Hürriyet gazetesinin 67’nci yılı için düzenlenen törende konuşma yapan Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, "Devlet paralel yapılarla mücadele etmelidir. Ancak bu mücadele basın özgürlüğünü ortadan kaldırmak ve muhalif sesleri susturma gerekçesi ve aracı olmamalıdır" dedi.
Sabancı, “Bu ülkenin çağdaş ve demokrat bir ülke olabilmesi için bağımsız ve özgür durabilecek bir Hürriyet’i olması gerektiğine inanıyoruz” ifadesini kullandı.
1 Mayıs 1948’de yayın hayatına başlayan Hürriyet gazetesi, Hürriyet Dünyası bahçesinde 67’nci yılını kutladı. Törende, 10 yıldan başlayarak Hürriyet’e emek verenlere rozetleri takıldı, haber ödüllerine layık görülen arkadaşlarımıza ödülleri verildi. Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, törende bir konuşma yaparak şöyle dedi:
“Gazetemizin adı Hürriyet. Bu bizim tarihimiz, kimliğimiz, kaderimiz. Özetle varoluş nedenimiz. Her demokrasi ülkesinin bir Hürriyet’i vardı. Fransa’nın büyük gazetelerinden biri Le Figaro yayın hayatına 1826 yılında başladı. Bu süre içinde neler oldu. 1848 İhtilali, birinci dünya savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Paris’in İşgali, Cezayir Savaşı, 1968 Mayıs Olayları... İngiltere’nin en önemli gazetelerinden The Times’a bakıyorum. 1875 yılında kurulmuş. O da savaşlar, İşçi Partisi iktidarları, muhafazakâr iktidarlar görmüş. Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük ve en etkili gazetesi New York Times 1857 yılında kurulmuş. Gazetenin manşetleri 1.5 asırdır dünyayı ve Amerika’yı sarsan olayların tanığı. Amerikan İç Savaşı’nın tanığı.
Yani ülkenin parçalanmasına ramak kalan bir dönemdi bu. 1929 ekonomik krizini hem yaşadı hem tanıklık etti. İnsanoğlunun Ay’a gidişine de tanıklık etti. Vietnam savaşını gördü. Irak ve Afganistan savaşlarını gördü. Demokrat Parti’nin görüşlerine yakın bir gazeteydi. Ancak en katı Cumhuriyetçi dönemlerde bile gazeteciliğini etkisini artırarak sürdürdü. Almanya’nın iki köklü gazetesinden Faz 1949, Bild ise 1952 yılında kuruldu. Yani onlar bizden daha genç gazeteler. Ama bu ömre bakın neler sığmış. Nazizm enkazı, bölünmüş Almanya, iki Almanya’nın birleşmesi... Her ülkenin tarihine tanıklık eden bir Hürriyet’i var. Türkiye’ninki de Hürriyet. Bugün Hürriyet’in 67’nci yılını kutluyoruz. Kutlama demeye dilim varmıyor. Çünkü ülkemizin hüzünleri peşimizi bırakmıyor. Her gün PKK’nın yaptığı alçakça saldırılarda hayatını kaybeden şehitlerimizin haberleri geliyor. Bazen bir asker, bazen bir sivil...
Hürriyet, 1948 yılında kuruldu. Bu gazete, Türkiye’de çok partili hayata geçişin, eseridir. Bu demektir ki Hürriyet, varlığını, demokrasiye ve özgürlüklere borçludur. Bu demektir ki, Hürriyet’in demokrasiye karşı görevleri ve sorumlulukları vardır. Bu gazete 2 askeri darbe, 1 ara rejim dönemi yaşadı. Türk ordusu Kıbrıs’a çıkarken, Hürriyet muhabiri de oradaydı. Türkiye’nin mutlu ve acılı günlerinde, tanıklığını okurları ile paylaştı. 67 yılda, 11 cumhurbaşkanı, 29 başbakan, sayamayacağım kadar çok bakan gördü. Bunun bize söylediği gerçek şudur: Gazeteler hakkındaki kalıcı hükmü, günlük siyaset ve dönemin siyasetçileri değil, onları çok aşan bir özne, yani tarih veriyor.
Önemli olan o tarihin bizim hakkımızda verdiği karardır. Biz sicilimizi 67 yıldır oradan alıyoruz. Bu gazeteyi yayınlayan Doğan ailesi, bir süre önce aile tarihinin en önemli kararını aldı. Hepiniz biliyorsunuz ama bir kez daha paylaşmak istiyorum. Bu karar Hürriyet açısından olduğu kadar Türkiye açısından da önemli bir karar. Uydurma bir takım iddialarla, dünya basın tarihinin en ağır vergi cezaları yazıldı bize. Dünya ekonomi ve medya tarihinde görülmemiş bir adeletsizlik, apaçık bir kumpas yapıldı.
İşte o noktada bir karar almamız gerekti. Türkiye’nin en büyük 3 şirketinden biri olan Petrol Ofisi’ni mi elimizden çıkarmalıydık, yoksa medyadan mı çıkmalıydık? Ailem tarihi bir karar ile medyada kalmayı tercih etti. Bu karar, sadece bu grubun kurucusu olan babam Aydın Doğan ve sevgili annem Sema Doğan’ı değil, beni, kardeşlerimi, çocuklarımızı ve daha da ötesi Hürriyet ve Doğan ailesini de etkileyecek bir karardı. Ayrıca şuna inanıyorum; aldığımız karar ve yaptığımız tercih sadece ailemiz için değil, Türkiye için de çok önemliydi. Çünkü bu ülkenin çağdaş ve demokrat bir ülke olabilmesi için bağımsız ve özgür durabilecek bir Hürriyet’i olması gerektiğine inanıyoruz. Son 67 yıllık tarih şunu gösterdi: Hürriyet’siz bir Türkiye, Türkiye’siz bir Hürriyet olamaz. Ayrıca bağımsız ve özgür bir medyanın sürdürülebilmesi için de finansal olarak kendi ayakları üzerinde durabilmenin şart olduğunu biliyoruz.
Gazetemizi işte bu zihniyetle yönettik. Herkese şunu göstermeye çalıştık. Taşıma suyla havuzlar, pompalanan parayla özgürlükler dolmaz. Bunun için şirketlerimizi akılcı bir zihniyetle yönettik. Bu da zaman zaman bizleri bazı ekonomik tedbirler almaya yöneltti. Bizi de üzen kararlar almak, bazı arkadaşlarımızla yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Bedeli üzüntülerimizdi, kârı ise ekonomik dengelerimiz ve bağımsızlığımız. Bugün, güne bir medya grubuna yapılan operasyonla başladık. Bu hepimizi düşündürüyor. Düşündürmesi gereken de bir olay. Devlet içinde paralel yapılanmalara izin verilemez. Devlet paralel yapılarla mücadele etmelidir. Ancak bu mücadele basın özgürlüğünü ortadan kaldırmak ve muhalif sesleri susturma gerekçesi ve aracı olmamalıdır. Ben Türkiye’nin Hürriyet’i olan bu gazetenin yönetim kurulu başkanı olduğum için gurur duyuyorum. Biliyorum ki dün yakalarına rozetlerini takmış, bugün ve yarın takacak arkadaşlarım da bu gururu benimle paylaşıyorsunuz.”