Hürriyet yazarı: Merve Kavakçı, ABD vatandaşlığı için yalan yemin edebildiyse, başka konuda da yalan söyleyebilir

Hürriyet yazarı: Merve Kavakçı, ABD vatandaşlığı için yalan yemin edebildiyse, başka konuda da yalan söyleyebilir

Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz, ABD vatandaşı olduğu gerekçesiyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldıktan sonra geri alınan ve Kuala Lumpur'a büyükelçi olarak atanan Merve Kavakçı için, "ABD’ye vatandaşlık için yalan yere yemin edebildiyse, başka konularda da rahatlıkla yalan söyleyebilir, takiye yapabilir" dedi.

Yılmaz'ın Hürriyet'te "Bu yemin bozuldu mu?" başlığıyla (25 Ağustos 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Merve Kavakçı, izin almadan ABD vatandaşı olduğu gerekçesiyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmıştı.

AKP hükümeti döneminde yeniden vatandaşlık hakkını kazandı ve sonra da Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’a TC Büyükelçisi olarak atandı.

Ancak ABD vatandaşı olduğu sırada ettiği bir de yemin var, dün Ahmet Hakan, “Işıkçı” Mücahit Ören vesilesiyle bu yemini tekrar hatırlattı.

Kaçıranlar için, ABD vatandaşlığına alınanların ettiği bu yemini ben de tekrarlıyorum:

“Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyetini ve egemenliğini reddettiğime, bundan böyle ABD Anayasası’nı ve yasalarını iç ve dış düşmana karşı savunacağıma, ABD’ye bağlılık ve sadakat göstereceğime, kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime yemin ederim, Tanrı yardımcım olsun.”

Kavakçı, Müslüman olduğuna göre bu yeminini bozmasının bir kefareti var, on fakiri doyurmak yahut giydirmek ya da bir köle azat etmek gibi. Bunları yapamıyorsa üç gün oruç tutması gerekiyor.

Bu onun kişisel meselesi, herhalde kefaretini ödemiştir.

Ancak kendisi artık Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi.

Dolayısıyla topluma ve TC Anayasası’na karşı da görevleri var, onların yerine getirildiğini duymadık. Çıkıp “O yemini bozdum ben artık, ABD vatandaşlığından çıktım” dediğini duymadık.

Öte yandan bu bir tür “sabıka”da sayılmalı. ABD’ye vatandaşlık için yalan yere yemin edebildiyse, başka konularda da rahatlıkla yalan söyleyebilir, takiye yapabilir.

Devletimiz, bu memuruna nasıl güvenecek?

Raconcuları susturmak aslında çok kolay

TROLLER ve yandaş medyanın racon kesicileri, Cumhurbaşkanı’nı sinirlendirdiler.

“Bir racon kesilecekse onu da ben keserim” dedi ki zaten başka türlü olmasını da bekleyemezdik.

Sonuç olarak Türkiye isimli film gibi ülkenin “esas oğlanı” o, başrolü çalmaya kalkışanlara kızması normal.

Nuray Babacan’ın Hürriyet’teki haberine göre şimdi bu gibi kişilerle teması olduğu, bu kişilere el altından bilgi sızdırdığı filan tespit edilenler için partide disiplin ve ihraç süreçleri de başlatılacakmış.

Aslına bakarsanız bütün bunlara, demeçlere, nutuklara da gerek yok.

Sonuç olarak bu kişiler “besleme basında” çalışıyor, faaliyet gösteriyorlar.

Bunların çalıştıkları televizyonların, gazetelerin sahipleri AKP’nin yandaşları.

Hatta gazetelerin el değiştirmesi için bir işaret yetiyor. Bakıyorsunuz birisi satmış, kime sattığını bile bilmiyor, iki gün sonra öğreniyor.

Öte yandan bunlar devlet bankalarının, devlet kontrolündeki şirketlerin ilanlarıyla besleniyorlar.

Kime ne kadar ilan verilmesi uygun görülüyorsa o kadar ilan veriliyor.

Büyük devlet ihaleleri de genellikle bunlara veriliyor ki gazete ve televizyonlardaki zararlarını karşılayabilsinler.

Hatta banka genel müdürlerini arayıp fırçalayan, “Para gönder, maaşlar ödenecek” diyen genel yayın müdürlerine bile rastladık.

Yani aslında bu kişileri “sınırlarına çekmek” bir tek işarete bakıyor!

Ama o işaret de bir türlü gelmek bilmiyor, soyut ve kim olduğu belli olmayan kişilerden söz ediliyor gibi bir hava yaratılıyor, nutuklar atılıyor.

Neden acaba? Bu kişilerin “hizmetlerine” bir gün gerek olur diye düşündükleri için mi?

Her şeye muktedir olan, bu tipleri gerçekten susturmak istiyorsa, neden özel kalemi aracılığıyla bir haber göndermiyor?

Bu adam bir 'öğretmen!'

MİLLİ Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğü “halkoyunları kursları açılmasını” durdurdu.

Gerekçe bu kurslara katılanlar ile sertifika alan kursiyerlerin sayıları arasında “büyük fark” olması.

Bu nasıl bir “sorun” oluyor pek anlayabildiğimi söyleyemeyeceğim.

Belli ki katılanların bir bölümü sonradan sıkılıp kursları sertifika almadan bırakıyorlar.

Ama sonuç olarak bu kurslara gitmek isteyenler ve azmedip dansları öğrendikten sonra sertifika alanlar da var.

Herkes liseyi bitiremiyor diye liseleri kapatıyor muyuz?

Bir de tabii bu kararın alınmasından hemen önce Malatya Gazi Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı da olan resim öğretmeni N.T.’nin sosyal medyada yaptığı bir paylaşım var. Şöyle diyor:

“Allah aşkına şu güzelim memleketimizin hangi yöresinde böyle kızlı erkekli bir halk oyunu, maalesef çocuklarımıza Halkoyunları adı altında halt oyunları oynatılıyor. Hangi baba 16–17 yaşındaki kızının elini bir erkeğin tutmasını, diz dize, göz göze, kol kola sarmaş dolaş halt oyunu oynamasını ister. Namusu için cinayet işleyen adam buna izin verir mi? Bence de vermez. Bu şekilde bir halkoyununun neresi İslam’a uygun. Geleneksel kıyafetler giyince bu durum helal mi oluyor. İslamdaki zina mevzusunu okumalı ey analar, babalar.”

Cümleleri düşük, ifadesi bozuk, noktalama işaretlerini kullanmayı bilmeyen bu adamın bir öğretmen olduğuna dikkatinizi çekerim.

Zihniyet deseniz yüz yıl geride kalmış.

Ve bu öğretmenler mi öğretecek, “cihat”ın, savaş değil, bir nefis terbiyesi meselesi olduğunu?