Hukukçular tepkili: Erdoğan'ın sözlerinden sonra tutuklama olursa ülkenin vay haline...

Hukukçular tepkili: Erdoğan'ın sözlerinden sonra tutuklama olursa ülkenin vay haline...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Başka tutuklananlar da olacak” sözleri hukukçulardan büyük tepki çekti. Baro başkanları da ifadelerin suç olduğu noktasında birleşirken Antalya Baro Başkanı Alper Tunga Bacanlı “Bu beyanat üzerine, Ekrem Dumanlı tutuklanırsa vay halimize” dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, iktidara yakın Memur-Sen'in kendisi için düzenlediği belirtilen Yeniden Büyük Türkiye Sempozyumu'nda 14 Aralık operasyonunu savunurken Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın tutuklanmasından duyduğu memnuniyeti gizlemedi.  Anayasa'nın yargıya etki edilemeyeceğine ilişkin hükmünü hiçe sayan Erdoğan, hâkimleri baskı altına alacak şu ifadeleri kullanmaktan geri durmadı:

“Son olarak bu operasyonda içeri alınan gazeteci de işte legal görünüm altında illegal bir yapının şekillenmesinde gayreti olanlar arasında. Belki onunla beraber başka alınan da olacaktır, olabilir.”

Hukukçular Erdoğan’ın bu sözlerini eleştirdi. Zaman gazetesinde yer alan ifadeler şöyle:

TBB Başkan Yardımcısı Berra Besler: Anayasa’mızda yazılı olduğu gibi hiç kimse yargı üzerinde, yargı bağımsızlığını zedeleyecek, onu etkileyecek bir davranış biçiminde bulunamaz. Anayasa ile teminat altına alınmış olan bir yargı bağımsızlığı, yargıç tarafsızlığı var. Hiçbir zümre herhangi bir şekilde yargının bağımsızlığını, yargıcın tarafsızlığını etki altına alabilecek davranışta bulunamaz diye Anayasa hükmümüz var. Hukuk bunun ne şekilde olacağını ortaya koymuştur. Hukukun geldiği nokta ortadadır. Ülkemizde hukuk güvenliği yok, hukuk devleti yara almaya devam ediyor. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı her geçen gün zedelenmeye uğraşılıyor. Bunlar bir hukukçu olarak içime sinecek şeyler değildir.

 

Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı: Anayasa’ya göre kimse yargı makamlarına emir ve talimat ile tavsiye ve telkinde bulunamaz. Hedef gösteremez. Hukuk devletinde bu tür şeyler düşünülemez. Almanya’da ya da İngiltere’de başbakan veya cumhurbaşkanının böyle bir açıklama yapması düşünülemez. Hukuk devletinden bahsediyorsak bunlar zaten hukuk devletinde olamaz. Demek ki hukuk devletinde değiliz. Farz edelim ki ortada bir suç örgütü var. Savcılık ve mahkemeler zaten gerekli şeyleri yapar. Ama siz çıkıp kimseyi hedef gösteremezsiniz ki. Bu insanlar hakkında bir yargı kararı yok. Operasyonlara zemin hazırlayıp, ‘başkaları da alınacak’ şeklinde yapılan ifade kabul edilemez.

 

Antalya Baro Başkanı Alper Tunga Bacanlı: Bu beyanat üzerine, Ekrem Dumanlı tutuklanırsa vay halimize. Anayasa’nın 138. maddesine göre bağımsız yargıya hiç kimse emir, talimat veremez. Hatta imada bile bulunamaz. ‘Başka tutuklanacaklar da olabilir.’ demek, ima yoluyla mahkemeye bir nevi baskı yapmak demektir. Türkiye’de ceza yargılamasında temel sıkıntı, tutuklu yargılamanın ele alınmasıdır. Tutuksuz yargılanmak esas olmalı. İnsanları tutuklatmaya çalışmak maharet sayılmamalı. Hakimler ve savcılar da bağımsız şekilde vazifelerini yapmalı. Hakim karar verecek ve bu beyanda bulunuluyor. Çok açık net söyleyeyim, eğer bu beyanat üzerine Ekrem Dumanlı tutuklanırsa vay halimize.

