Hükümet Sözcüsü: Esas tehlike kripto FETÖ'cüler, Gülen'in iadesi konusunda elimiz güçlendi

Hükümet Sözcüsü: Esas tehlike  kripto FETÖ'cüler, Gülen'in iadesi konusunda elimiz güçlendi

Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından kamu diplomasisi alanında yürütülen çalışmalara ilişkin olarak, "Yargı sürecinde önemli mesafe alındı ancak esas adamları kripto durumdalar. Esas tehlike bu. Bakıyorsunuz Kemalist, solcu,  görünüyor ama gizliler. Opus Dei bunların eline su dökemez. Üstelik bunlar yaptıkları işleri Allah rızası için yaptıklarını söylüyorlar. Böyle bir organizasyondan söz ediyoruz. Bu nedenle bundan sonra asıl yapılması gereken kriptoların ortaya çıkarılmasıdır. Bunun formüllerini arıyoruz" dedi.

Darbe girişiminin planlayıcısı olduğu öne sürülen Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in ABD'den iadesi konusunda ellerinin güçlendiğini savunan Kurtulmuş, "7 Ağustos’ta Yenikapı’da oluşan tablo, Türkiye’nin tezlerinin dışarıda anlatılması bakımından da bir milat oldu. Türkiye’nin elini kuvvetlendiren fevkalade önemli bir argüman oluşturdu. Türkiye’de her renkten insanın bir araya gelebilmesi, Türkiye’nin tezlerini batıya anlatması bakımından fevkalade önemli. Gülen’in Türkiye’ye iadesinden, Türkiye’nin uluslararası camiayla ilişkilerinin kuvvetlenmesi açısından elimizin artık çok daha rahat olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan'ın yazısı şöyle:

Çankaya Köşkü’nde, dün, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamu diplomasisi alanında yürütülen çalışmalara ilişkin olarak başkanlık ettiği seri toplantılardan biri gerçekleşti.

Türkiye üzerine oynanan oyunlar 15 Temmuz gecesi sonlanmadı.

Kurtulmuş, bu oyunun, darbeye kalkışan güç tarafından üç alanda algı operasyonları ile sürdüğünün altını çizdi.

Bunlar; “Türkiye ekonomisi hızla kötüye gidiyor”, “Ciddi insan hakları ihlalleri var” ve “Türkiye batıdan, batının değerlerinden kopuyor, Türkiye’nin ekseni kaydı.”

Kurtulmuş, değerlendirmelerinin tamamını, darbecilerin, “Tamam yenildik, kenara çekiliyoruz” demeyecekleri gerçeği üzerinden yaptı.

Devlet aygıtı açısından kamu diplomasisi ve yumuşak gücün etkin olarak kullanılması 15 Temmuz’dan sonraki süreçte çok daha kritik bir önem taşıyor.

Darbenin mağdurlarından çok darbecilere odaklanan batı medyasının bu yaklaşımının aşılabilmesi için yapılan toplantılara, bombalanan yerlerin bizzat gösterilmesine karşın Türkiye’nin tezlerini destekleyen, objektif haber ve yorumların henüz bir elin parmaklarını geçmemesi de, bu alanda daha etkin ve gerçekçi bir çabayı gerektiriyor.

Kurtulmuş’un toplantı öncesi ve sonrasında yaptığı değerlendirmeler ise özetle şöyle:

Yenikapı iade konusunda elimizi güçlendirdi

7 Ağustos’ta Yenikapı’da oluşan tablo, Türkiye’nin tezlerinin dışarıda anlatılması bakımından da bir milat oldu. Türkiye’nin elini kuvvetlendiren fevkalade önemli bir argüman oluşturdu. Türkiye’de her renkten insanın bir araya gelebilmesi, Türkiye’nin tezlerini batıya anlatması bakımından fevkalade önemli. Gülen’in Türkiye’ye iadesinden, Türkiye’nin uluslararası camiayla ilişkilerinin kuvvetlenmesi açısından elimizin artık çok daha rahat olduğunu düşünüyorum. Darbe girişiminin dünyaya anlatılması ve bunda kullanılacak dil hayati önemde. Anlamıyorlarsa anlatamadığımız için değil anlamak istemedikleri içindir. 

