Kuvvetler ayrılığı tartışmalarını beraberinde getiren HSYK düzenlemesiyle ilgili konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “AB ülkelerinde, HSYK ile ilgili oturmuş bir sistem yokken, her ülke kendine ait bir düzenlemeye yaparken, Türkiye’nin HSYK düzenlemesi ile ilgili beyanatta bulunmak kimsenin haddi değildir. Oturmuş bir şey varsa ha bunu bilelim. Ama biz çalışmamızı yaparken A’dan Z’ye inceledik. Bir bakıyoruz ki oralarda seçilmişin ciddi manada etkisi var. AB’nin müktesebatına dair tespitler kusura bakmasınlar bize yutturacakları bir şey değil” dedi. Erdoğan'ın tepkisinde, AB Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'nun görüştüğü AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle'nin, HSYK'nın yapısında planlanan değişikliğe ilişkin teklifin, kriterlere uygunluk incelemesi açısından AB ve Avrupa Konseyi ile de paylaşılmasını istemesinin etkili olduğu belirtiliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6. Büyükelçiler Konferansı katılımcılarına Ankara Vilayetler Evi'nde yemek verdi.
Erdoğan burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Altıncı Büyükelçiler Konferansının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Dışişleri Bakanlığımıza sayın bakan ve ekibine, geleneksel hale gelen bu güzel buluşmayı tertip ettikleri için şükranlarımı ifade ediyorum.
Altıncı Büyükelçiler Konferansı kapsamında istişarelerin gerek ülkemiz gerek görev yaptığınız ülkeler açısından, çok faydalı sonuçlar doğuracağına inanıyorum.
Burada birkaç önemli hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 2014’te birinci dünya savaşının yüzüncü yıl dönümünü idrak edeceğiz. Osmanlı Devleti bu savaşta en ağır insan ve toprak zaiyatını yaşamış, Mondros ve Sevr anlaşmalarıyla fiilen tarihe karışmıştı. Yüzüncü yıl dönümü vesilesiyle, birinci dünya savaşının çeşitli etkinliklerde değerlendirilecek olmasını ben şahsen çok önemsiyorum.
Bu savaştaki en önemli devlet olan Osmanlı’nın bakiyesi bir devletin büyükelçisi olarak etkinliklere katkı sunmanızı rica ediyorum. İki önemli husus var. Önümüzdeki yıl da 1915’in yüzüncü yılına ulaşacağız. 1915 olayları olarak bilinen hadiselerin de yüzüncü yıl etkinliklerine şahit olacağız. Ermeni diasporası 1915 olaylarını farklı ve tek yanlı aksettirmek, siyasi kampanyaya dönüştürmek için hazırlıklarını yapıyor. Bu kara propagandaya karşı dik duruş sergileyeceğiz.
Kökü olmayan, kökünü reddeden bir millet öz kimliğini de reddeder ve kimliksiz kalır. Tarihleri unutturulan milletler, köklerini unutmuş talihsiz milletlerdir. Bizde zaman zaman bu yönde girişimler olmuştur. Tarih farklı şekilde yazılmak istenmiş, unutturulmak istenmiştir. Bu aziz millet yalan söyleyen tarih karşısında aldananlardan olmadı. Bugünü anlamanın bugünü analiz etmenin özellikle de bugünün güncel sorunlarına çözüm bulmanın en önemli yollarından biri tarihi iyi okumaktan geçer.
Evet Birinci Dünya Savaşı’nın askeri ve idari sonuçlarını iyi analiz etmeyen biri, bugünü anlayamaz, sağlıklı şekilde analiz edemez. Bizim dış politikamız, birinci dünya savaşı ve öncesi es geçilerek asla şekillendirilemez. Önceliği yok sayarak 1923’ü sıfır noktası almak mümkün değildir. Bizim asırlara sari bir tarihimiz var. İsimler değişmiştir, yapılar politikalar değişmiştir. Ama aynı millet aynı ruh aynı idealler değişmeden ilerlemiştir. Yakın tarihi unutturmak açık söylüyorum cinayettir.
Yakın tarihi inkar ederek bugünün meselelerine çıkış yolu bulamazsınız. Kendi toprağınızı bayrağınızı idrak edemezsiniz.
Bizim fiziki sınırlarımız Meriç’te bitiyor ancak tarihimiz Meriç’te biterse biz sağlıklı bir dış politikayı imar edemeyiz.
