Hükümet Sözcüsü: Dokunulmazlıkları salı günü hallederiz

Hükümet Sözcüsü: Dokunulmazlıkları salı günü hallederiz

Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin, "CHP ve diğer muhalefet partilerinin genel başkanları dokunulmazlık dosyalarının hepsini kaldıralım çağrısı yapıyor. Peki bizim de kararımız bütün dosyaların dokunulmazlıklarını kaldırıyoruz" dedi. Anayasaya, "düzenlemenin yasalaştığı tarihe kadar olan bütün fezlekeleri" kapsayan geçici bir madde koyarak konuyu hemen gelecek salı günü halledebileceklerini belirten Kurtulmuş, "Böylece bu halkımızdaki bütün tereddütleri de ortadan kaldıracak. Buyurun hodri meydan. Bütün dokunulmazlıklar kaldırılsın. Mahkemeler de gerekli kararlarını alarak bu dokunulmazlık konusunun siyasetin üzerinde bir gölge olması da önlenmiş olsun. Bizim hiçbir şeyden çekindiğimiz yok. Toplumda da olumlu bir sonuç oluşturacağını düşünüyorum" diye konuştu. Kurtulmuş, terör eylemleri konusunda ise, "Buna alışmayacağız" dedi.

Milliyet ekibine konuşan Numan Kurtulmuş'un açıklamaları şöyle:

CHP ve diğer muhalefet partilerinin genel başkanları dokunulmazlık dosyalarının hepsini kaldıralım çağrısı yapıyor. Peki bizim de kararımız bütün dosyaların dokunulmazlıklarını kaldırıyoruz. En son 506 fezkele parlamentoda bekliyor. Bunların kaldırılmasına yönelik düzenlemenin yapılmasını biz de iktidar olarak uygun buluyoruz. Ancak buradaki temel mesele tek tek bu dosyaların Meclis gündemini işgal etmemesidir. Sadece bu dosyaları konuşsak 1 sene konuşuruz. Yapacak çok işimiz var. Burada da anayasaya geçici bir madde koyarak falanca tarihe kadar yani bunun yasalaştığı tarihe kadar Meclis'e gelen dosyalarla ilgili dokunulmazlıkların kaldırılması. Ve böylece bu dosyaları biz hep birlikte mahkemelere gönderelim.

 

"Hemen önümüzdeki Salı"

 

Tarih olarak anayasa maddesinin geçtiği tarih olabilir. Hemen. Önümüzdeki hafta salı günü falan. Bu tek bir geçici madde olacak. Bütün mevcut fezlekelerle ilgili dokunulmazlıkların kaldırılması. Böylece bu halkımızdaki bütün tereddütleri de ortadan kaldıracak. Buyurun hodri meydan. Bütün dokunulmazlıklar kaldırılsın. Mahkemelerde gerekli kararlarını alarak bu dokunulmazlık konusunun siyasetin üzerinde bir gölge olması da önlenmiş olsun.

 

"Raflarda beklemesin"

 

Bizim hiçbir şeyden çekindiğimiz yok. Toplumda da olumlu bir sonuç oluşturacağını düşünüyorum. Mahkemeler de suç varsa suçun gereğini yerine getirsin. Yoksa bu kadar çok fezlekenin raflarda beklemesinin anlamı yok.

 

"Saldırıları aynı mihraklar cesaretlendirdi"

 

Patlamaların hiçbirini ben diğerinden ayırmıyorum. Suruç'taki, Ankara'daki, İstanbul'daki hepsi hiç şüphesiz işi yapanlar farklı olsa bile aynı mihraklar tarafından cesaretlendirilmiş saldırılar olduğu açık. Sistematik olarak farklı örgütler tarafından icra edilse de aynı hedefe yönelik yapılan bir eylemler zinciri. Bunun açık hedefi Türkiye'de halkı bir korku ile içine kapatmak Türkiye'yi ve hükümeti de reform adımlarını atma konusunda tereddüde sevketmek. Reformları yapamaz noktaya gelmesi ve gündemin bu terör saldırıları ile bloke edilmesi meselesidir. Bu saldırıyı yapanlar da yaptıranlar da biliyorlar ki bu terör saldırılarıyla aslında herhangi bir şekilde bir somut sonuç elde etmeleri mümkün değil. Bu saldırılar milletin bütününe ve demokrasiye yapılmış bir saldırıdır. Bunu aşmanın yolu da bizim millet olarak siyasi olarak el birliği ile teröre karşı mücadelede kenetlenmemiz ve terör belasını da daha fazla demokrasi ile aşabilme iradesini ortaya koymaktır.