Türkiye'nin yüzü batıya dönük

Tabi bunun önüne geçmek için birtakım algı operasyonları yapılıyor. Bunun başında da eksen kayması tezi geliyor. Türkiye’nin, bu darbe teşebbüsünden önce planlanan, komşularıyla problemlerini azaltıcı, Rusya ve İsrail’le ilişkilerini normalleştirme adımlarını atmaya başlaması FETÖ ve etrafındaki networkü hareketlendirdi. Türkiye’nin ekseni mi kayıyor, batıya mı yaklaşıyor tezleri ortaya yeniden atıldı. Dün de bugün de yarın da Türkiye’yle ilgili eksen kayması tartışması son derece yanlıştır. İlla bir eksenden bahsedilecekse Türkiye’nin kendi ekseni vardır. Bunu tahkim eder. Şu anda 10’un üzerinde dış politika kartı elinde olan ve bunu kullanabilen tek ülke herhalde Türkiye’dir. FETÖ hainane bir dezenformasyon yürütebilir. Batıya, “Türkiye sizden ayrılıyor, kopuyor” diye algı operasyonları yapabilirler. Biz eş zamanlı olarak bütün bu yerlerle ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Türkiye’nin yüzü hep batıya dönük olmuştur. Bunu iyi anlatabilmemiz lazım. 

Hiçbir ülke bu kadar mikropla yaşayamaz

Önümüzde batıya ve uluslararası camiaya anlatmamız gereken iki şey var. Birincisi; hiçbir devlet içinde bu kadar çok mikrop varken yaşayamaz. Şahıs olarak söylemiyorum. Dolayısıyla bunların tamamının temizlenmesi, tek tek devletten ayıklanması anın gerekliliğidir. Bu bir devlet politikası olarak gerçekleştirilecektir. Bundan sonra da Türkiye’de hiç kimsenin aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçiremeyecek kadar sistemi demokratikleştirmesi, şeffaflaştırması zorunludur. Bunun için de en önemli adımlardan biri asker-sivil ilişkisinin düzenlenmesidir. Öyle bir TSK yapısı ortaya çıksın ve bunun üzerinde sivil irade o kadar hakim olsun ki bir daha hiç kimse TSK’yı zemin olarak kullanarak darbeyi aklından geçirmesin. Bu yapıyı ortaya koyacağız. Devlet yönetiminde şeffaflık ilkesi bundan sonraki süreçlerde önemli adımlarımızdan biri olacak. Bir diğer adım ise darbeci teröristlerin ve bunlarla işbirliği içinde olanların devletin içinden ayıklanırken yargı süreçlerinin bütünüyle hukukun üstünlüğü prensipleri çerçevesinde devam etmesi ve hiçbir şekilde bu prensipten taviz verilmemesidir. 

Esas tehlike krito durumundakiler

Darbe girişiminin ardından yargı sürecinde önemli mesafe alındı ancak esas adamları kripto durumdalar. Esas tehlike bu. Bakıyorsunuz Kemalist, solcu,  görünüyor ama gizliler. Opus Dei bunların eline su dökemez. Üstelik bunlar yaptıkları işleri Allah rızası için yaptıklarını söylüyorlar. Böyle bir organizasyondan söz ediyoruz. Bu nedenle bundan sonra asıl yapılması gereken kriptoların ortaya çıkarılmasıdır. Bunun formüllerini arıyoruz. Ama şu bilinmelidir; bunlarla bir türlü ilişkisi olan herkes bunun hesabını ödeyecek.

Bize de şikayetler geliyor

Bize de şikayetler geliyor. Tabir-i caizse kurunun yanında yaşın da yandığına dair başvurular oluyor. Olabilir, mümkündür. Bunları dikkate alıyoruz. Hemen inceletiyoruz. Yanlışlık yapılmışta geri dönüşlerini sağlıyoruz. Ancak bunların çok fazla sayıda olmadığını bilmenizi isterim. 

Ekonomik istikrara güven tam

En önemli nokta Türkiye’nin bundan sonraki süreçte de ekonomik ve siyasi istikrarını sürdürmesidir. 15 Temmuz gecesinin ardından gördük ki Türkiye’de ekonomik istikrara olan güven tam. Bunu her yerde anlatmamız gerekiyor. Bu darbenin temel hedefi istikrarı ortadan kaldırmaktı. Bu ortadan kalkarsa, bir takım siyasi türbülanslar ortaya çıkar, iç savaş ortamı gelişir ve nihayet Türkiye dış işgale hazır hale getirilebilirdi. Aynen Irak’ta, Suriye’de olduğu gibi. Elbirliği ile siyasi ve ekonomik istikrarımızın kuvvetlenmesi için yapısal değişiklikleri yapabilecek adımları atmamız gerekiyor. Bu nedenle siyasi partiler arasında kısmi bile olsa anayasa değişiklikleri için ortak bir adım atılmış olması çok değerlidir ve büyük anayasal reformun işaretini vermektedir. 15 Temmuz’dan sonra sivil siyasetin konsolide olması çok önemliydi. Bunu taçlandıracak olan ise demokratik sivil yeni bir anayasanın önünün açılmasıdır.