IDEF 2019 Savunma Sanayii Fuarı'nda NTV'den Özden Erkuş'un sorularını yanıtlayan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD ile yaşanan S-400 ve F-35 gerilimi, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin Türkiye ziyareti, Suriye'de güvenli bölge planı ve terörle mücadele konusunda açıklamalarda bulundu.
Başlangıçtan itibaren F-35 ile ilgili taahhüt edilen bütün yükümlülükleri aksaksız, eksiksiz yerine getirdiğini belirten Akar, "Biz ortağız. Bu ortaklıkta 'S-400 alırsanız ortaklıktan çıkarılırsınız' diye bir madde söz konusu değil. Herhangi bir ülkenin, ortaklardan birinin isteği doğrultusunda bizim ortaklıktan çıkarılmamız hakka, adalete, hukuka uygun olmaz. Böyle bir şey söz konusu olmamalı" diye konuştu.
Akar, "FETÖ" ile mücadeleye de değinerek, "Bugüne kadar toplam 16 bin 540 terörist Silahlı Kuvvetler'den ihraç edilmiş bulunuyor. Bunların dışında 4 bin 850 de geçici uzaklaştırmaya muhatap olan bazı kişiler var. Bunların da işlemleri devam ediyor" diye konuştu.
IDEF'19 hakkındaki değerlendirmesi sorulan Bakan Akar, "Bu fuar bizim yüz akımız olmaya devam ediyor, Türkiye'nin bir markası haline gelmiş bir fuar" dedi.
Güvenli bölgeye yönelik takvimin olup olmadığı sorulan Akar, "Zamanla ilgili kullandığımız terim 'bir an önce.' Bir an önce bu konuda ikili karar, tedbir almamız. Daha önce beraber çalıştık mümkün olmayınca Fırat Kalkanı Harekatı'nı tek taraflı, Türkiye olarak yaptık. Böyle bir durumda kalmak istemediğimiz kendilerine bir kez daha ifade ettim" ifadelerini kullandı.
Hulusi Akar'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“Bu fuar bizim yüz akımız olmaya devam ediyor, Türkiye'nin bir markası haline gelmiş bir fuar.
“53 ülkeden 1061 firma bu faaliyetlere katılmaktadır. Bu bizim için gurur verici sonuç. Ayrıca 71 ülkeden de bakanlar, bakan yardımcıları, genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları, onların temsilcileri var.
"(James Jeffrey ile görüşme) Büyükelçi Sayın Jeffrey nezaket göstererek İstanbul'a geldi. Burada çok yararlı, olumlu bir görüşme yaptık. Bütün görüşlerimizi, tezlerimizi, tekliflerimizi, taleplerimizi açık şekilde masaya koyduk, kendileri de bunu büyük anlayışla dinlediler. Daha önceki görüşmelerimizde ortaya koyduğumuz görüşlerimizi tekrarlamakla birlikte bizim görüşlerimize Jeffrey ve heyetinin yaklaştığını görmekten de son derece mutlu oldum. Dileğimiz, temennimiz önümüzdeki günlerde yapacağımız diğer görüşmelerle de güvenli bölge başta olmak üzere ikili konularda birbirimize yaklaşacağımızı görüyorum. Biz Fırat'ın doğusunda gerçekten ülkemize, halkımıza, sınırlarımıza bir terör tehdidi olmasını kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bunun için alınması gereken ne tedbir varsa bunları almaya çalışacağız, ona çalışıyoruz. Gayretimiz bu. Bu manada dostumuz, müttefikimiz, stratejik ortağımız ABD'den bizim talebimiz PKK'dan hiçbir farkı olmayan YPG'nin bir an önce bölgeden çıkarılmasını, bunların silahlarının toplanmasını ve sınırlarımızdan en az 30-40 kilometre güneye doğru götürülmesidir.
"30-40 kilometrede terör örgütü PKK/YPG'nin herhangi bir unsurunun olmamasını talep ediyoruz. Bu konuda başlangıçtan itibaren ABD'nin bazı tutumu var. Bu tutumda bazı esneklikler olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bizim görüşlerimize yaklaştıklarını da memnuniyetle müşahade ediyoruz.
"Ayrıca bu görüşmelerin faydalı olduğu kanaatinde olmakla beraber aynı zamanda dostlarımıza, Sayın Jeffrey'e bir kez daha ciddi şekilde zaman kaybettiğimizi, dolayısıyla bu zaman kaybının bir anlamda teröristlere imkan, fırsat verdiğini, bunun da ülkemizin, milletimizin, halkımızın güvenliğini risk altına attığını, bundan bir an önce kurtulmamız gerektiğini kendilerine ifade ettim.