 

"Fail istihbarat örgütleri ve arkasındaki devletler"

 

Dünyanın en iyi korunan şehirlerinden biri Paris. Avrupa'nın en örgütlü istihbarat birimi Fransız istihbaratı. Ama masalef Fransa'da bile eş zamanlı sekiz yerde saldırı yapılabiliyor. Bunun bir manası var. Terör örgütü Fransız istihbaratından daha yüksek bir istihbarata sahip demektir. Bu terör örgütlerinden hiçbirisi gücü kendinden menkul örgütler değildir. Bu örgütlerin arkasında birtakım güçlerin lojistik istihbarat siyasi ekonomik destekleri var. Yani Fransa'daki saldırı da eğer bu destekler olmasaydı gerçekleştirilemezdi. Dolayısıyla maalasef Türkiye sadece bu anlamda sağdan say birkaç bin soldan say birkaç bin kişi olan bir örgütle savaşmıyor. Türkiye zaman zaman örgütler konsorsiyumuyla ve bu örgütlerin arkasındaki devlet akıllarıyla mücadele ediyor. Bu olayda da hiç kuşkusuz var. Uluslararası bir network haline geldi. İşaretler bu olayda da olduğunu gösteriyor. Jandarma, emniyet ve milli istihbarat koordineli bir şekilde çalışıyorlar. Ama sonuçta siz onlarcasını yakalasanız bile bu istihbarat ağını aşan başka olaylar oluyor. Onları maalesef bir türlü önleyemiyorsunuz. Bu süreçte en önemli şeylerden birisi birimler arası koordinasyon. Şimdi bütün istihbarat birimlerinin büyük bir koordinasyon içinde çalıştığını görüyoruz.

 

"Teröre asla alışmayacağız"

 

Terör insanlar korksun istiyor. Evinden çıkmasın, AVM'lere gitmesin. Caddeler ıssız kalsın. Terörün istedikleri bunlar. Aslında bombaları insanların gönlünde patlatmaya çalışıyor. Buna milletimizin düşmemesi lazım. Güvenlik tedbirleri de görünür şekilde arttı. Bu oluşturulmak istenen korku atmosferini hep beraber yıkacağız. Burada da herkesin dayanışma içinde olması lazım. Çok tehlikeli olan işlerden birisi de bu durumun terör saldırılarının kanıksanması ve alışılmasıdır. Asla kanıksamayacağız, asla alışmayacağız. Günlük hayatımıza devam edeceğiz.

 

"Batı'ya eleştiri ve çağrı"

 

Buradaki sıkıntı şu. Terör örgütleri bu bolluğu nerede buldu. Bu kadar rahatlığa nerede erişti. Çok açık söylüyorum. Devletler terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarına giriştiği andan itibaren terör örgütlerine gün doğdu. Buradaki temel mesele artık devletlerin uluslararası ilişkilerde belli bölgelerde güç elde etmek için terör örgütlerinden medet ummaması lazım. Meselenin en çirkin yüzü burasıdır. Vekalet savaşları. Kullandığınız örgüte bu örgüt iyidir diyorsunuz. Yarın bu kullandığınız örgüt size karşı olabilir. Bir kere buna yapılacak şey, doğu batı, ABD'si Rusyası, bütün dünya ülkeleri önce şunu bilsin ki terör örgütlerinin hiç birisinden fayda gelmez. bugün kullandığınız örgüt yarın sizin aleyhinize döner. Herkes terör örgütlerine karşı amasız fakatsız açık bir küresel savaşı başlatmak durumundadır. Bir takım terör örgütü bir çok ülke tarafından kullanılıyor. Allah aşkına yolda yürümesini bilmeyen elinde bir somun ekmeği olmayanların eline yüzbinlerce dolarlık ölüm aygıtlarını kim veriyor. Esas önlememiz gereken şey bu. Bu kadar açık şekilde silah desteklerini lojistik destekleri bunlar nereden buluyorlar.

