Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından tutuklanan eski 2. Ordu Komutanı Adem Huduti ile ilgili olarak "Adem Huduti FETÖ’cü değil. Kendisinin 43 yıllık askerlik kariyerinde bu cemaatle örgütsel hiçbir ilişkisi olmamış" dedi. "Darbeciler saat 15.10 sularında İkinci Ordu Karargâhı’ndan çıkarılır" diye yazan Ergin, "Orgeneral Huduti ise 17.00 sularında karargâha gelen polisler tarafından gözaltına alınmış, iki gün sonra tutuklanmıştır. Peki Orgeneral Huduti o gece ne yapmaya çalıştı?" ifadesini kullandı.
Sedat Ergin'in "Huduti Paşa darbeci midir?" başlığıyla yayımlanan (10 Mart 2017) yazısı şöyle:
15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili kafamı meşgul eden pek çok sorudan biri, dönemin İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti’ye bu silahlı kalkışmada atfedilen roldür.
Orgeneral Huduti gerçekten bu darbe girişimine katıldı mı? İddianamede ileri sürüldüğü gibi FETÖ’cü darbecilere yardım etti mi? Yoksa 15 Temmuz’dan 16 Temmuz’a uzanan o gece, zaman kazanarak ne olduğunu anlamaya çalışıp buna göre mi pozisyon aldı?
Dün Malatya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Huduti’nin bir numaralı sanık olarak yer aldığı İkinci Ordu Komutanlığı eksenindeki darbe davasının başlaması, bu dosyayı incelemem için bir vesile oluşturdu. Huduti’nin Başsavcılık’taki ifadesini, iddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları ve nihayet dün kendisinin yaptığı üç saatlik savunmayla ilgili haberleri okudum. Sonuçta şu gözlemleri yapabilirim:
Öncelikle, Adem Huduti FETÖ’cü değil. Kendisinin 43 yıllık askerlik kariyerinde bu cemaatle örgütsel hiçbir ilişkisi olmamış. Zaten Savcılık makamı da bu örgütün üyesi olduğu yolunda bir suç isnat etmiyor kendisine. “FETÖ/PDY üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme eylemine uyan” fiillerde bulunmakla suçlanıyor Huduti. Başsavcı Ergül Yılmaz ve Başsavcıvekili Mehmet Badem, buradan hareketle Huduti’nin “cebir ve şiddet kullanarak” A) anayasal düzeni, B) TBMM’yi ve C) hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlarından Türk Ceza Kanunu’nun farklı maddelerince topluca cezalandırılmasını talep ediyor.
Huduti’nin anlatımına bakılırsa, kendisi 15 Temmuz akşamı 23.00 sularında Malatya’daki konutunda istirahat ederken darbe girişiminden İstanbul’da yaşayan oğlu tarafından haberdar edilmiş, hemen eğitim kıyafetini giyinmiş ve ordu karargâhına gitmek üzere kapıyı açtığında İkinci Ordu’da görevli iki tuğgeneral (Mustafa Serdar Sevgili, Zeki Karataş) ve bir kurmay albay (Bahadır Erdemli) ile kendisinin emir subayı olan binbaşı (Sedat Kaya) ile karşılaşmıştır. Albay Erdemli, iki dosya uzatır komutana. Bunlar, darbe merkezinden gönderilen sıkıyönetim ilanı ve bunu tamamlayan sıkıyönetimle ilgili görevlendirme belgeleridir.
Önemli bir nokta, görevlendirmede belgesinde kendi isminin karşısına “İkinci Ordu Komutanı/Devam” diye yazılmış olmasıdır. Bundan darbecilerin kendisini görevde tutmak istedikleri anlaşılıyor.
Ardından hep birlikte (muhtemelen 24.00’e doğru) İkinci Ordu Karargâhı’na gidilir. Huduti,karargâha gittiklerinde bu belgelere “kanunsuz olduğu, bu emirlerin uygulanmayacağı” yolunda şerh düştüğünü belirtiyor.