 

Manisa Baro Başkanı Zeynel Balkız: Türkiye’de yargı, yargıya bırakılmalı. Yargı, kendi mekanizması içerisinde bir kontrol müessesesi. Bu kontrol müessesesi, suçu da ortaya çıkarıyor varsa, arkasından suçla ilgili herhangi hukuka aykırı bir şey varsa tutuklama, yakalama, durdurma, onun da mekanizmasını kendi içerisinde önlüyor. Gerek yürütmenin gerekse yasamanın, hukukun içine girip de o mekanizmayı başka bir yöne çekme çabasının olmaması gerekir. Bu ülkede hukuk hakim olmalı. Dışarıdan bir müdahale, işimizi zorlaştırır. Herkes kendi işine baksın. Kuvvetler ayrılığı, tam olarak uygulansın. Dünyadaki evrensel hukuk düzeni, hukukun üstünlüğü prensibine dayanır. Bu prensibi çiğnemeyelim.

 

Gümüşhane Baro Başkanı İsmail Taştan: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargıya talimat vermesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Erdoğan’ın ‘Başka alınan da olacak.’ ifadesini yargıyı etkileme olarak değerlendiriyoruz. Bu konuda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan açıklama bekliyoruz. Yasama, yürütme ve yargı erkleri demokratik rejimlerde birbirinden bağımsız üç erktir. Bunlar, demokratik rejimin üç ayağını oluşturur. Bu erkler birbirlerinden bağımsız olması halinde demokratik rejim, birlikte hareket etmesi ya da 1 kişide toplanması halinde diktatörlük oluşur. Hakim ve savcılar her türlü siyasi baskıdan uzak, yasalara ve vicdanlara göre karar vermelidirler. Hiç kimsenin etkisi altında kalmamalıdırlar.

 

Bu ifadeler, doğrudan yargıyı etkilemeye yönelik

 

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre; Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu devlette yargı bağımsızlığı temel unsurdur. Bir hukuk devleti olmak için yargı bağımsız olmalıdır. Yargı bağımsızlığı da Anayasa’nın 138. maddesinde somutlaştırılmıştır. Bu maddenin birinci fıkrasında, hâkimler görevlerinde bağımsızdır. İkinci fırkasında ise hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Dolayısıyla sıfatı ne olursa olsun hiçbir organ, isterse bu organ Cumhurbaşkanı olsun, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere; emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Ayrıca Cumhurbaşkanı, Anayasa’mıza göre; tarafsız devletin, tarafsız başıdır. Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri doğrudan doğruya yargıyı etkilemeye yöneliktir. Yani halen devam etmekte olan yargılama süreci ile ilgili olarak, yargıyı etkilemeye, mahkemelere tavsiye ve telkinde bulunmaya yönelik bir açıklamadır. Bu, Anayasa’ya tamamen aykırı bir durumdur. Cumhurbaşkanı’nın anayasal konumu ile bağdaşmayan bir durumdur.

 

Erdoğan’ın beyanı Cumhuriyet tarihinde görülmüş şey değil

 

Avukat Celal Ülgen: Bir cumhurbaşkanının belli bir tarihte bir kısım gazetecinin daha gözaltına alınacağı yolunda beyanatta bulunması, haber vermesi, Cumhuriyet tarihimizde görülmüş bir olay değildir. Bir defa sistem dışında bir olaydır ve bu beyanat aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu rejimi de gözler önüne sermektedir. Erdoğan’ın bu beyanatını çok yadırgadım ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’yla bağdaşmadığını üzülerek gördüm.  

 

Cumhurbaşkanı, açık bir şekilde Anayasa’yı ihlal etti

 

Eski Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Emre Kocaoğlu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, devam eden bir yargı süreciyle ilgili yaptığı beyanla şüphesiz Anayasa’yı, demokrasiyi ve ahlakı açıkça ihlal etmiştir. Eğer bu memlekette bir siyasetçinin emri ile insanlar içeri alınıyorsa, bu, içeri alınanlar için demokrasi şerefidir. Ben de bu şerefe talibim, lütfen beni de içeri alsınlar. Bir emirle; siyasetçi demokrasiyi ihlal ettiğine göre, bu emrin mağduru da o demokrasinin kahramanıdır.

