliyor, dilerse home ofis çalışabiliyor ve haftalık iznini istediği zaman kullanabiliyor. Kadınların evlenip, çocuk sahibi olduktan sonra işten el ayak çekmelerini önlemek için başlattıkları uygulamaya zamanla erkekler de girmiş. Çünkü bu şekilde iş veriminin ve performansın arttığı gözlemlenmiş. Uzun yıllardan beri çokuluslu şirketler ülkemizde de home ofis yöntemini uyguluyor. Mesela başta Shell olmak üzere akaryakıt istasyonlarının genel merkez çalışanlarının çoğu işlerini evden yürütebilmekte. Hiç öyle heveslenmeyin. Home ofis çalışmak öyle her meslek grubu için geçerli değil. Özellikle bireysel çalışmaya uygun işler ancak evden çalışılabilir. Mesela mimarlar, mühendisler, çizim yapan teknikerler, gazeteciler, yazarlar ve sürekli proje üretmek durumunda kalan insanlar işlerini, yazışmalarını istediği mekanlardan rahatlıkla yapabilirler. Gerekli gördükleri zaman ve mekanda da işvereniyle görüşüp konuşur. Ama işin mavi yakalı kısmı her daim işinin başında durmak zorunda. Aslında yurtdışında home ofis tarzı çalışan çok. Özellikle Almanya ve İngiltere'de çok insan evinden çalışabiliyor. Peki yurtdışında olduğu gibi ülkemizde de home ofisler yaygınlaşabilir mi? Bersay iletişim Enstitüsü sahibi Ali Saydam'a göre, entelektüel boyutta hizmet veren ve iyi organize olan şirketler rahatlıkla işlerini evden yürütebilir. Ama bizim ülkemizde hâlâ home ofise geçmek çok zor. Senelerdir home ofis tarzı çalışmayı hayal eden ve bu konu üzerinde uzun süredir kafa yoran Saydam, 2011'de bu planını gerçekleştireceğini düşünüyor. Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen Ocakoğlu, home ofiste çalışmaya karşı değil, aksine iş verimini artırdığını düşünüyor. Ama reklamcılık sektörünün evinden çalışmasını uygun bulmuyor. Ocakoğlu, “Reklamcılık bir heyecan ve ekip işidir, beyin fırtınaları yapılır, bir söylediğiniz diğerini tetikler ve güzel şeylerin üretilmesine vesile olur.” diyerek açıklıyor mevzuyu. Tabii home ofis tarzı çalışmanın şirketlere kazandıracağı çok şey var. Başta artık kocaman binalara ve mobilyalara ödenen paralar minimize olacak, ofis masrafları düşecek, yemek ücreti, yol masraflarını da karşılamak durumunda kalmayacaklar. Hatta dilerlerse buradan elde ettikleri kârı, çalışanların kazancına eklerlerse iş performansını da artırmış olurlar. Yurtdışında siesta uygulaması yaygın Hatırlarsanız daha önce de Google çalışanlarının nasıl bir mekanda çalıştıklarını internet sitelerinden görmüştük de, gıptayla bakmaktan kendimizi alamamıştık. Zira Google binası bir ofis olmasının yanı sıra eğlence mekanı gibi. Çalışanların canı sıkıldığında kafalarını dağıtabilecekleri oyun alanları, bilardo salonları, dinlenme kafeleri, salıncakları, hatta uykuları geldiğinde rahat uyuyabilecekleri uzay üssünü andıran uykulukları bile var. Çoğumuzun iş hayatından ve iş ortamının çok uzağında yani. Bizler ise hâlâ çalışma saatlerimizin ne kadar uzun olduğunu tartışıyoruz. Çünkü yine yurtdışı ile kıyaslandığında ortaya hiç de iyi bir tablo çıkmıyor. Biz 10 saat çalışıyoruz. Arada belki bir saat yemek molası veriyoruz, cumartesi günleri de neredeyse tam gün çalışıyoruz. Avrupa'da (Hollanda, Belçika, Almanya) haftada sadece 35 saat çalışılıyor. Hafta sonu tatil, şayet 35 saat tamamlanırsa çarşamba günü de izin kullanılabiliyor. Yunanistan ve Sudan'da insanlar sadece öğleden sonra 14'e kadar çalışıyor. (Bütün resmi daireler dahil). İspanya, Güney İtalya, Sicilya ve Latin Amerika ülkelerinde siesta (öğle uykusu) uygulaması var. Burada insanlar 12.00'de dükkanlarını kilitliyor ve 14.30'a kadar açmıyor. Bu saat diliminde insanları telefonla aramak bile ayıp sayılıyor. Varın artık gerisini siz düşünün! Home ofislerin hayata geçirilmesi lazım Günseli Özen Ocakoğlu (Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni): Eskiden bir masa, bir kasa derlerdi. Şimdi bir notebook, bir connect kart, bir wireless ile bulunduğunuz yerden ofisinize ulaşabiliyorsunuz. Ben bunu çokuluslu şirketlerde görüyorum. Aklı çocuğun okulunda, hastalığında ya da evde olan bir kişinin işyerinde bedeninin olması hiç önemli değil. Ruhu başka bir yerdeyse zaten performansı düşer. O nedenle işverenlerin meselelere bakarken bu tür uygulamaları hayata geçirmesi lazım. İnsanlar home ofis çalışmalılar, ama bir yere ait olduklarını, o yerde ekip arkadaşlarıyla beraber belirli bir hedefe gittiklerini hatırlamak için zaman zaman bir araya gelmeleri gerekir. Hizmet sektörü hemen uygulamaya girmeli Ali Saydam (Bersay İletişim Enstitüsü): Eskiden herkes daktilo satın alamıyordu ve her yerde telefon yoktu. Onun için ofisler kurulmuş. Oysa şimdi kaplumbağa gibiyiz. Bunları ve daha fazlasını taşıyoruz yanımızda. Bu yüzden home ofisi bütün hizmet sektörü uygulayabilir. Hatta üretim sektörünün satış ve pazarlama birimleri de yapabilir. Bu, bir kültür ve olgunluk meselesi. Bu olgunluğa erişmiş ülkeler ve şirketler bunu becerebiliyorlar. Ama bu durum bayağı ciddi zaman alacak ülkemizde.