Karargâhtan içeri girildikten sonra komutanın makam odasında 16 Temmuz günü öğleden sonraya kadar süren bir “durum” yaşanmıştır. Bir orgeneral, darbeci iki tuğgeneral ve bir kurmay albay, orgeneralin yanında duran subaylar aynı odanın içinde yarım günü aşan bir süreyi birlikte geçiriyorlar. Bu arada kapının dışında da darbeci oldukları anlaşılan silahlı askerler bekliyor.
Orgeneral Huduti, ifadesine göre karargâha gidince Ankara’daki sıralı komutanlarını arayarak kendilerine ulaşmak istiyor ama hiçbirine ulaşamıyor.
İfadesine göre, Huduti, İkinci Ordu bölgesinde maiyetindeki komutanlarla ve bazı ordu komutanlarıyla yaptığı konuşmalarda darbeye açıkça karşı tavır almış, bu yönde talimatlar vermiş, Malatya Valisi Mustafa Toprak’a darbeye karşı olduğu yolunda bir “WhatsApp” mesajı yollamıştır. (İddianamede bu mesajın içeriği biraz farklı bir şekilde aktarılıyor.)
Ardından karargâhtaki makam odasında geçen uzun bir müzakere sürecine tanıklık ediyoruz. Huduti, darbeci subayların kendisine saygılı bir şekilde davrandıklarını anlatarak, “Karşılıklı birbirimizi iknaya çalışıyorduk, ancak dışarıya çıkamıyorduk” diye anlatıyor.
Komutanın odasında bu bekleyiş sürerken karargâhın nizamiyesi darbeci askerler tarafından kontrol altına alınmış, polis de nizamiyenin dışında mevzilenmiş, çıkan çatışmada darbeci bir binbaşı ölmüştür.
Odadaki bekleyiş hangi noktada kırılıyor? Huduti’nin anlatımına bakılırsa, kırılma noktası Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın sabah kendisini (tahminen sabah 09.00 sularında) cep telefonundan aramasıdır. Huduti’nin buradaki anlatımı, darbe girişiminin nasıl bitirildiği hususunda şu ilginç ayrıntıları içeriyor:
“Genelkurmay Başkanımız aradı, bana kendisinin tutulduğu Akıncılar Üssü’nde darbeciler ile anlaştıklarını, mutabakata vardıklarını ve uygulamanın aşağıdaki şekilde olacağını söyledi: Birinci bölümü jandarma ve polisin ateşi kesip geri çekileceği, ikinci adım olarak bizi baskı altında tutanların başındaki kişiyi çağırmamı, Ankara’daki kendi emir aldığı kişiler ile görüşmesini, onların bu mutabakatı kendilerine tebliğ edeceğini, bilahare silahlarından tecrit edileceklerini, emniyete alınacakları ve adalete teslim edilerek, gereğinin yapılacağını söyledi, başka bir durum söz konusu olursa beni aradığı numaradan geri dönüş yapmamı emretti. Ben de bu durumu Vali beye ilettim, ateş etmemelerini, aksi halde kişilerin ölebileceğini, bunun vicdani bir sorumluluk doğurduğunu ikna ederek zaman tanınmasını rica ettim. Daha sonra da Bahadır Albay ile Mustafa Serdar Sevgili Paşa’ya durumu ilettim. Kendileri dışarı girip çıktılar, epey oyalandılar, fakat daha sonra gelerek anlaşmaya uyacaklarını ve teslim olacaklarını ifade ettiler, sonrasında silahlarını bıraktılar. Kendilerini derdest ettik, bir minibüs hazırlattım, jandarmadan önüne ve arkasına eskort koyarak bu kişileri güvenli şekilde askeri cezaevine götürmelerini istedim, bilahare Vali beyi telefonla arayarak görüştüm, sonra da Başsavcı ile temas kurdum.”
Darbeciler saat 15.10 sularında İkinci Ordu Karargâhı’ndan çıkarılır. Orgeneral Huduti ise 17.00 sularında karargâha gelen polisler tarafından gözaltına alınmış, iki gün sonra tutuklanmıştır.
Peki Orgeneral Huduti o gece ne yapmaya çalıştı?
Bu soruya yanıt aramaya yarın devam edeceğiz.