Hürriyet gazetesi yazarı Osman Müftüoğlu, İngiliz süper model Kate Moss’un dikkat çeken göbekli fotoğraflarına ilişkin olarak, “Mitokondrilerini ve probiyotiklerini kaybetti de ondan! Yaşınız, cinsiniz, işiniz, gücünüz, kilonuz ne olursa olsun mitokondrilerinize gözünüzün için gibi bakın. Bana göre hanımefendinin sorunu sadece mitokondri fakiri haline gelmek de değil. Meselenin bir de probiyotik kaybı yönü var ki o da tam bir felaket” şeklinde yazdı.
Hürriyet gazetesinin bugünkü nüshasında yayımlanan Müftüoğlu’nun yazısından ilgili bölüm şöyle:
Mitokondrilerini ve probiyotiklerini kaybetti de ondan! Yaşınız, cinsiniz, işiniz, gücünüz, kilonuz ne olursa olsun mitokondrilerinize gözünüzün için gibi bakın. Bana göre hanımefendinin sorunu sadece mitokondri fakiri haline gelmek de değil. Meselenin bir de probiyotik kaybı yönü var ki o da tam bir felaket.
Nedeni net ve açık: Mitokondrilerini ve probiyotiklerini kaybetti de ondan!
İsterseniz biraz daha açalım: Bedenlerimiz enerji üreten birer cihaz. Üstelik bu mükemmel cihaz işini (dolayısıyla yenileni, içileni yakma sürecini) hiç dinlenmeden, gece gündüz hiç ama hiç ara vermeden yapıyor. Bu kalori kaynağı besini yakıp enerji üretme işinin sırrı da MİTOKONDRİLERde yatıyor.
Peki, “kimdir, neyin nesidir, ne iş yapar bu mitokondriler?” Mitokondriler hücrelerimizin enerji üretim merkezleri. Alınan kalorilerin yakıldığı minik fırınlar. O fırınlar iyi çalışmazlarsa ya da o fırınların sayısı azalırsa alınan kaloriler yakılamıyor. Yakılmayan kaloriler de yağ olarak iç organlar çevresinde, göbek bölgesi ve belde depolanıyor. İşte bu nedenle gelin beni dinleyin, yaşınız, cinsiniz, işiniz, gücünüz, kilonuz ne olursa olsun mitokondrilerinize gözünüzün için gibi bakın. Kilo almamak, daha yavaş yaşlanmak, bitkin, halsiz, güçsüz, takatsiz bir ihtiyar olmamak ve her daim formda ve zinde kalmak istiyorsanız abartmıyorum mitokondrilerinizle yatın, mitokondrilerinizle kalkın.
Ve şu o çok mühim cümleyi “ne kadar mitokondri o kadar sağlık” cümlesini sakın unutmayın. Bana göre hanımefendinin sorunu sadece mitokondri fakiri haline gelmek de değil. Meselenin bir de probiyotik kaybı yönü var ki o da tam bir felaket. Detaylar için buyurun...
Mitokondrileri az ve çok yorgun
Her hücrenin mitokondri sayısı farklı. Kalp hücresinin, karaciğer hücresinin neredeyse yarısı mitokondrilerle kaplı. Yani ikisi de tıka basa mitokondri dolu. Neden? Kalp ve karaciğer çok ama çok çalışan organlar da ondan. Keza beyinde de durum aynı. Çünkü orada da uyku dahil (rüya görüyorsunuz) hiç bitmeyen bir çeşit tam gün mesaisi var.
Beden kütlemizin neredeyse yarısını işgal eden kas dokusundaki hücrelere gelince... Onların da en az dörtte birini mitokondriler oluşturuyor. Peki, yağ hücreleri? Beyin, karaciğer, kalp kası ve çizgili kas hücrelerinin aksine yağ hücreleri en fazla iki-üç mitokondri ile yetinebiliyor. Çünkü yağ hücreleri enerji üretmekle değil, yağ depolamakla görevli. Bir başka ayrıntı da şu: Zengin mitokondri yapısı nedeniyle bir gram kas dokusunun yaktığı enerji eşit miktarda yağ dokusunun yaktığından 20 kat daha fazla. Peki, bütün bu bilgilerin varacağı nokta ne? O yanıtı yandaki kutuda okuyacaksınız.