"(Suriye sınırında güvenli bölge) Zamanla ilgili kullandığımız terim 'bir an önce.' Bir an önce bu konuda ikili karar, tedbir almamız. Daha önce beraber çalıştık mümkün olmayınca Fırat Kalkanı Harekatı'nı tek taraflı, Türkiye olarak yaptık. Böyle bir durumda kalmak istemediğimiz kendilerine bir kez daha ifade ettim. Güvenli bölgede hiçbir şekilde YPG unsuru olmaması gerekir. Daha önce ABD'liler tarafından bazı koalisyon, Avrupa, NATO ülkelerine kara kuvvetleri unsurları göndermeleri konusunda bir teklif oldu. Bu teklife kimse olumlu yanıt vermedi. Bu nedenle biz diyoruz ki TSK, Türkiye bu manada askeri ile diğer idari, lojistik unsurları ile burada faaliyet göstermeye yeteneği ve durumu müsait olan tek ülke, tek silahlı kuvvetler konumunda. Bu nedenle biz birlikte iş yapmak istediğimizi kendilerine ifade ettik. Bunu yapabileceğimizi söyledik.
"(S-400 ve F-35) Biz 9 ülkenin bulunduğu bir ortaklıktan bahsediyoruz. Başlangıçtan itibaren F-35 ile ilgili taahhüt ettiğimiz bütün yükümlülükleri aksaksız, eksiksiz yerine getirmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Bize mali, hukuku, idari bakımdan ne kadar sorumluluk verilmişse bunların hepsini yerine getirmiş bulunuyoruz. Bunu ABD tarafı da diğer ilgili taraflar da beyanlarında ifade ediyorlar. Ayrıca biz ortağız. Bu ortaklıkta 'S-400 alırsanız ortaklıktan çıkarılırsınız' diye bir madde söz konusu değil. Herhangi bir ülkenin, ortaklardan birinin isteği doğrultusunda bizim ortaklıktan çıkarılmamız hakka, adalete, hukuka uygun olmaz. Böyle bir şey söz konusu olmamalı.
"Tabii ki eğer Türkiye bir şekilde bu ortaklıktan çıkar, çıkarılırsa bunun mali, hukuk ve lojistik bakımından diğer ortaklara getireceği ve onların muhtemelen taşıyamayacağı çok ciddi yükler olacaktır. Bu nedenle bu konuda tarafların çok dikkatli, hassas olması gerektiğini düşünüyorum. Biz bu konudaki faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Şu ana kadar ki yapılan çalışmalar da yine planlandığı şekilde devam etti. Pilotlarımız, bakım personelimiz ABD'de eğitimlerini sürdürüyor. Şu anda 4 uçak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne teslim edilmiş bulunmakta. Bunlar bizim uçağımız olarak orada eğitimlerde kullanılmakta. Bu faaliyetlerin devamı olarak da Kasım ayında da diğer uçakların Türkiye'ye gelmesini bekliyoruz. Malatya'da bu konuda yapılması gereken hazırlıklarımızı yaptık, tesislerimiz, üssümüz hazır, uçaklarımızın gelmesini bekliyoruz.
"Bizim iddiamız, değerlendirmemiz: F-35'lerle S-400'ler herhangi bir şekilde birbirini etkilemeyecek. Bununla alakalı alınması gereken bütün tedbirleri aldık, almaya da hazırız. Eğer diyoruz, varsa herhangi bir teklifiniz onları da alır onlara göre tedbirlerimizi geliştiririz.
"Hatta bu konuda NATO'da bir çalışma söz konusu olduğunda... Geçenlerde Sayın Genel Sekreter Stoltenberg ile bir telefon görüşmemiz oldu. Gayet yapıcı, olumlu bir yaklaşım içinde olduklarını gördüm. Önümüzdeki hafta Türkiye'ye gelecekler, geldiklerinde bu konu daha teferruatlı bir şekilde kendileriyle görüşülecek. Biz bu konuda kendi tutumumuzun, değerlendirmemizin doğru olduğunu bir anlamda karşı tarafa anlatmaya, ifade etmeye çalışıyoruz.
"Varsayımları bir tarafa bırakırsak, bizim şu anda Rusya ile yaptığımız bir anlaşma var, o anlaşmanın maddeleri var, o anlaşmanın o maddeleri çerçevesinde biz faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
"(Petroitlerle ilgili teklif) Daha önce bize bazı teklifler verdi. 2019'da tekliflerini yenilediler. Bu teklif daha öncekilerden daha olumlu. Bu heyet tarafından ayrıntılı bir şekilde incelenmekte. Bizim bazı kriterlerimiz var, olmazsa olmazlarımız var. Bunlardan birincisi de biz ortak olacağız, beraber iş yapacağız. Bu manadaki çalışmalar da ayrıntılı bir şekilde devam ediyor. Henüz bir reddediş söz konusu değil.
