Hücreyi evi zannediyor mahkum dışarı çıkmak istemiyor

Hücreyi evi zannediyor mahkum dışarı çıkmak istemiyor

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, tecrit sisteminin dayanağı olan İnfaz Yasası'ndaki 25. maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak. 

Cumhuriyet'ten Hilal Köse'nin haberine göre, İTÜ İnşaat Fakültesi üçüncü sınıftayken tutuklanan Kemal Gömi, Türkiye’de hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiş olan 1453 hükümlüden biri. 46 yaşındaki Gömi, 24 yıldır hapiste. F tipi cezaevlerindeki tecrite karşı 267 gün ölüm orucu eylemi yaptı. ‘Hayata Dönüş’ adı verilen katliamdan beri, 15 yıldır tek başına. Tecrit nedeniyle psikolojisi çöktü. Yıllarca şizofreni tedavisi gördü. Hakkında herbirinin diğerini çürüttüğü 7 ayrı sağlık raporu var:

1- Adli Tıp Kurumu (ATK) Genel Kurulu, 16 Haziran 2005’te Gömi’nin “mevcut psikoz” nedeniyle, hastanede koruma ve tedavi altına alınması gerektiğine karar verdi.

2- ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 22 Eylül 2010’da hazırladığı raporda, Gömi’nin “rezidüel şizofreni” denilen akıl hastalığının sürekli hastalık olarak değerlendirildiği belirtildi.

3- ATK Gözlem İhtisas Dairesi, 19 Aralık 2012’de sanığın “psikotik bozukluk” denilen akıl hastalığının tespit edildiğini kaydetti.

4- Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesi’nin 4 Mart 2013 tarihli raporunda, “paranoid şizofreni” tanısı yer aldı.

5- Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi (RSHH)’de 29 Eylül 2014’te verilen rapor ise şöyle: “30 Aralık 2013’ten beri hastanemizde tedavi gören hastadaki, ‘atipik mizaç bozukluğu’ iyileşmiş, cezasının ertelenmesine gerek yok.”

6- ATK 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 26 Şubat 2014’teki raporunda, Gömi’de “tedaviye kısmi yanıt veren şizofreni” tespit edildiği, yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınması gerektiği ifade edildi.

7- Gömi hakkındaki son rapor 10 Eylül 2014’te, yatarak bir yıl tedavi görüdüğü Bakırköy RSHH tarafından düzenlendi. Raporda, “duygu durum bozukluğu” tanısıyla sürdürülen koruma ve tedavisi sonucunda, sanığın ruhsal hastalığının düzeldiği, hastaneden çıkarılmasının uygun olduğu belirtildi. Gömi, bu rapor nedeniyle, bir yıldır tedavi gördüğü hastaneden alınarak, yeniden cezaevine konuldu.

"İnsanları görmek iyi gelmişti, şimdi çok kötü"

Abisi Feyzullah Gömi, kardeşinin infazının ertelenmesi için çalmadık kapı bırakmadı. Üstelik, kardeşinin tek ziyaretçisi de kendisi.  “İki kardeşimiz, anne ve babamız öldü. İki kardeşimiz daha var ama onlar gidemiyor. Bana bir şey olursa,  kimsesiz kalacak” diyor. İki hafta önce, infazın ertelenmesi için savcılığa yeni bir başvuru yapmışlar.   Savcılıktan gelen yanıtla şok olduğunu anlatıyor: “Savcılık bize, ‘tahliye istemiyor ki, ne uğraşıyorsunuz’ dedi. Dilekçe vermiş, dışarı çıkmak istemiyorum diye... Görüşe gittim. ‘Beni öldürecekler, beni hastaneye yatırın, dışarı çıkmak istemiyorum’ dedi. Televizyondan haber aldığını söyledi.  Bir ara 6 kişilik koğuşta tek başınaydı.   Hücreye gitmek istiyordu. ‘Eski evim daha güzeldi’ diyordu. Nerede olduğunu bile bilmiyor. Ayda bir kere gidiyorum, her gittiğimde bambaşka buluyorum. Sağlık memurları ‘ilaç veriyoruz, gerekeni yapıyoruz’ diyor. İlaçların ne olduğunu bilmiyorum... Bir gün, bir telefon geldi, ‘kardeşiniz tahliye edildi’ diye. Hastanede bulduk. Ne jandarma ne başka bir görevli vardı. Eş dost, akraba ziyaret ettik. İnsanları görmek iyi gelmişti, şimdi çok kötü.” 

"Bir polisin ifadesinden başka hiçbir delil yok"

Kemal Gömi, İstanbul’da polislerin öldüğü bir eyleme katıldığı gerekçesiyle tutuklandı. DHKP/C üyesi olarak  “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçundan hüküm giydi. Abisi Feyzullah Gömi, dosyada bir polisin ifadesinden başka hiçbir delilin olmadığını söylüyor:  “Faili meçhul dosyaları üzerine attılar. Başka davada, Bayrampaşa’da vurulan polisi öldüren kişi suçu itiraf etti. O dosyada Kemal’in adı geçmiyordu. Hakim yine de ‘Kemal yaptı’ dedi.”

F tipi cezaevindeki tutsaklar içinde türkü söylemenin ya da biskivüden tatlı yapmanın da yasak olduğu 100'den fazla yasak var.