Hrant Dink'in ölümünün 8'inci yılında Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, “Bu dava ‘paralel’e sığmaz” başlığından rahatsız olanlara” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Agos'un geçtiğimiz haftalardaki, “Bu dava ‘paralel’e sığmaz” manşetine, hükümete yakın yayın organlarından gelen tepkiler üzerine, "Siz Hrant Dink cinayetinin her yönüyle aydınlatılmasını, siviliyle askeriyle tüm devlet görevlilerinin ve onların üstü konumundaki siyasi sorumluların ortaya çıkmasını ‘sahiden’ istiyor musunuz?" diye soran Koptaş, "Hrant Dink cinayetinin, Cemaat’le ilişkili ya da ilişkisiz polislerin yanı sıra, ordu, bürokrasi, Milli İstihbarat Teşkilatı ve bunların türlü kurum ve kesimlerdeki uzantılarının el birliğiyle işlendiğini biliyoruz" ifadelerini kullandı.
Koptaş'ın Agos'un internet sitesinden yayınlanan ve "'Bu dava paralel’e sığmaz' sizi neden bu kadar rahatsız ediyor" diyerek sonlandırdığı yazısı şöyle:
"Bugün, 19 Ocak’ta, yani Hrant Dink’in ölüm yıldönümünde, Agos’un son dönemde attığı iki “Bu dava ‘paralel’e sığmaz” manşetine referansla, Agos’u ve Hrant’ın Arkadaşları’nı, hükümetin Dink cinayetinin sorumlularını açığa çıkarmak için attığı adımları görmezden gelmekle suçlayan köşe yazıları okuduk. Bu yazıları yazanlar, son dönemde iktidara yakın cenahta giderek daha sık dillendirildiği üzere, bizleri, Dink cinayeti konusunda dürüst ve tarafsız olmamakla, gerçeklerin ortaya çıkmasını istememekle itham ettiler. Sekiz yıldır cinayetin ardındaki tüm sorumluların açığa çıkması için kamuoyu oluşturmaya uğraşan Hrant’ın Arkadaşları grubunun bir üyesi değilim, onlar adına söz söylemek bana düşmez, ama Agos adına iki kelam etmek isterim.
Türkiye’de adaletin ve hakikatin hâkim olmasını isteyen herkes gibi, Hrant Dink’in nasıl öldürüldüğü ve öldürüldükten sonra cinayete dair gerçeklerin bizlerden nasıl gizlendiğine dair aydınlatılmamış tüm soruların yanıt bulmasını istedik. Sekiz yıldır, ilk gündeki kararlılık ve iradeyle... Bu konuda ortaya çıkan her bilgi kırıntısı bizler için değerli oldu. Hiçbir kesimiyle hiçbir türden ilişkimizin olmadığı devlet içi gruplardan, iktidar odaklarından birini diğerine tercih etmedik. Hangisi suçluysa onun gereken cezayı bulmasını talep ettik. Başka türlü davranamazdık, çünkü Türkiye’nin, ancak bu cinayet tüm yönleriyle aydınlanırsa eşitlikçi, adaletli, özgür bir ülke olma yolunda adım atabileceğine inandık.
AK Parti iktidarı, son dönemde, Gülen Cemaati’yle savaşının bir parçası olduğu izlenimini fazlasıyla verecek şekilde, Dink cinayetiyle ilgili soruşturmada, ‘Paralel yapı’ olarak adlandırılan cemaate yakın polisler arasında ilişkilere vurgu yapmaya başladı. Hükümet yanlısı medya, yürümekte olan soruşturmanın ‘paralel yapı’nın cinayetteki sorumluluğunu ortaya çıkaracağı algısını yerleştirmeye çalışıyor. Cinayetin, bizzat Gülen Cemaati tarafından, Ergenekon davasının başlaması için TSK’yı itibarsızlaştırmak amacıyla işlendiği görüşü dört bir koldan empoze ediliyor.
Şurası net: Agos olarak, Hrant Dink cinayetinin, Cemaat’le ilişkili ya da ilişkisiz polislerin yanı sıra, ordu, bürokrasi, Milli İstihbarat Teşkilatı ve bunların türlü kurum ve kesimlerdeki uzantılarının el birliğiyle işlendiğini biliyoruz. Bu yüzden de, Hrant Dink cinayetinin sadece kerameti kendinden menkul bir ‘paralel yapı’ya yıkılmasına razı değiliz. “Bu dava ‘paralel’e sığmaz” manşetlerini de, kurulmak istenen oyunu gördüğümüzü göstermek için attık. Cinayete dair gerçeklerin en ufak bir parçasının dahi ortaya çıkması, şüphesiz ki değerlidir. Yürüyen soruşturma bunu yapacak mı, göreceğiz. Ancak, tüm sorumluları açık etmeyen, siyasi bir hasmı alt etmeyi amaçlayan bir soruşturma ve iddianameyi de gerçeğin kendisi olarak kabul etmeyecek kadar deneyimliyiz.
“Bu dava ‘paralel’e sığmaz” başlığı, bazılarının manipüle ederek sunduğu gibi, bizim, “Gülen Cemaati’yle ilişkili polisler masum” dediğimiz anlamına gelmiyor. Aksine, Cemaat’ten olan ya da olmayan, polis, asker, bürokrat, akademisyen, istihbaratçı, gazeteci ve siyasetçi, bu cinayetin işlenmesinde veya üzerinin örtülmesinde sorumluluğu olan kim varsa, bunların hepsi ortaya çıkarılsın anlamına geliyor. Bunu idrak etmek o kadar da zor olmasa gerek. Anlamamak ise, ancak ve ancak, hakikat algısını ve duygusunu karartan, zihni bulandıran bir art niyetli okumayla mümkün.
Böyle düşünüp yazanlara sorulacak soru çok açık: Siz, bu cinayetin her yönüyle aydınlatılmasını, siviliyle askeriyle tüm devlet görevlilerinin ve onların üstü konumundaki siyasi sorumluların ortaya çıkmasını ‘sahiden’ istiyor musunuz?
Evet, elbette ki Trabzon ve İstanbul Emniyeti’ndeki sorumluların, ama Trabzon Jandarması’ndaki sorumluların da... Hrant Dink’i medyada hedef haline getirenlerin de; onu Yargıtay’da Türklüğe hakaretten mahkûm edenlerin ve ettirenlerin de; Agos’un önünde tehdit, Adliye’de darp edenlerin de; Valilik’te tehdit eden istihbaratçıların da, onlara ev sahipliği yapan ve sonra AK Parti iktidarı döneminde bakan olan valinin de; terfi ettirilen diğer bürokrat ve güvenlikçilerin de; onları, haklarındaki tüm iddialara rağmen daha üst görevlere getirenlerin de...
Yukarıdaki açık soruyu muhataplarına bir daha soralım: Bütün bu sorumluların hak ettikleri cezayı bulmasını ‘sahiden’ istiyor musunuz?
Eğer istiyorsanız, “Bu dava ‘paralel’e sığmaz” sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?
Yok, istemiyorsanız, zaten neyi konuşuyoruz ki?"