 

"Kürt kardeşlerimize saygılı olacağız"

 

Türkiye'de Türk'ün Kürt'ten başka Kürt'ün de Türk'ten başka bir kaderi yoktur. Biz bu topraklarda asırlardır yaşayan iki dost akraba kardeş etnik unsur olarak içiçe geçmişiz. PKK'nın 40 senedir bu topraklarda başaramadığı şey Kürt ile Türk'ü birbirine düşürmektir. Burada bütün yurttaşlarımızın buna azami hassasiyet göstermesi lazım. Bizi birbirimizden ayıran hiçbir şey yok. Şimdi bir terör örgütü kalkmış ayırmaya çalışıyor. Herkesin dikkat etmesi lazım. Terör örgütüne kızmak ve lanetlemek hepimizin hakkıdır. Ama bunu yaparken Kürt kardeşlerimize karşı saygılı olacağız. Ayrışmayı ortaya koyacak her türlü iş, söz ve eylemden uzak durmamız lazım.

 

ABD'ye PYD tepkisi

 

Suriye'de bu noktaya uluslarası toplumun bir eylem planının olmaması nedeniyle geldik. Suriye bugün maalesf onlarca farklı bölgelere bölünmüştür. Eğer uluslararası camia buna Türkiye'nin teklifleri çerçevesinde doğru çözümler getirebilseydi Suriye bu kadar bölünmüş hale gelmeyecekti. Sonuçta kusura bakmasınlar PYD'nin bugün federasyon olşuturmasına karşıyız diyenler PYD'ye verdikleri siyasal destekleri hatta askeri lojistik destekleri düşünsünler. ABD'liler bazı şeyleri yeni anlıyor. Politaka eksikliğinin, zaafının bir sonucudur gelinen nokta. DAEŞ'in de aktif olarak Suriye içerisinde Irak'ta varlığını güçlendirmiş olmasının temel nedenlerinden birisi de politika eksikliğidir.

 

Nevruz uyarıları

 

Nevruz yeni olan bir şey değil. Yıllardır barış ve huzur içerisinde kutlarız ama Nevruzu bahane ederek hiç kimsenin bu ülkede provokasyon yapmasına herhalde müsaade edilmeyecektir. Özellikle hassas yerlerde Nevruzun kutlanması ile ilgili gerekli tedbirleri alarak bir kısmı yasaklıyorlar doğal olarak. Birtakım provokasyonlardan çekindikleri için. Bir çok yerde provokasyon beklentisi var.

 

"İhmal varsa istifa edilir"

 

Son derece hain ve sinsice bir kampanya. Sayın Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna kendi iradesiyle oturmuş değildir. Milletin yüzde 52'sinin oylarıyla seçilmiştir. Cuhurbaşkanımızın bu anlamda da Türkiye'de devletin kamunun kamu otoritesinin en üst noktasıdır. Hem milleti hem devleti temsil eder. Onun koordinasyonunda da bütün devlet birimleri bu mücadeleyi sürdürüyor. Terörle mücadele bir devlet politikasıdır. Bu son derece çirkin, demokratik bakımdan anlamsız ve Türkiye'yi zayıflatmaya dönük kara bir propagandadır. Cumhurbaşkanı gitsin bu işler düzelir demek millete hakarettir. Aynı zamanda Türkiye'nin gelişmiş güçlü şekilde yoluna devam etmesini engelleme istediği de vardır. Bunların hepsine karşı milletimiz zaten uyanık bir şekilde gereğini yapıyor.

