Hürriyet yazarı Sedat Ergin, büyükelçi krizinin çözülmesini pazar günü başlayan diplomasi seferberliğinin getirdiğini yazdı.
Ergin, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 24 Ekim'de Türkiye'ye dönmesiyle birlikte kurmaylarıyla krize çözüm aramaya başladığını, büyükelçiliklerle temaslar yürütüldüğünü söyledi.
Ergin, yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Yürütülen temaslar, bulunacak bir formülle Cumhurbaşkanı’nın telaffuz ettiği “istenmeyen kişi” uygulamasından vazgeçilmesini mümkün kılacak bir açıklama metni üzerinde yoğunlaşıyor. Türk tarafının büyükelçilerin 18 Ekim tarihli açıklamalarından geri adım attıkları şeklinde yorumlayabileceği, bu anlama gelebilecek bir diplomatik dil arayışı başlıyor.
Ve nihayet bulunan formül, ABD Büyükelçiliği’nin kendi ülkesi adına Türk tarafıyla üzerinde mutabık kalınan bir metni sosyal medyadan paylaşması, diğer imzacı ülkelerin büyükelçiliklerinin de bu metni retweet etmeleri şeklinde ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı’nın olurunun alınmasıyla birlikte önceki gün (25 Ekim Pazartesi) bulunan diplomatik çözüm uygulamaya konuyor.
Önce ABD Büyükelçiliği twitter hesabından bu açıklamayı yayımlanıyor, diğer bazı ülkeler de bunu retweet etmeye başlıyor. Hemen ardından Anadolu Ajansı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamaları olumlu karşılandığına ilişkin bir haberi yayımlıyor.
ABD Büyükelçiliği’nin mesajında “ABD, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine riayet etmeyi teyit eder” deniliyor. Diğer dokuz ülke de ABD Büyükelçiliği’nin yaptığı paylaşımı kendi hesaplarından retweetediyor.
Açıklamada değinilen Viyana Sözleşmesi’nin 41’inci maddesi, diplomatların bulundukları ülkelerin iç işlerine karışmamaları ilkesini de vurguluyor. Gelgelelim paylaşılan Türkçe bu metnin yanında yer alan İngilizcesi biraz farklı. İngilizcesinde, ABD’nin Viyana Sözleşmesi’nin 41’inci maddesine “uymayı sürdürdüğü” belirtiliyor.
Aradaki farklılığın yarattığı durum diplomaside zaman zaman zor durumlardan çıkabilmek için başvurulan bir yöntem olan “yapıcı muğlaklık” çerçevesinde değerlendiriliyor.
Konunun “muğlak” tarafı kuşkusuz tartışmanın sürmesine yol açabilir. Ancak “yapıcı” tarafına baktığımızda da, krizin geride kalmasından dolayı derin bir nefes alabiliriz."
ABD, Almanya, Fransa'nın da aralarında olduğu 10 ülkenin büyükelçisi, iş insanı Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması çağrısında bulunduğu ortak bir açıklama yapmıştı.
Söz konusu açıklama iktidar cephesinde tepkiyle karşılanmış, "içişlerine müdahale" olarak yorumlanmıştı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da 10 büyükelçiye sert tepki göstermiş, istenmeyen kişi ilan edilmeleri için Dışişleri Bakanlığı'na talimat verdiğini söylemişti.
Erdoğan'ın açıklamasından iki gün sonra büyükelçiler "Viyana Sözleşmesi'nin 41. Maddesi'ne riayet etmeyi teyit ettiklerine" yönelik açıklama yapmış, söz konusu açıklama Cumhurbaşkanlığı tarafından olumlu karşılanmıştı.
Madde 41 - 1. Ayrıcalıklarına ve bağışıklıklarına hâlel gelmeksizin, bu gibi ayrıcalıklardanve bağışıklıklardan yararlanan bütün şahıslar kabul eden Devletin kanunlarına ve nizamlarınariayet etmekle yükümlüdür. Anılan Devletin iç işlerine karışmamakla da bu şahıslar kezayükümlüdür.
2. Gönderen Devlet tarafından kabul eden Devlet nezdinde yapılması misyonun uhdesinetevdi olunan bütün resmi işler, kabul eden Devletin Dışişleri Bakanlığı veya mutabık kalınacakdiğer bir Bakanlık ile veya aracılığıyla yürütülür.
3. Misyonun binaları, misyonun bu Sözleşmede belirtilen görevleri veya diğer geneluluslararası hukuk kuralları veya gönderen ve kabul eden Devlet arasında yürürlükte olan özelanlaşmalar ile bağdaşmayacak bir tarzda kullanılmaz.
TIKLAYIN - Erdoğan'dan "10 büyükelçi" açıklaması: Ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür