Hürriyet, Atatürk düşmanı tezgâhın parçası oldu

Hürriyet, Atatürk düşmanı tezgâhın parçası oldu

T24- Hürriyet yazarı Ege Cansen, günümüzde Atatürk’ü karalama çabasında olanlar bulunduğunu, medyanın da bunlara kucak açtığını kaydetti.  Yazarı olduğu Hürriyet gazetesini de eleştiren Cansen, “Sanki bu cumhuriyet karşıtlarının seslerini duyurmakta sıkıntıları varmış gibi, bizim gazete de bu tezgâhın bir parçası haline gelmiştir” diye yazdı.

Cansen’in dün (12.Kasım 2011) yayımlanan “Türk’e Atatürk’ü yermek” başlıklı yazısı şöyle:

BEN, Atatürk ölmeden doğmuşum.

Askeri tabip olan babam, o zaman çok yaygın olan Atatürk sevgisi dolayısıyla göbek adımı “Kemal” koymuş. İlk adımın Ege olması da yine o devirde moda olan “yenilikçilik” akımının bir sonucudur. Ege, hem bir bölgeyi hem de egemenlik kelimesinin kökünü temsil etmektedir. Kız olsaymışım ismim “Ece” olacakmış. Üç dört nesil geriye kadar baba tarafımın geçmişini biliyorum. Hepsi Osmanlı devletinde üst mevkilerde bulunmuş kişiler. Arnavutluk’tan Suriye’ye, Trabzon’dan Girit’e kadar imparatorluğun her yerinde görev yapmışlar. 1894’te tıbbiyeden mezun olan dedem 1922’de tifüs salgını ile mücadele etmek için gönderildiği Antalya’da tifüse yakalanıp vefat etmiş. Mezarı bile belli değildir. Gerek babamın, gerek annemin dinle, diyanetle pek ilgisi yoktu. Babam, dedemin de kendisi gibi olduğunu söylerdi. Dolayısıyla benim de dinle diyanetle pek ilgim olmadı. Üstelik benim neslim, laik olsun diye eğitilmiştir. Bu satırları yazmamın amacı fikri oluşumumu okurlarımın zihninde netleştirmektir. Ancak, iktisatla ilgilenmeye başladıktan sonra, bir sosyal bilim öğrencisi olarak İslam ve dinler üzerine kendimi bir hayli yetiştirdim.

Türkiye’de cumhuriyet laiklik ve ulusçuluktur

Amerika’da köklü kuruluşların başında bulunan tepe yöneticilerin, kurumlarıyla ilgili değerleri savunurken kullandıkları  “Burası bir cumhuriyettir, demokrasi değildir” (This is a republic, not a democracy) şeklinde bir değişleri vardır.  Bu, bir müessesede veya ülkede kurucuların vazettiği temel ilke ve değerleri savunan hukuk, sonradan iş başına gelenler tarafından da korunmalıdır anlamına gelir. Eğer bu temel ilke ve değerler değiştirilirse, orası artık başka bir kurum, başka bir ülke olur. Atatürk, Türk devletinin “bölünerek” tarihten silinmek üzere olduğu bir dönemde, Türklüğü ebediyen yaşatmak amacıyla halkları “birleştirerek” bir cumhuriyet kurmuştur. 29 Ekim 1923’te doğumu ilan edilen T.C. bir gece önce muhaliflere kazık atarak kurulmamıştır. Kökü, ta Osmanlıya dayanır.  T.C.’nin son şeklini alması 10 yıl sürmüştür. Bu açıdan T.C. 1933’te kurulmuştur denebilir. Türkiye Cumhuriyeti, Türk’ü, etnik kökeni ne olursa olsun, ulusal sınırlar içinde yaşayanlara verilen isimdir diye tanımlar. “Birleştirici” temel ilke budur. T.C. bir tevhit devletidir. Laiklik ise bireyleri, din adamlarının baskısından kurtarmayı ve insan aklını özgürleştirmeyi amaçlar.

Atatürk, CHP’nin kurucusu değildir

Atatürk, Türkiye Cumhuriyet’inin kurucusudur. İkinci adam İsmet İnönü bile 1972’de CHP’den istifa ettiğine göre, bugünkü CHP’nin kurucusu değildir. Atatürk’ün belli bir tarihte CHP’yi kurmuş olması, günün şartlarının icabıdır. Atatürk’ü, tek bir siyasi partinin kurucusu olarak reklam malzemesi haline indirgemek, Atatürk’e saygısızlıktır. CHP, isterse Atatürk’ün izinden gidebilir ama onu tekeline alamaz. Hizbullah da “Allahın Partisi” demektir. Ama haşa! Allah bir parti kurmuş değildir. Allah’ın adını belli bir partiye vermek herhalde küfürdür.

Tarihten Atatürk düşmanlığı çıkarmak

Atatürk, bir savaşçıdır. Savaşın değişmez stratejik bir hedefi vardır. Ama bu hedefe varmak için gerektikçe değişen rakip şaşırtıcı taktikler kullanılır. Atatürk giriştiği savaşı kazanmıştır. Ama kurduğu “cumhuriyet” de özde değil sözde zar zor yaşamaktadır. Cumhuriyet’in dinci ve bölücü düşmanları, tarihi metinlerini Atatürk’ü kötüleyecek malzeme toplamak için okumaktadır. Bu amaçla, oradan buradan seçmece alıntılar yaparak malumatfuruşluk gösterileriyle Atatürk’ü aşağılamaktalar.  Medyanın yüzde 80’i onlara kucak açmışken, sanki bu cumhuriyet karşıtlarının seslerini duyurmakta sıkıntıları varmış gibi, bizim gazete de bu tezgâhın bir parçası haline gelmiştir. Bunu da günün bir zarureti kabul ediyorum.

Son Söz: Kötü niyetlilerle tartışmaya girmek, sadece onların işine yarar.