Hürriyet Ombudsmanı'ndan Baştürk'e: Gazetecinin ‘pazarlama’larda ‘rol’ alması mesleğimizle bağdaşmıyor

Hürriyet Ombudsmanı'ndan Baştürk'e: Gazetecinin ‘pazarlama’larda ‘rol’ alması mesleğimizle bağdaşmıyor

Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi (Ombudsman) Faruk Bildirici, Hürriyet magazin yazarı Onur Baştürk’ün akıllı telefon üreticisi HTC’nin yeni ürününü köşesinde tanıttığı yazıyı eleştirdi. Baştürk, “Selfie'yi flaşla çekmene olanak sağlayan HTC'nin yenisi de bu ana hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası” ifadelerini “‘Pazarlama harikası’ tanımı takdir edersiniz ki, övgü değil, aksine durumu hafiften ti’ye almaktır” diye savundu. Bildirici ise, “Bu cümlede bir ‘ti’ye alma’ hali göremedim doğrusu. Aksine sorun tam da bu. Gazetecilerin ‘pazarlama’nın parçası haline getirilmesi. ‘Demode’ denebilir ama ben gazetecinin ‘pazarlama’larda ‘rol’ almasını mesleğimizle bağdaştıramıyorum. Gezi harcamasını karşılayan her şirket haber ya da yazı konusu olacaksa vay halimize” ifadelerini kullandı.

Baştürk, cep telefonu lansmanı için kendisini bir grup gazeteciyle birlikte New York'ta misafir eden HTC için kaleme aldığı yazıda, “HTC'nin yeni telefonu Desire Eye'ın dünya lansmanı için bir dans stüdyosunun çatısındaydık... Selfie'yi flaşla çekmene olanak sağlayan HTC'nin yenisi de bu ana hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası” ifadesini kullanmıştı. Yazısına, şirket gezisinde misafir edildiği yolunda okurları uyarıcı bir not koymayan Baştürk, ağırlanan gazetecilere telefon hediye edilip edilmediği konusunda da bir bilgi vermemişti.

Bildirici’nin “Onur Baştürk'ün 13 Ekim'de Kelebek'te yayımlanan ‘Bin like uğruna havalan ey dansçı!’ başlıklı yazısına ilk eleştiri T24 haber sitesinden geldi” dediği ve “Lansman gazeteciliği” başlığıyla yayımlanan (27 Ekim 2014) yazısı şöyle:

 

Lansman gazeteciliği

 

Onur Baştürk'ün 13 Ekim'de Kelebek'te yayımlanan "Bin like uğruna havalan ey dansçı!" başlıklı yazısına ilk eleştiri T24 haber sitesinden geldi.

“Gazeteci şirket gezisinde ağırlandı ve yazdı: Bu cep telefonu harika kuzum!” başlıklı bu yazı, internet medyası ve sosyal medyada yankılandı. Ardından bu yöndeki eleştiriler okurlardan da gelince konuyu Baştürk’e sorma gereği duydum:

“Evet, HTC lansmanına dünyanın birçok ülkesindeki life-style yazarıyla birlikte Türkiye’den Hürriyet adına ben davet edildim. Yazıda ise zaten bunun bir davet olduğu, tüm dünyadan basın mensuplarının lansman için New York’a davet edildiği belirtiliyordu. Bunu eleştirenleri ise demode bulduğumu belirtmeliyim. Bu tür dünya lansmanları hep yapılır ve tüm dünyadan gazeteciler davete -isterlerse- icabet eder. Nasıl bir içerikle yazacakları ise onlara kalmıştır. Telefon söz konusu lansman sırasında elimize verildi, denedik, fotoğraf çektik ve üç saat sonra da paket halinde geri verdik. Bu konuda çok titizler merak etmeyin, telefonu teslim etmeyen lansmanın olduğu binadan ayrılamıyordu.”

Baştürk’e, yazısında HTC’nin yeni cep telefonunu övmesine ve “harika” diye nitelendirmesine yönelik eleştirileri de hatırlattım:

“Bu bir HTC yazısı değil, instagramla beraber hayatımıza giren fotoğraf furyasına dair bir analiz yazısıdır. Elbette lansmandan ilham alınmıştır. Çünkü gidişata dair o bir veridir. ‘Harika’ olarak nitelendirilen ise HTC’nin bir ‘pazarlama harikası’ olduğu ve bu hedefe odaklanmasıdır. Makine değil, stratejidir yani söz konusu olan. Ve ‘pazarlama harikası’ tanımı takdir edersiniz ki, övgü değil, aksine durumu hafiften ti’ye almaktır.”

Baştürk’ün yanıtlarını aldıktan sonra yazısını ve eleştirileri bir kez daha okudum. Gazetecilerin şirketlerin harcamaları karşıladığı “lansman” gezilerine çıkması konusundaki düşüncem biraz daha pekişti. Neden?

Önce adını koymak gerek. “Lansman” denilen ve reklamcıların çok sevdiği sözcüğün Türkçesi “piyasaya sunma tanıtımı” yani bir ürünün ilk reklamı. Burada da HTC gibi uluslararası bir firmanın yeni cep telefonu modelinin reklamı için düzenlediği New York gezisi söz konusu. Yoksa neden gezi masraflarını karşılayıp onca gazeteciyi oralara götürsün firma?

Baştürk’ün “Bin like uğruna havalan ey dansçı” yazısı da HTC’nin bu beklentisini karşılıyor. Zira yazı, yeni model cep telefonunun hareketli fotoğraflar ve selfie’leri ne kadar iyi çektiğini anlatmaya odaklanmış. Hatta övgüsünü şu cümleyle taçlandırıyor: “Selfie’yi flaşla çekmene olanak sağlayan HTC’nin yenisi de bu ana hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası.” Bu cümlede bir “ti’ye alma” hali göremedim doğrusu. Aksine sorun tam da bu. Gazetecilerin “pazarlama”nın parçası haline getirilmesi. “Demode” denebilir ama ben gazetecinin “pazarlama”larda “rol” almasını mesleğimizle bağdaştıramıyorum. Gezi harcamasını karşılayan her şirket haber ya da yazı konusu olacaksa vay halimize.

Doğan Yayın İlkeleri’ne, “yayın amaçlı gezilerin harcamalarını kurumun karşılayacağı” ilkesinin konulmasının amacı da ticari çıkarların gazeteciliğin gereklerinin önüne geçmesini önlemekti zaten. Birim yöneticilerinin “davetli gezilere” izin koşulu da habercilikle ilgili istisnai durumlar için öngörülmüştü.

Hürriyet İlkeleri’ndeki “ürün, şirket ve markalar arasında ayrım yapılmaması” da sorunun başka bir yanı. Benzer işlevi yerine getiren onlarca cep telefonu varken, “hayatımıza giren fotoğraf furyasına dair bir analiz yazısı”nda sadece HTC’nin yeni modelinden bahsetmek durumunda kalmak böyle bir geziye gitmenin faturasıdır aslında.

Kaldı ki, Baştürk, iki yıl önce HTC’nin “İstanbul’un hızını HTC One serisi ile anlat” kampanyasında da rol almış. Bu reklam videosu da halen sosyal medyada yayında…(27 Ekim 2014)