Mitokondriler neden ve ne zaman yanıyor?
Eğer kilo vereceğim diye heveslenerek girdiğiniz o “açlık oruçları” –şok diyetler!- makul miktarda kalori içermiyor da “ölüm oruçları” haline geliyorsa “yandı gülüm keten helva” diyebilirsiniz. Çünkü o ağır açlık kürlerinde sadece yağlarınız değil, kaslarınız da eriyor ve adeta yanmaya başlıyor. Çünkü siz o yanlışı yaparken bedeniniz yalnızca yağlarınızı değil, kas dokusundaki proteinleri de enerji ihtiyacını gidermek için kullanıyor.
Kaslar yanınca da olan içindeki mitokondrilere oluyor, kas hücreleri ile birlikte onlar da yanıyor. Neticede mitokondri rezervleriniz minimuma iniyor.
Siz o detoks merkezinden belki biraz incelerek ama önemli miktarda kasınız ve mitokondrinize de veda ederek çıkıyorsunuz. Yani detoksa başlarken zaten iki silindir olan motor hacminiz çıkışta bir silindire, günde 1500-1700 kalori yakan metabolizmanız en fazla 750-1000 kalori ile idare eden bir cihaza dönüşüveriyor.
Bitmedi! Bir başka probleminiz daha var, onu yandaki kutuya bıraktım.
Probiyotik güç azalınca ne oluyor?
Kanaatime göre Kate Moss’un sorunu sadece mitokondri kaybıyla sınırlı değil. Onun ciddi bir probiyotik fakiri olduğuna da eminim.
Nedeni şu: Eğer detoks küründeyken ağır açlık oruçları yanında bağırsak lavmanlarıyla da kilo kaybını hızlandırmak gibi bir yanlışı da yaptıysanız işiniz zor.
Verdiğiniz kiloların hızlı geri döneceği de kesin. Nedeniyse net ve açık: O lavmanlar nedeniyle probiyotik rezervlerinizi bir hayli azalttınız. Bağırsaklardaki mikrobiotanın, yani probiyotik gücün, yükün, varlığın en güvenli kilo frenlerinden biri olduğunu bu köşede çok sık dile getiriyorum.
Probiyotik gücünüz yeterli değilse kilo almanız kolaylaşır. Ayrıca açlık krizleriniz, tatlı nöbetleriniz, karbonhidrat tutkularınız da yeniden ve sık sık depreşmeye başlar. Kalıcı kilo kontrolü yapan hiçbir detoks programının bağırsak lavmanlarını tercih etmemesinin nedeni de zaten budur.
Bağırsak lavmanları ne toksin atar ne de kilo kaybına katkı sağlar. Yaptığı tek şey probiyotik rezervini azaltmaktır.
Netice şu...
Hızlı kilo vermek zaman zaman gerekli olabilir. Aşırı bir kilo yükü altındasınızdır ve bu yük sizi adeta boğmak üzeredir, uzun süreli diyetlere direnciniz ve zamanınız yoktur. Veya 3-5 kiloluk bir fazlalığınız vardır da siz o fazlalıktan 3-5 günde kurtulma peşindesinizdir.
Bunların hepsini anlarım ama yine de bu süreçte bile kaslarınızı yakmamak, dengeli beslenmeden taviz vermemek, probiyotik gücünüzü kaybetmek bir yana güçlendirmek vazgeçilmez hedefleriniz olsun. Eğer böyle yapmazsanız Kate Moss’un başına gelenler sizin de başınıza gelebilir, benden söylemesi. Ayrıca şunu da unutmayın: Kalıcı bir kilo kontrolünün anahtarı diyet yapmaktan önce o fazla yağların neden ve nereden geldiğini anlamakta, o sorunu çözmektedir.
“Sebeple değil, sonuçla ilgilenirseniz tekrarlayan sonuçlara katlanmak zorunda kalırsınız” kuralı burada da geçerlidir.