Her devletin egemenlik haklarına içişlerine sonsuz şekilde saygımız var. Dostlarımız komşularımız bizden ve bizim dostluğumuzdan sonsuza kadar emin olsunlar. Ancak fiziki sınırların içine, insani duyguları hapsedemeyiz. O mümkün değil. daha 100 yıl öncesine kadar aramızda sınırın olmadığı ülkelere karşı, bizim ecdad mezarlıklarımız ve şehitlerimiz, insan odaklı dış politikamızın sınırlarını çizmektedir.
Hiç kimse bundan farklı anlamlar çıkartmasın. Biz mezarlık ve şehitliklerin bulunduğu her ülkeyi kardeşimiz dostumuz olarak görürüz. Aynı şekilde bugün vatandaşlarımızın yaşadığı çalıştığı ülkeleri de kendimize yakın görürüz.
İşte birinci dünya savaşı ve öncesi bu bakımdan son derece önemlidir. Bize soruyorlar, Mısır ile Filistin ile, Somali, Myanmar’la, Balkanlarla neden bu kadar ilgilisiniz. Bize bunu soranlara biz şunu sormak zorundayız. Tersi mümkün mü?
Komşunuzun evinde yangın çıkmış, kardeşinizin evinde yangın çıkmış, siz evde oturup kahvenizi içip televizyon seyretmeye devam edebilir misiniz? Türkiye bunu geçmişte denemiştir ve tam anlamıyla başarısız olmuştur.
Ne kulp takarlarsa taksınlar. Büyük bir ülkenin onurlu büyükelçileri olarak ülkeyi ve milleti layıkıyla temsil etmek zorundayız. Biz kasaba devleti değiliz. Biz böyle bir milletin dünyadaki temsilcileri konumundayız. Dış politikada bizim saklımız gizlimiz yok. Gizli niyet ajandalarla değil ilkelerle hareket eden bir ülkeyiz. Dostun dostuyuz. Herkes de bizim dostluğumuzdan emin olsun. Şu anda hangi ülkeyle ilgileniyorsak tamamen ilkelerimizle hareket ediyoruz. Dostluk kardeşlik ekseninde adımlar atıyor vicdan ve adaletten yana tavır belirliyoruz. Bunun dışında hiçbir gayemiz yok.
Son dönemde ülke içinde yaşanan hadiselerin iyi analiz edilmesi ve dünyaya doğru şekilde aktarılması hayati derece önem arz ediyor. Türkiye’de 17 Aralık tarihinde başlayan süreç, yolsuzluk kılıfına gizlenmiş bir darbe girişimidir.
17 Aralık süreci bir paket içinde birkaç hedefi vurmak istemiştir. Ambalajda yolsuzluk iftirası varken, paketin içinde demokrasiye siyasete çözüm süreci ve dış politikaya yönelikti.
Daha da çıkacak yalnız onu da söyleyeyim. Daha da bitmedi. Adeta düğmeye basılmış gibi içerde ve dışarda operasyona destek veren kesimler var.
,Gerek o malum örgüt ve müttefikleri şunu yapıyorlar. Ekonomiye ağır darbe vurmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin enerji politikalarını sabote etmeye çalışıyorlar. Dış politikada elimizi zayıflatmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin demokrasi yürüyüşünü engellemek istiyorlar.
Bu operasyonda hedef parti hükümet değil bir ülkedir. Hedef hükümet ya da parti değil Türkiye’dir. Burada hiçbir arkadaşımın ihmalkar davranmaması gerekir. İlgili tüm mercilere bunları anlatmanız gerekir. Çünkü yaklaşım tarzları farklı.
Örneğin AB ülkelerinde, HSYK ile ilgili oturmuş bir sistem yokken, her ülke kendine ait bir düzenlemeye yaparken, Türkiye’nin HSYK düzenlemesi ile ilgili beyanatta bulunmak kimsenin haddi değildir. Oturmuş bir şey varsa ha bunu bilelim. Ama biz çalışmamızı yaparken A’dan Z’ye inceledik. Bir bakıyoruz ki oralarda seçilmişin ciddi manada etkisi var. AB’nin müktesebatına dair tespitler kusura bakmasınlar bize yutturacakları bir şey değil. Biraz okuma yazma biliyoruz. Türkiye’deki gerçek manzarayı muhataplarınıza doğruları anlatmanızı, bu ihanet operasyonunu bozmak için daha fazla gayret sarf etmenizi bekliyoruz.