 

"Fedakarca çalışıyorlar"

 

İstifa eğer yapması gereken bir işi birisi yapmamışsa ya da görevde ihmal-kusur varsa böyle bir şey ortaya çıkarsa bu istifa gerektiren bir süreçtir. Bizzat biliyoruz ki güvenlik birimlerindeki bütün arkadaşlarımızın hayatı bu. 24 saat boyunca nerede ne eksik diye bu arkadaşlarımız çalışıyor. Dolayısıyla istifa etsinler demek kolaycı bir yaklaşımdır. Yani o zaman her olaydan sonra birisinin istifası. Bunlar siyasi sözlerdir. Siyaseten böyle talepler olur ama bu gerçeği yansıtmıyor. Bu insanlar görevlerini yerine getirmemiş değiller. Fedakarca çalışıyorlar. ellerinden geleni ortaya koyuyorlar.

 

"Terör ve terörist tanımı"

 

Kesinleşmiş şöyle bir düzenleme yapıyoruz noktasında değiliz. Bununla ilgili gerekli çalışmalar yapılıyor. Henüz netleşmiş bir şey yok. Bizim terör olaylarını bertaraf etmekte kullanacağımız araçlardan birisi demokratik hak ve özgürlükleri genişletmek olmalıdır. Doğrudan doğruya teröre karşı verilecek en önemli mesaj budur. Hükümetin reform hükümeti olmasından asla geri adım atmayacağız. Örneğin geri kabul anlaşması çerçevesinde 73 yasanın ve düzenlemenin mayıs ayına kadar yapılmasını sağlayacağız. 1 Haziran'dan itibaren bu adımın atılması ve ekim ayından itibaren de Türkiye'nin vize serbestisine kavuşmasını sağlamak durumundayız. Birileri bizi siyasi ve reform istikametinden geri döndürmek için terörü bir araç olarak kullanıyor. Bu istikametteki yürüyüşümüzden asla vazgeçmeyeceğiz. Terör örgütleri vesilesiyle Türkiye bir cenderenin içerisine alınmak isteniyor. Bizim bu cendereyi kıracak iradeyi ortaya koymamız lazım. Terörün arkasındaki grupların elini zayıflatmak mecburiyetindeyiz. Asla demokratikleşme konusundan hak ve özgürlükler konusundan taviz vermeden milleti korumaya yönelik adımları atacağız.

 

"Herkes oturduğu yerden kırmızı çizgi çizmesin"

 

Türkiye'de yeni bir anayasa beklentisi var. Bu parlamento ne yaparsa yapsın yeni bir anayasa yapmazsa siyaseten hiçbir şey yapmamış olacaktır. Burada kırmızı çizgi olmaz. Herkes oturduğu yerden kırmızı çizgi çizmeye kalkmasın. Çünkü kırmızı çizgiyi millet çizer. Millet de kırmızı çizgisi de yeni bir anayasa yapın yönünde. Önyargısız, şu olursa olmaz demeden herkes eteklerindeki taşları ortaya koysun. Sürekli bu masada tartışma devam eder diye bir şey de yok. Bunun belli bir süresi var. Belki bu Parlamento tatile girmeden şey yapılabilir. Bu dönem içinde tartışılır. Uzlaştığımız fikirler de eyvallah. Uzlaşamadığımız noktaları da tespit ederiz. Sonuç itibarıyla baktık olmuyor, diğer partiler masadan kaçıyor. Sonuçta olur olur, olmazsa biz Ak Parti olarak üzerinde çalıştığımız anayasa teklifimizi TBMM'ye sunarız. Orada 367'yi bulmaya çalışırız. olmazsa 330'u bulmaya çalışırız ve millete gideriz. Ben parlamentodan yeni anayasanın çıkacağını düşünüyorum.

 

"Başkanlık desteği yüzde 50'yi geçiyor"

 

Yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarında halkın önemli bir kısmının destek verdiğini görüyoruz. Yüzde 50'yi geçiyor ama daha yukarı çıkacağını ümit ediyorum. Maalesef mesele sadece başkanlık sistemi olarak alınıyor ve tek o tartışılıyormuş gibi ifade edilmeye çalışılıyor. Hayır. Bu bir anayasal reform sürecidir. Diğer antidemokratik yasaların da temizlenmesidir. Etkin bir yürütmenin sağlanması için bizim kanaatimiz Türkiye için en uygun sistem başkanlıktır. Bürokratik oligarşiyi ortadan kaldıracak adımı atmak mecburiyetindeyiz. Dolayısıyla mesele sadece başkanlık meselesi değil.