*Hilal Köylü
Türkiye'yi sarsan 17-25 Aralık soruşturma sürecinin üstünden beş yıl geçti. Hükümet, "Gülen cemaatiyle mücadele kesintisiz sürecek," derken, muhalefet hükümete, "Her şeyin üstünü kapatıyorsunuz," eleştirisinde bulunuyor. CHP İstanbul milletvekili Ali Şeker, "Hükümet cemaat için, cemaat de hükümet için ne söylediyse doğru çıkıyor. Çaldıkları devleti paylaşamadılar. Sıkıntısını halk çekiyor" tepkisini gösterdi.
Şeker'e göre Türkiye'yi 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine de, sonrasında gelen OHAL uygulamasına da 17-25 Aralık 2013 soruşturması götürdü. Şeker, "Başkanlık rejimine gidişin temelleri de o soruşturma zamanlarında atıldı," diyor.
AKP hükümeti, 17-25 Aralık soruşturmasında ağır suçlamaların hedefi oldu. Konu; yolsuzluktu. Soruşturmanın temelindeki İran asıllı işadamı Reza Zarrab'ın bakanlara rüşvet verdiği iddiası gündemden hiç düşmedi. Soruşturmanın arkasında Gülen yapılanmasının olduğunu belirten AKP hükümeti, siyasi iktidara karşı bir darbe girişiminin başlatıldığını o günlerde söylemeye başladı.
Soruşturma için yürütülen operasyonlarda dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ile işadamı Reza Zarrab'ın da aralarında bulunduğu toplam 89 kişi gözaltına alındı. Bunların 24'ü tutuklandı. Oğuz Bayraktar serbest bırakılırken, Barış Güler ile Kaan Çağlayan "rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek", Rıza Sarraf "rüşvet vermek, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ise "rüşvet almak" iddiasıyla tutuklandı. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, "Arkasına karanlık odakları alanlar bu ülkeye istikamet çizemezler" çıkışında bulundu. Erdoğan, kabineyi değiştirdi, bu bakanlara yeni kabinede yer vermedi.
25 Aralık'ta ikinci operasyon gerçekleşirken, bugün yargının "Ergenekon aslında hiç olmadı" kararı verdiği Ergenekon terör örgütü davalarından bilinen savcı Muammer Akkaş harekete geçti. Akkaş, Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın da yer aldığı çok sayıda kişiyi gözaltına almak istedi ancak başaramadı. Operasyondan Fethullah Gülen yapılanmasını sorumlu tutan AKP hükümeti, Gülen hareketinin yürütme ve yargının içine sızdığını, 'paralel bir devlet' niteliğine büründüğünü söyledi. Operasyonlar hakkında yayın yapan medya kuruluşları hakkında cezai işlemler yürütüldü. 17-25 Aralık soruşturmasıyla ilgili bir yıl sonra savcılık tarafından 'takipsizlik' kararı verildi, soruşturmayı yürüten savcılar "Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmakla" suçlandı. Hükümet, "Gülen terör örgütü ile mücadele birinci önceliğimiz," diyor.
CHP'li Ali Şeker, tüm bu yaşananlar için "AKP, cemaati kendi eliyle devletin her yerine yerleştirmişti. Devleti, cemaatle bölüşemediği için de güç kavgasına tutuştular. Sonrasında da Türkiye'yi 15 Temmuz 2016 darbe girişimine götüren olaylar yaşandı" değerlendirmesini yapıyor. "Şimdi kimse 17-25 Aralık sürecinden konuşamıyor. Her şeyin üstü örtüldü" iddiasında bulunan Şeker, TBMM'nin de, yargı organlarının da 17-25 Aralık sürecinde yaşananları soruşturmasının engellendiğini belirtiyor. Şeker'e göre 'bağımsız yargı' harekete geçmedikçe de, o süreçte yaşananlar aydınlatılamayacak. Şeker, hükümete "Orduya, siyasete, yargıya Gülen yapısını, cemaati kim yerleştirdiyse ortaya çıksın. Neden Gülen cemaatinin siyasi ayağını araştıramıyor bu ülke. Çünkü siyasi ayak AKP'nin ta kendisi" eleştirisi yöneltiyor.
Şeker, 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten savcıların yurt dışında olduklarının bilindiğini, hükümetin onların iadesi için Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa ülkeleriyle temas yürüttüğünü hatırlatıyor. "Ancak, nasıl bir temastır. Ne yapılmaktadır. Soruşturmalar ne olacaktır. Hiçbir şey konuşamıyoruz, araştıramıyoruz" eleştirisi getiren Şeker, yolsuzluk iddialarına adı karışan bakanların hakkında hiçbir işlem yapılamamasının da hükümeti halkın nezdinde 'güvensiz' kıldığını öne sürüyor.
HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, hükümetin geçen beş yılda Gülen yapılanmasıyla mücadeleye öncelik verdiğini hatırlatıyor. Oluç, "Evet, 17-25 Aralık iktidara dönük kurgulanmış bir konu olabilirdi ancak yolsuzluğa adı karışan bakanlar istifa etti, ortada bir yolsuzluk döndüğü görüldü" diyor. "İktidar neden yolsuzlukları ortaya çıkaracak adımları atamadı" diyen Oluç, "Dahası, mecliste o bakanlarla ilgili soruşturmalar reddedildi. Herkes aklandı" çıkışında bulunuyor.
[Türkei Korruptionsskandal Egemen Bagis Muammer Guler Zafer Caglayan (Reuters)]
Hükümetin ilerleyen süreçte haklarında hiçbir soruşturma yokken İstanbul, Ankara başta olmak üzere kimi AKP'li belediye başkanlarını 'zorla istifa' ettirdiğini belirten Oluç, bu belediye başkanlarının neden istifa ettiğinin bir türlü açıklanmadığına vurgu yapıyor. Oluç, "Demek ki onlar da, istifa mekanizmasıyla aklandılar. Yapılan her şeyin üstü kapatıldı" diyor.
Oluç "Türkiye'de hukukun üstünlüğü yok. Olsa, FETÖ denilen örgütle daha iyi mücadele edilir. Yargı neden siyasetin denetiminde? Neden yargı, bağımsız hareket edip de, 17-25 Aralık'ın derinlerine inemiyor. Çünkü FETÖ denilen yapının siyasi ayağı ortaya çıksın istenmiyor" eleştirisi getiriyor.
Saadet Partisi Genel Başkan yardımcılarından Birol Aydın da, Gülen yapılanmasıyla mücadelenin kesintisiz süreceğini söyleyen hükümetin her şeyden önce 'kamuoyunu ikna edecek bir yargılama sürecini' işletmesi gerektiğini söylüyor. Aydın, "Türkiye, 17-25 Aralık'tan beri öngörülemeyen bir süreç içine girdi. Bir halk, yarın neyle uyanacağını bilmiyorsa, o ülkede kaygı eksik olmaz" diyen Aydın, hükümetin 'acil adımlar' atmasını istiyor. Aydın, "Evet, hükümet bir taraftan mağdur. Ama mücadele ettiği tarafın da bir parçası oldu. Devletin ayarlarıyla oynandığını, Türkiye'de anormalliğin hüküm sürdüğünü herkes görüyor. O yüzden bir an önce şeffaf yargı süreçleri devreye sokulmalı" çağrısı yapıyor.