"Hükümet eski mal varlıklarını sattı, onları bitirince geleceği de sattı"

"Hükümet eski mal varlıklarını sattı, onları bitirince geleceği de sattı"

Karar yazarı İbrahim Kahveci, AKP'nin yıllardır kendi ekonomi planını yazmadığını, Kemal Derviş-IMF ortaklığında yazılan ve miadı dolmuş olan "Güçlü Ekonomiye Geçiş" programının hala yürütüldüğünü söyledi. Kahveci, "Aynı Derviş “Bu programın miadı çoktan dolmuştur ve yeni bir program yazılmalıdır” diyeli 6-7 yıl oldu" ifadesini kullandı. AKP'nin Türkiye için yeni bir kalkınma modeli kurmak yerine ülkenin eski mal varlıklarını satmayı tercih ettiğini belirten Kahveci, "Hatta, eskileri satmayı bitirince, geleceği de satmaya başladık" diyerek 'Yap-İşlet-Devret' modeline göndermede bulundu.

Türkiye'nin hem bütçe açığının hem de cari açığının yüksek olduğunu vurgulayan Kahveci, "Çifte açık ile krizden çıkmayacağımızı hepimizin bilmesi gerekir. Orta vadede bütçe açığını kapatacak, ama uzun vadede cari açık belasından kurtulacak bir model oluşturmamız gerekiyor" dedi.

Hükümetin giderleri kısması gerektiğini ve bütçenin sağlama alınması gerektiğini söyleyen Kahveci, "Ankara’nın her 1 kuruşluk savurganlığı, topluma 100 hatta 1000 kuruşluk maliyet olarak dönmektedir" yorumunda bulundu.

İbrahim Kahveci'nin Karar gazetesinin bugünkü (7 Ağustos 2018) nüshasında yayımlanan 'Geçmişin günahları bugünün sevabı olmuyor' başlıklı yazısının ilgili bölümleri şöyle:

"Bugün yaşanılanlar sadece bugünün günahları değil elbette. Ama bugün yapılması gerekenler de geçmişte yapılmayanlar gibi bizi ilerde zora sokacaktır.

Finansal denge ile bir ekonomi ne kadar idare edilebilir?

Sanırım bunun en özel örneklerinden birini Türkiye olarak verdik. Kur-faiz denklemi ile aşırı dış borçlanma ve üretimsiz bir ekonomi iklimi oluşturduk.

Demokrasi-güvenli gelecek ve demografik fırsat eşiğini kullanarak gelen dış sermayeyi günübirlik açıkları kapatmakta kullandık. Aslında kurmamız gereken kalkınma modelleri yerine, eskileri de satarak yolumuza devam ettik. Hatta, eskileri satmayı bitirince, geleceği de satmaya başladık. 

***

'Cari açık finanse edildiği sürece sorun değildir' argümanı meğer ne kadar geçersizmiş; şimdi görüyoruz.

‘Eğer cari açığın var ise asla ve asla bütçe açığı vermeyeceksin’ kuralını da hiçe saydık. Bir tarafta 60 milyar dolara dayanan cari açık, diğer tarafta 100 milyar liraya giden bütçe açığı ve hepsinden öte, 500 milyar dolara ramak kalan bir dış borç stoku.

600 milyar doların üzerinde kullandığımız yabancı sermaye ile bugün hangi ürünü daha fazla üretmeye başladık?

Ya da, yabancı sermaye girişine rağmen bugün teknolojik seviyemiz nereye vardı?

İhracatta yüksek teknolojik ürünlerimizin payı hala yüzde 3,0-4,0 aralığında seyrediyor. Büyüyen ekonomide gerileyen bir teknoloji ve görece azalan bir üretim yapımız oluştu.

***

Yazılarım elbette ağır gelebilir. Ama sorunları çözmezsek yaşayacağımız sıkıntılar çok daha ağır olacaktır.

Ekonomide belki çok kısa vadede şok faiz tera"pisi ile çözüm alabiliriz. Ama unutmayalım ki, bizim asıl sorunumuz orta-uzun vadeli çözümlerde.

Bir an önce giderlerin kısıtlanması ile Ankara bütçesini sağlama almalıdır. Ankara’nın her 1 kuruşluk savurganlığı, topluma 100 hatta 1000 kuruşluk maliyet olarak dönmektedir.

Çifte açık ile krizden çıkmayacağımızı hepimizin bilmesi gerekir.

Orta vadede bütçe açığını kapatacak, ama uzun vadede cari açık belasından kurtulacak bir model oluşturmamız gerekiyor. 

Hatırlarsanız çok kez şu noktaya dikkat çeken yazılar yazdım: AK Parti aradan yıllar geçmesine rağmen kendi ekonomik modelini yazmamıştır. AK Parti 2001 yılında IMF-Derviş ortaklığında yazılan “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programını uygulamıştır. Hatta programın yazarı Kemal Derviş bile, bu programı kendisinden daha güçlü AK Partinin uyguladığını söylemiştir.

Ama aynı Derviş 'Bu programın miadı çoktan dolmuştur ve yeni bir program yazılmalıdır' diyeli 6-7 yıl oldu. Ben ise 2007 yılından beri yeni bir ekonomi programı yazılması gerektiğini tekrarlayıp duruyorum"