 

Tarafsız konumunu terk etti

 

Prof. Dr. Levent Köker: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı bağımsızlığını etkileyebilecek sözlerinin Anayasa’daki Cumhurbaşkanlığı konumuna aykırı bir davranış olduğunu söyleyebiliriz. Zaten cumhurbaşkanı seçildiğinden beri genel tavrı itibarıyla Anayasa’daki tarafsız konumunu terk etmiş vaziyette. Tamamen bir siyasi parti lideri gibi konuşmaya ve davranmaya devam ediyor. Bu yeni bir şey değil. Bu ifadelerden önce de yargı zaten bağımsız hareket edemiyordu. Bu ifadeleri de, edemeyeceği yönünde bir karine olarak alabiliriz. Ama zaten yargının bağımsızlığı ülkemizde son bir senedir çok zedelendi. Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını canlı izledim. Doğrudan bunu tevil edebilir, ‘Ben öyle demedim’ diyebilir. Fakat genel olarak tabloya baktığımızda Türkiye’de yargı bağımsızlığından söz etmenin çok gerisine düştük maalesef. Sadece bu ifadeler değil, her şey aykırı. Burada bir rezalet var. Herkes söylüyor zaten.

 

Savcılar hemen harekete geçmeli

 

Kural Hukukçular Birliği Başkanı Adnan Taşkın: Yargıya intikal etmiş bir olay hakkında, yargıyı da yönlendirecek şekilde, siyasi iktidarı en üst düzeyde temsil eden bir kurumun bu derece yönlendirici ve yargının bağımsızlığını ortadan kaldırıcı bir ifade kullanması hukuken kesinlikle meşru kabul edilemez. Bununla ilgili yapılacak bir soruşturma için bir şikayet veya ihbara gerek olmaksızın, kamuoyuna açık ve aleni bir şekilde yapılan bu konuşmayı aslında her bir cumhuriyet savcısının doğrudan soruşturmaya esas teşkil etmesi gerekiyor.

 

Baskı ortamını devam ettiriyor

 

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunu ilk defa yapmıyor ki, son defa da yapmayacak. Bu konuda biz eleştirmek ve konuşmaktan yorulduk ama o yorulmadı. Hukuksuzlukların son bulması için aynı şeyleri söylüyoruz ama değişen bir şey yok. Baskı ve sıkıntılı ortamı devam ettiriyor. Bu onun özellikleri arasında, muhalif herkese düşman. Muhalefet yapan herkese hasmane tutum sergiliyor. Şu anda Türkiye’de demokrasi ve hukuk açısından büyük sıkıntılar yaşanıyor.

 

Yargıya telkin bile yasaktır

 

Yrd. Doç. Dr. Aydın İpek: Anayasa’da açıkça, yargılama süreci devam eden bir dava ile ilgili hiç kimse tavsiye ve telkinde bulunamaz, deniyor. Emiri bırakın, telkin bile yasaklanmış durumda Anayasa’ya göre. Ama ne yazık ki bunlar oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadeleri telkine girer, hâlbuki Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması gerekir. Sürmekte olan bir yargı sürecine müdahale etmek ve hatta ‘paralel yapı’ diyerek kurumlara müdahale etmek, bizzat bir grubu hedef almaktır. Bunlar ‘ayrımcılık’ yapıldığının göstergesidir.

 

Hiç kimse kendini hakim veya savcı yerine koyamaz

 

Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz: Anayasa’nın 138. maddesinde hâkimlerin bağımsızlığı açık bir şekilde ifade ediliyor. Eğer bağımsız yargıdan söz edeceksek yargıya hiç kimse, hiçbir organ talimat veremez, bir yönlendirme yapamaz. Yargıya müdahale anlamına gelecek adeta talimat şeklinde yorumlanabilecek beyanlar ortaya çıkıyorsa orada artık bağımsız yargı da bitmiştir, ortada hukuk devleti kalmamıştır. ‘Gazeteci sadece kalem tutmaz, yeri gelir silah da alır eline.’ diyor. Bunun bir ispatı var mı? Delili var mı? Neye göre bu suçlamalar yapılıyor?