Hukukçular, Danıştay'ın Öğrenci Andı kararını değerlendirdi; "Doğru değil" diyen de var, "Karar yerinde" diyen de

Hukukçular, Danıştay'ın Öğrenci Andı kararını değerlendirdi; "Doğru değil" diyen de var, "Karar yerinde" diyen de

Danıştay'ın ilköğretimde okutulan 'Öğrenci Andı'nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmesini hukukçular değerlendirdi.  Avukat Cüneyt Toraman, Hukukçular Derneği Genel Başkanı Cavit Tatlı ve İHD EŞ Başkanı Eren Keskin, Danıştay'ın bu kararını doğru bulmadıklarını söyledi. Avukat Celal Ülgen ise, "Bu yerinde bir karar. Eşitlik ilkesine neden aykırı olsun?" dedi.

Danıştay 8. Dairesi ilköğretimde okutulan ‘Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etti. Avukat Cüneyt Toraman ve avukat Eren Keskin Danıştay’ın bu kararını doğru bulmadıklarını söylerken, Hukukçular Derneği Genel Başkanı Cavit Tatlı da, “Danıştay’daki arkadaşlarımızın her sabah bu kararı okumaları gerekiyor” dedi. Avukat Celal Ülgen’e göre ise, bu durum ‘eşitlik ilkesine’ aykırı değil çünkü ‘Türküm, çalışkanım’ sözü Türkiye’de yaşayan bütün halkların ortak adı.

Duvar'dan Hacı Bişkin'in haberine göre 28 Şubat davalarında avukatlık yapan Cüneyt Toraman, Danıştay 8. Dairesi’nin verdiği bu kararı “Rezalet” olarak yorumluyor. “Bu durum resmi ideolojinin ve askeri vesayetin hortlatılması anlamına geliyor” diyen Toraman, geçmişte ‘Andımız’ gibi birçok olumsuzluk olduğunu ve bunların geriye getirilemeyeceğini söylüyor: “Geçmişte tek tip kıyafet vardı. Biz ortaokulda şapka takardık. Aynı askeri disiplin gibi. Bütün milli bayramlarımız askeri tören şeklinde geçerdi. Herkes siyah önlük giyerdi. Ya da Milli Güvenlik dersi vardı. O bölgenin en yüksek rütbeli komutanı sınıfa gelirdi. Sınıf başkanı ‘dikkat’ diye bağırırdı. Askeri ritüeller sınıfta da uygulanırdı. Bu matematik dersinden bile daha önemliydi!”

Danıştay’ın gerekçesini yorumlayan Toraman, şunları söyledi: “Şimdi gerekçede diyor ki ‘1930’lardan beri uygulanıyordu’ tamam da az önce saydıklarım da uygulanıyordu. Bunları da mı geri getireceğiz? Biz yargıdan, hukuktan bahsediyoruz. Yargı neyi esas alır? Tek parti dönemlerinin askeri vesayetini mi yoksa evrensel hukuk kurallarını mı esas alması gerekir? 2011’e kadar askeri vesayet hüküm sürdü. 2010’dan 2014’e kadar da FETÖ hüküm sürdü. Şu anda askeri vesayet de FETÖ vesayeti de kalmadı. Ama bu sefer resmi ideoloji hortlatılmaya çalışılıyor. Yani yargıçlar karar verirken ideolojik kimlikleri üzerlerinden çıkartmak zorundadır. Bu, yargı bağımsızlığının, tarafsızlığının temel ilkelerinden biri. Kendi ideolojilerine göre karar veremez. İdeolojik görüşleri olabilir ama bugün bu ideolojik şablonun, bakış açısının yargı kararına intikal ettiğini görüyoruz. Bir hukukçu olarak utanıyorum.”

"MEB 'Uygun değil' demişti"

Ergenekon davalarında avukatlık yapan Celal Ülgen ise MEB’in bu savunmasına ilişkin o dönemde çeşitli okullarda ve kurslarda tarikat yemini yaptırıldığını öne sürüyor. Ülgen, şunları söyledi: “O dönem Fethullahçı zihniyet aşılanıyordu. Bunlardan rahatsızlık duyulmayıp ulusal andın çocukların tarafından okunmasından rahatsızlık duyulmasına anlam veremedim. Ama işin ilginç tarafı şu: Bu çocuklar bütün baskılara rağmen bu andımızı açık açık okuyup sürdüler. Mustafa Kemal Atatürk’ün kokusu geliyordu bu antta. Çocuklar da bu anttan mutlu oluyordu. Ama bahanelerin arkasına sığınmak yetmiyor demek ki. Günün birinde mutlaka geri gelecekti. Şu anda uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin kaygılarım da devam ediyor.”

Peki bu karar eşitlik ilkesine aykırı mı? Ülgen bu soruya yanıt verirken şöyle devam etti: “Karar eşitlik ilkesine neden aykırı olsun? Bu durum eşitlik ilkesine aykırı değil çünkü ‘Türküm çalışkanım’ sözü Türkiye’de yaşayan bütün halkların ortak adı. Ortak isimden kimsenin rahatsız olacağını düşünmüyorum. Bunu en güzel Mustafa Kemal Atatürk tanımlamıştır. ‘Türkiye’de yaşayan bütün vatandaşlar Türktür’ demiştir. Bu karar çok geç kalınmış bir karar. Bana göre yürütmeyi durdurma kararı verilip ilk günlerde kararın çıkması lazımdı. Çünkü orada sözü edilen Türk sözcüğünden bir ırk değil bir ulusun temel bireyleri kastediliyor. Nasıl ki İngiltere’deki İngiltereli, Fransa’dakilere Fransız deniliyorsa Türkiye’de yaşayanlara da Türk denilmesi son derece doğal. Bu mülahazalarla ‘bizi dışlıyorlar’ diye tepki verilen bu kararı geç de olsa Danıştay’ın düzeltmesinden mutluyuz. Ama kararın uygulanıp uygulanmayacağı konusunda hâlâ kuşkularımız var. Çünkü Türkiye’de yargı bağımsızlığı henüz ne yazık ki kurulmamış. Türkiye’de oligarşik bir güç yargıya egemenliğini sürdürmekte.”

‘AKP ile ulusalcı çekirdek devlet yapısının uzlaşmasıyla..."

Danıştay’ın bu kararını doğru bulmayan başka bir isim ise İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı avukat Eren Keskin. Başından beri ‘Andımız’a karşı çıkan Keskin, “Çünkü bu coğrafyada yaşayan sadece Türk kimliğini esas alan bir yaklaşım olduğunu hep dile getirdik” diyor. Keskin şöyle devam ediyor: “Özellikle AKP ile ulusalcı çekirdek devlet yapısının uzlaşmaya gitmesiyle birlikte siyasi alanda değişiklikler ortaya çıkmaya başladı. Burada yargının da bağımsız olmadığını ve siyasi iradenin yargıyı etkilediğini düşündüğümüzde Danıştay’ın almış olduğu bu karar bana şaşırtıcı gelmedi. Biz evrensel hukuk ilkelerini temel alan bir anlayışa sahip olduğumuz için özellikle baro seçimlerinin olduğu bu günlerde bu resmi ideolojinin temelini oluşturan Türk İslam sentezci yapının değişmesi gerektiğini dile getiriyoruz. Bu değişmeden, tartışılmadan demokratik olamayacağımızı dile getiriyoruz. Bu nedenlerle andımızın bu coğrafyadaki çocuklarımızı tek bir kimlik içerisine hapseden anlayışın sonucu olduğunu düşünüyoruz. Danıştay’ın kararını doğru bulmuyoruz.”

Haberin devamı için tıklayın