Hülya Karabağlı/ Ankara
CHP, Genel Kurul görüşmeleri öncesinde sivil kitle örgütleriyle, nükleer santral, HES ve maden aramaları ile inşaat alanlarına yol açacağı gerekçesiyle “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasası”na tepkisini artırdı.
Çevre Komisyonu’ndan geçen hükümet tasarına muhalefet şerhi koyan CHP’den Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, tasarının sit alanlarında ve derecelerinde oynama fırsatı verdiğine dikkat çekti. Soydan’a göre, tasarıda, “üstün kamu yararı” ifadesi, ‘kamu yararı’ gerekçesiyle doğal alanlara zarar verebilecek yatırımlara zemin oluşturur.
CHP, kamuoyundan da gelen destekle tasarıya karşı muhalefetini sürdürüyor. TBMM’de önceki gün, CHP Çevre Komisyonu Sözcüsü Çanakkale Milletvekili M. Serdar Soydan, CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, Kocaeli Milletvekili, Çevre Komisyonu üyesi M. Hilal Kaplan, tasarının doğada ne gibi tehlikelere yol açacağına dikkat çekti. Çevre Komisyonu’nun CHP’li sözcüsü Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, T24’e, “Hükümet tasarısı, Kazdağları, Munzur Vadisi, Manyas Gölü Kuş cennetine, İkizdere Havzası, Büyük Menderes Deltası, Küre Dağları, Gelibolu Tarihi Milli Park’ı her türlü inşaat alanına çevrilebilir. Çevre katliamları yaşanabilir” dedi. Soydan, “ İstanbul boğazının eşsiz doğa güzelliğine gökdelenler dikilebilir. Belgrad Ormanları’na çok yıldızlı rezidans yapılabilir” dedi.
Ülke yüzölçümünün yüzde 5’i yatırımlara mı açılıyor?
CHP’nin tasarıya düştüğü muhalefet şerhi, tasarıyla korunmalı alanların yatırımlara yol açacağına dikkat çekiyor. Yani, ülke yüzölçümünün yüzde 5’ini oluşturan korunan alanların çeşitli gerekçelerle bu kapsamdan çıkabileceği vurgulanıyor. CHP’lilerin, tasarıya karşı çıkışları şöyle:
Üstün kamu yararı” denilerek siyanürle altın aranabilir?
-Tasarıda kullanılan “üstün kamu yararı” kavramı tehlikeli bir ifade. Herhangi bir şirket bununla milli parkta siyanürle altın çıkarabilir? Çünkü, ilgili bakanlık bu işin “üstün kamu yararı” olduğu konusunda ikna edilebilir.
-Tasarının hazırlık aşamalarında ve TBMM Komisyon süreçlerinde bilimsel çevrelerin, ilgili sivil kuruluşlarının ve koruma alanlarının çevresinde yaşayanların görüş ve önerilerinden yararlanılmamış, karar alma mekanizmalarının içine dâhil edilmemişlerdir.
-Doğanın korunması için çok önemli düzenlemeler getiren ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren tasarının olgunlaştırılması süreci katılımdan uzak sadece bakanlığın bilgisi ve kontrolünde sürdürülmüş, doğanın korunmasında ve koruma alanların belirlenmesinde ise tek yetkili olarak bakanlık yetkilendirilmektedir.
-Tasarıyla, doğal zenginlik açısından öne çıkmış ve tüm dünya ile paralel koruma altına alınmış milli parklarımızın, doğal sit alanlarımızın, yaban hayatı koruma sahalarımızın, uluslararası öneme sahip sulak alanlarımızın yatırımcıların arazi edinme ve işletme taleplerine karşılık elden çıkmasını mümkün hale getirilmektedir.
Tasarıyla, bundan sonra herhangi bir alanın koruma altına alınması, koruma altındaki alanın sınırlarının değiştirilmesi hakkında bilim insanları, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları veya yöre halkı söz sahibi olamayacaklardır.