"(Türkiye'nin NATO'dan uzaklaştığı iddiası) Hiçbir şekilde temeli olmayan rivayetlerden ibarettir. Savunma sanayinde çeşitlilik esastır. Türkiye'mizin savunulmasıdır önemli olan. Biz NATO makamlarıyla sürekli iletişim halindeyiz onlardan da bu şekilde bir şikâyet gelmedi. Aksine bizim oradaki görevlilerimizin görevini layıkıyla yaptığı konusunda geri dönüşler var.
"(SAMP-T hava savunma sistemi) SAMP-T ile ilgili kavramsal çalışma diye bahsedilen bir çalışma var, o çalışma şu anda yoğun şekilde devam ediyor. Bu çalışmanın da Ekim 2019'da tamamlanması bekleniyor. Eğer burada mutabakat sağlanırsa o şekilde EUROSAM'la birlikte gelecek dönemde ortak üretim için karar verilecek.
"Orada tüm yaptığımız çalışmalarda oradaki masum insanların korunmasına gayret gösteriyoruz. Orada ateşkes statüsünün olabildiğince devamı konusunda elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bir mutabakat muhtırası imzalandı biz bunu uyguluyoruz. Yüzde 90 düzeyinde elimizden gelen her şeyi yaptığımızı, bu bölgeden ağır silahların çıkarıldığını söyleyebilirim.
"Türkiye'nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, NATO'ya verdiği bütün taahhütlerin arkasında. Bu taahhütleri gerek operasyonlarda, karada, denizde, havada gerek tatbikatlarda gerekse diğer karargâh çalışmalarında eksiksiz, aksaksız yerine getiriyor. NATO makamlarıyla sürekli iletişim halindeyiz. "Onlardan da bu yönde hiçbir şikayet gelmedi. Bilakis bizim personelimizin, askerlerimizin, diğer sivil, asker oradaki katılımcılarımızın vazifelerini, görevlerini NATO çerçevesinde mükemmel şekilde yaptığı şeklinde bize beyanları var.
"Tel Rıfat'ta bize verilen bazı sözler var. Ancak henüz gerçekleştirmediler. Oradaki teröristlerin ateş açmak suretiyle bize zarar verdiğini söylemek gerekir. Bu ateşlere misliyle yanıt veriyoruz.
"Birincisi, orada bütün yaptığımız çalışmalarda gerçekten oradaki masum insanların korunması, kollanması, oradaki insanların rahat ve güven içinde yaşamasına gayret gösteriyoruz. Katkı sağlamaya çalışıyoruz. İkincisi de orada mevcut ateşkes statüsünün olabildiğince devamı, istikrarın devamı konusunda elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bu konuda bildiğiniz gibi eylülde Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi girişimleriyle Rusya ile bir mutabakat muhtırası imzalandı. Bu mutabakat muhtırasına biz harfiyen uyuyoruz. Orada yapmaya çalıştığımız fakat yapamadığımız bazı şeyler olmakla beraber yüzde 90 düzeyinde elimizden gelen her şeyi yaptığımızı ve bu konuda silahtan arındırılmış bölgeden bu aşırı unsurların, ağır silahların çıkarıldığını ve bunların engellenmesi için de gece gündüz demeden ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği halinde çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü söyleyebilirim.
Bugüne kadar toplam 16 bin 540 terörist Silahlı Kuvvetler'den ihraç edilmiş bulunuyor. Bunların dışında 4 bin 850 de geçici uzaklaştırmaya muhatap olan bazı kişiler var. Bunların da işlemleri devam ediyor. Şunu açıklıkla belirtmek istiyorum ki bizim Silahlı Kuvvetler olarak 'bitti' deme şansımız yok. Biz yeni belge, bilgi, veri çıktıkça yargıyla, istihbarat örgütleriyle bunu temas halinde koordineli bir şekilde yürütüyoruz. Bir diğer önemli husus da Silahlı Kuvvetler bir bütün, Milli Savunma Bakanlığı bir bütün. Burada herhangi bir şekilde farklı kriterler, yaklaşımlar asla söz konusu değil. Milli Savunma, Genelkurmay, Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerimiz benzer kriterler çerçevesinde, aynı hassasiyetle mücadeleyi sürdürüyorlar" diye konuştu.