'Hükümet halkını şüpheye düşürüyor'

'Hükümet halkını şüpheye düşürüyor'

Almanya Çalışma Bakanı'nın sosyal kesintilerle ilgili önerisi, İngiltere Başbakanı'nın AB üyeliği için yürüttüğü pazarlıklar ve İngiltere'de gen manipülasyonuna yeşil ışık yakılması, Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

Almanya'nın Sosyal Demokrat Partili (SPD) Çalışma Bakanı Andrea Nahles’in uyum sağlamayan sığınmacılara verilen sosyal yardımların kesilmesi önerisi, Alman basınında geniş yankı buldu. Kölner Stadt Anzeiger gazetesinde konuya ilişkin şu yorumu okuyoruz:

"Andrea Nahles, uyumdan kaçınanları sosyal kesintilerle tehdit edip 'teşvik ve talep'ten bahsediyor. Sorunun varlığı elbette ki kuşku götürmez. Ancak teşvik konusunda hükümetin başarılı olduğu da söylenmez. İltica başvurularını sonuçlandırmak aylar sürüyor. Yeni gelenler ise aylarca hiçbir şey yapmamaya mahkum ediliyor. Nahles’in bundan 2 ay önce bahsettiği 100 bin mülteciye 1 euroluk iş imkânı önerisinden de artık pek konuşulmuyor. Dil kursları çok az. Nahles uyuma direnenleri sosyal yardımları kesmekle tehdit ederken, koalisyon hükümeti de kursa gidenlerin ücret ödemesini kararlaştırdı."

Magdeburg’da çıkan Volksstimme adlı gazetenin aynı konuya ilişkin yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:

"Çalışma Bakanı'nın uyum planlarına bakılırsa Bakan diğer AB ülkelerinden feyz almış görünüyor. Burada Almanya için, Danimarka’daki gibi sığınmacıların mal varlıklarına – eğer mevcutsa- barınma masrafları için el koymak, yeni bir adım olabilir. Nahles ayrıca AB vatandaşlarının Almanya’daki sosyal yardım imkanlarına da kısıtlamalar getirmek istiyor. Bu da İngiltere’nin Ada’ya yeni gelen AB vatandaşlarını sosyal yardımların dışında tutmak hedefi ile şaşırtıcı benzerlik gösteriyor. Tüm bunlarla birlikte Nahles, klasik sosyal demokrat seçmene şu bakış açısını vermek istiyor: Mülteci politikası, sosyal merdivenin en alt basamağındakilerin ayağına dolanmayacak. Ancak Nahles’in bu kayıtsız şartsız uyum talebi, Merkel’in son uyarısına pek uymuyor. Merkel savaş bittikten sonra sığınmacıların ülkelerine geri dönmelerini beklediğini söylemişti. Hükümet içinden gelen bu tarz çelişkili açıklamalar, sadece yabancıları uyuma motive etmemekle kalmıyor, kendi halkını da şüpheye düşürüyor. "

Süddeutsche Zeitung, İngiltere Başbakanı David Cameron ve Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk arasında, İngiltere’nin AB’de kalması için olası AB reformları konusunda geçen konuşmaya ilişkin şu yorumda bulunuyor:

"Şubat ayı ortasında yapılacak AB Zirvesi’nde bir uzlaşma noktası bulunması gerekiyor ki, Cameron bu uzlaşma temelinde İngilizleri muhtemelen haziran ayında AB'de kalıp kalmayacaklarına ilişkin sandık başına taşıyabilsin. O zamana kadar da üzerinde müzakere edilen metin politik tiyatronun parçası olacak ve zirvede uzun pazarlıkların ardından bir uzlaşmaya varılması gecenin geç saatlerinde mümkün olacak. Tüm bunlar işte dramaturjinin bir parçası. Cameron bu şekilde Ada’ya daha güçlü, sert, mücadele eden bir galip edasıyla dönecek ve AB’de kalma kampanyasının başını çekecek.”

İngiltere’de bilim insanlarının araştırma amaçlı insan embriyolarının genetik yapısında değişiklik yapmasına izin çıktı. Alman yasaları ise embriyoların yapay döllenme dışında kullanılmasına izin vermiyor. Die Welt gazetesinin konuya ilişkin yorumu şöyle:

"Bilim insanları, hangi genlerin insanların belirli özelliklerinden sorumlu olduğunu henüz bilmiyor. Ancak bu bilgi elbette bir gün öğrenilecek ve tabii ki kullanılmak istenecek. Mutlaka 'daha iyi' bir insan yaratmak isteyen araştırmacılar da var. 'Daha iyi' demek örneğin, insanın yüksek yaşam beklentilerini karşılayacak genlerin embriyonun yapısına entegre edilmesi olabilir. Bu da muhtemelen çok başarılı bir iş modeli oluşturur. Ancak korku filmi gibi senaryoların listesi de uzun. Bunu uzun uzadıya düşünmekte fayda var."