Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın, ‘kara para aklama’ dışında kendisine yöneltilen tüm suçlamalardan suçlu bulunmasını değerlendiren İstanbul Üniversitesi akademisyenlerinden hukukçu Prof. Dr. Bahattin Bahadır Erdem, ABD’de görülen davayı ‘siyasi’ olarak nitelendirerek, jüri kararının hâkimden dönmesini beklemediğini söyledi.
New York’taki davanın iki konuyu gündeme getirdiğine dikkat çeken Erdem; bunları, ‘rüşvet iddiaları’ ve ‘ABD’nin yaptırımlarını Türkiye’ye dayatma hakkı olup olmadığı’ şeklinde özetledi. Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı’nda görev yapan Erdem, dava sürecinde dile getirilen rüşvet iddialarıyla ilgili olarak da, “Duymak istemediğimiz şeyler duyduk. Keşke biz bunları vakti zamanında kendimiz yargılamış olsaydık. Eğer yargılasaydık elin oğlu bankamız ve bakanlarımız için laf söyleme hakkını kendinde görmezdi, bunları yargılamazdı” dedi.
Hakan Atilla’nın, 'ABD ve özellikle de ABD Hazine Bakanlığı'nı dolandırmak için kumpas kurma’, 'Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı (International Emergency Economic Powers Act) delmek için kumpas kurma’, 'Bankacılık sisteminde sahtekarlık yapma’, 'Bankacılık sisteminde sahtekarlık yapmak için kumpas kurma’ ve 'Kara para aklamak için kumpas kurma’ suçlamalarından suçlu bulunmasını CNN Türk canlı yayınında Ahu Özyurt’a değerlendiren Erdem, şunları dile getirdi:
“Öncelikle bu, beklemediğim bir karar değildi. Niye değildi, çünkü önceden güzel hazırlanmış bir şekilde bugüne gelindi. Reza Zarrab güzel biçimde konuşturuldu, sistem her şeyi yaptı, Türkiye’nin hedef tahtasına konduğu bir davaydı bu. Yakaladıkları kişi Atilla’ydı. Önce Zerrab vardı, sonra anlaşıldı ve tanık sandalyesine geçti. Ellerinde tanık olarak Atilla vardı.
Zarrab bütün sistemi öyle bir anlattı ki, adeta bilimsel bir proje anlatıyordu. Tahtalarda, şemalarla… O esnada, Atilla’nın da yöntemler bulduğunu söyledi. Somut delillere ihtiyaç yok diyoruz; jüri açısından yok ama Zarrab öyle bir tablo çizdi ki, Atilla da bu organizasyonun göbeğindeydi. Zarrab tek bir kıyak geçti, ben rüşvet vermedim, almayan tek kişi Atilla dedi.
Burada ABD’nin siz benim yaptırımımı, kanunumu aştınız, uymadınız şeklinde bir suçlaması var. Bizi ilgilendiren iki şey var: Baştan beri söylediğimiz, Zarrab’ın rüşvet iddiaları. Yetkililerin rüşvet aldığı iddiaları doğru mudur, bu Türkiye’nin içinde yargılaması gereken bir şey. Türkiye’nin ABD ambargosuna uymak zorunda olup olmadığı. Kimse bunu iddia edemez; İran bizim komşumuz. Türkiye’nin başka bir ülkenin koyduğu yasaklamaya uyması gerçekçi değil. Buna karar verecek olan Türkiye’dir.
Amerika'nın dönemin bakanlarından ve Cumhurbaşkanı’ndan hınç almak, onları hedef tahtasına oturtmak için hazırladığı bir davaydı bu.
Duymak istemediğimiz şeyler duyduk. Keşke biz bunları vakti zamanında kendimiz yargılamış olsaydık. Eğer yargılasaydık elin oğlu bankamız ve bakanlarımız için laf söyleme hakkını kendinde görmezdi, bunları yargılamazdı.”