Türkiye’nin ilk Ombudsman’ı Yargıç Nihat Ömeroğlu, Hrant Dink kararıyla ilgili eleştiri için "23 kişiden biriyim. Dosyadaki ismin Hrant olduğunun farkına bile varmadım. Zaten Fırat yazıyordu" dedi. Ömeroğlu'nun ombudsman seçilmesine Dink ailesinden sert tepki geldi. Hrant Dink'in kardeşi Hosrof Dink, AİHM kararıyla yanlış olduğu ortaya çıkan kararla bir insanın ölüm fermanının imzalandığını belirterek "AİHM kararından sonra bu kararı verenlere rücu edileceğine, hesap sorulacağına ödüllendirildi" dedi.
Türkiye’nin ilk Ombudsman’ı Yargıç Nihat Ömeroğlu, üyesi bulunduğu Yargıtay Genel Kurulu’nun Hrant Dink aleyhine verdiği mahkûmiyet kararı ve oğlunun nikâhına Başbakan’ın gelmesi nedeniyle büyük tepki çekti.
Deniz Zeyrek'in Radikal'deki haberine göre, tepkilere üzüldüğünü söyleyen Ömeroğlu, rutin işlem yaptıkları dosyanın Hrant Dink dosyası olduğunun farkına bile varmadığını söyledi. Ömeroğlu, Başbakan’ın nikâha gelmesiyle ilgili olarak da “Geleceğini bilsem Sayın Kılıçdaroğlu ’nu da çağırırdım” dedi.
Ömeroğlu, Hrant Dink kararıyla ilgili eleştirilere şu yanıtı verdi:
"18 kişi biz vardık. 5 kişi de kararı onaylayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ndekiler. Yani 23 kişiydik. Ben sadece biriydim. Dosya üzerinden rutin işlem yaptık. Hrant Dink’i ulusalcıların tepkilerinden, medyadan biliyordum ama dosyadaki ismin Hrant Dink olduğunun farkına bile varmadım. Zaten isim Hrant bile değildi. Fırat Dink diye yazıyordu. Dosya üzerinden vicdani kanaatimize göre karar verdik."
Gazetecilerin sadece Hrant Dink kararından ya da oğlunun nikâhına Başbakan’ın katılmasından dolayı kendisini yargılamasını eleştiren Ömeroğlu, "Hayatım boyunca demokrasi mücadelesi verdim. Üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü savundum. HSYK’nın hedefinde olduğum için Yargıtay’da bir kısım insan bana selam bile vermiyordu. Yazılarımda ve katıldığım programlarda dile getirdiğim görüşlerimden dolayı 1. Daire Başkanı’ndan tehdit bile aldım" dedi.
Hrant Dink'in dava konusu olan yazısında Türklüğü aşağılamadığına ilişkin bilirkişi raporları olduğuna dikkat çeken Hosrof Dink "Onu 'Türklüğü aşağılama' suçundan mahkum eden yargıçlar, ölüm fermanını da imzalamış oldular. AİHM de bu yargıçların verdiği kararın yanlış olduğunu, sadece görüşlerini ifade ettiğine karar verdi ve Türkiye'yi mahkum etti" dedi.
Dink Vatan gazetesinden Kemal Göktaş'a şunları söyledi:
VESAYET BİÇİM DEĞİŞTİRDİ: Siyasetin hukuk ve adaletle ilgili tutumları beni çok olumsuz yöne doğru itiyor. AİHM kararının Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sağlayacağını düşünüyorken, vesayet rejimi yıkılıyor, demokratik bir ortama doğru gidiyoruz derken, statüko ve vesayetin biçim değiştirerek devam ettiğini görüyoruz.
"ÖZELEŞTİRİ VERECEK MİSİN?": Şimdi bu insana sormak lazım. AİHM'in sonradan 'ifade özgürlüğü' olduğuna hükmettiği bir yazı nedeniyle, Hrant Dink'in cezalandırılması yönünde oy kullanırken, bir insanın ölüm fermanını imzaladığının farkında mıydı? Bunu şimdi fark ettiyse bununla ilgili özeleştiri yapmayı düşünür mü? Hukukun üstünlüğüne inanarak bu kararları vereceğinin teminatı ne olabilir?
HESAP SORULACAĞINA ÖDÜL VERİLDİ: AİHM kararından sonra bu kararları alan insanlara ne yeni bir eğitim verildi ne de bir yaptırım uygulandı. Türkiye AİHM'in yargı yetkisini kabul ediyorsa ve verdiği kararların iç hukukta bir etkisi olduğunu taahhüt etmişse, AİHM'de mahkum olmasına neden olanların hesap vermeleri gerekirdi. Cumhurbaşkanlığı DDK (Devlet Denetleme Kurulu) raporuna da girdi: Devletin, AİHM'de Türkiye'yi mahkum eden kararları verenlere rücu etmesi gerekir. Bu yapılmadı.
NASIL GÜVENECEĞİZ?: AİHM kararından sonra bu kararı verenlere rücu edileceğine, hesap sorulacağına, ödüllendirildi. Şimdi, bu makamın hak ve adalet arayışında ne kadar doğru adres olacağını merak ediyorum. Türkiye'nin yapması gereken, bu kararı veren hakimlerden birini ombudsman yapması mı yoksa adaletin sağlanması mıydı? İnsanlar dava açmadan önce kamu başdenetçisine nasıl gidecek? Gittiğinde siyasi saiklerle karar alınmayacağını nasıl garanti edeceğiz?"
Kemal Göktaş'ın bu haberi www.kemal-goktas.blogspot.com sitesinden alınmıştır.