Hürriyet yazarı: Kırmızı kart işini Orta Afrika diktatörlerini kıskandıracak sıfata sahip olan Fatih Terim çözsün

Hürriyet yazarı: Kırmızı kart işini Orta Afrika diktatörlerini kıskandıracak sıfata sahip olan Fatih Terim çözsün

 

Hürriyet yazarı Selahattin Dumanlı, dört kırmızı kartın çıktığı olaylı Galatasaray-Trabzonspor maçını kaleme aldı. Hakem Deniz Ateş Bitnel'e kırmızı kart gösteren Trabzonspor'lu futbolcu Salih Dursun konusunda, TFF'nin (Türkiye Futbol Fedarosyonu) "sıkıntıya girdiğini" belirten Dumanlı, "Madem Türkiye'nin Futbol Direktörü gibi Orta Afrika ülkelerinin diktatörlerini imrendirecek kadar görkemli bir sıfatı var. O sıfata uygun gücü ve aklı da vardır. Bu sorunu da Fatih Terim çözsün" dedi.

Dumanlı ayrıca, Merkez Hakem Kurulu Başkanı Kuddusi Müftüoğlu'nun maçtan sonra yaptığı açıklamalara da değinerek, "Yeniçerileri ikna edip, gazlarını alırsa mesele yok. Yeniçeriler tarafından parçalanırsa, öfkenin yatışmasına sebep olacağından, yine mesele yok. Dayan Kuddusi!" ifadelerini kullandı. 

Selahattin Duman'lının "Bu sorunu da Fatih Terim çözsün" başlığıyla yayımlanan (24 Şubat 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Madem Türkiye'nin Futbol Direktörü gibi Orta Afrika ülkelerinin diktatörlerini imrendirecek kadar görkemli bir sıfatı var. O sıfata uygun gücü ve aklı da vardır. Şu "Kırmızı Kart" meselesinde federasyon sıkıntıya girdi. Umudumuz Terim, bu meseleyi çözsün, adını dördüncü köprüye de verelim.

SUÇ ve Ceza” Rusların kumarbaz yazarı Dostoyevski’nin en bilinen eseridir. Çok bilindiği kadar çok da sıkıcıdır. Edebiyatla üç satırlık ilişkisi olana “Dostoyevski” dedin mi “Suç ve Ceza” diye karşılık verir. Romanı okuması şart değildir. Kendini ancak Tweet ile ifade edebilecek kadar Türkçe kullananların dünyasında kitabın adını bilmek “malûmatfüruşluk” adına doktora tezi sayılır. Bizim insanımızda bağımsız düşünme refleksi olmadığından bir Allah kulu da ortaya çıkıp, Salih’in hakeme kırmızı kart gösterdiği gibi Dostoyevski’nin bu kitabına “Çok sıkıcı yav!” diyemez. Edebiyatın kadrolu “yazı düzenini korumaktan sorumlu” ikonları, ikonaları tarafından kurşuna dizilir. Aynı problem şimdi “Kırmızı Kart” meselesinde var. Bakalım kim ortayı çıkıp, futbolcular tarafından yazılan “Suç ve Ceza”nın son versiyonunu tartışacak?  Bakalım kim “Futbolcuların hiç mi günahı yoktu?” diye sorma cesaretini gösterecek?  

"Dayan Kuddisi!"  

Düşman donanması Çanakkale’yi geçecek. Divan, Padişah riyasetinde toplanmış. Harita üzerinden güç dengelerine bakıp, çare arıyor.

O güne kadar meri devlet düzeninde Harem Ağası’nın da divana katılma hakkı var. Cahil Harem Ağası yanında duran Fuat Paşa’yı fısıltıyla düşmanın nereden geçip geleceğini soruyor.

Fuat Paşa da harita üzerindeki Çanakkale Boğazı’nı işaret edip “Buradan geçecek” diye fısıldıyor. Padişah’ı hizmet gayreti ile yanıp tutuşan Harem Ağası haritanın üzerine atılıyor. İki elini Çanakkale Boğazı’nın üzerine koyup “Kapadiii!!” diye bağırıyor.  Padişah dâhil herkes gülüşürken, Fuat Paşa ellerini yukarıya açıp yakarıyor: “Allahım şunun aklını bir geceliğine bana ver. Ben de bir gece olsun, rahat uyuyabileyim.” Şimdi bize şu “kırmızı kart” olayını usulüne uygun şekilde kapatacak bir akıl lazım. Hikâyedeki Harem Ağası’nın aklına benzemeyecek bir akıl. Federasyon şaşkın. İlk tedbir olarak Kuddusi Bey’i kamuoyunun önüne çıkardılar. Tıpkı “ayak divanı” isteyen isyankâr yeniçerilerin derdini dinlemek için gözden çıkardıkları Sadrazam’ı dışarıya yolladıkları gibi. Yeniçerileri ikna edip, gazlarını alırsa mesele yok. Yeniçeriler tarafından parçalanırsa, öfkenin yatışmasına sebep olacağından, yine mesele yok. Dayan Kuddusi!"