Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu, TRT1 Ana Haber'in sunucusu Erhan Çelik'e yönelik olarak "Bülten boyunca zaman zaman ekranda kişisel sosyal medya hesaplarının adresini yayınlıyor. TRT’nin diğer pek çok ekran yüzü gibi. Devlet televizyonunda hiçbir ekran yüzü böyle bir şeyi yapamamalı. Sosyal medya hesapları verilecekse, TRT’nin kurumsal hesapları verilmeli" dedi.
Cengiz Semercioğlu'nun "TRT babamızın malı mı?" başlığıyla yayımlanan (31 Ocak 2017) yazısı şöyle:
TRT 1 Ana Haber’i sunan Erhan Çelik, bülten boyunca zaman zaman ekranda kişisel sosyal medya hesaplarının adresini yayınlıyor. TRT’nin diğer pek çok ekran yüzü gibi...
Devlet televizyonunda hiçbir ekran yüzü böyle bir şeyi yapamamalı. Sosyal medya hesapları verilecekse, TRT’nin kurumsal hesapları verilmeli. Bu kuralı bazı özel televizyonlar uyguluyor ama devlet televizyonu katı bir şekilde sunucularına bu kuralı koymalı. Hiçbir ekran yüzü, kişisel sosyal medya hesaplarını devlet televizyonundan yayınlayamamalı. Devletin televizyonu babamızın malı değil! Sosyal medyadaki takipçi sayımızı artırmak için kullanacağımız mecra hiç değil! Hele bir de Erhan Çelik gibi birileri çıkıp devlet televizyonundan reklamını yaptığı sosyal medya hesabından boşandığı eşine yorumlanan kişisel mesajlar paylaşınca, işin tadı iyice kaçıyor. Devlet televizyonunun ekranı, doğrudan kişisel işlerimize alet edilmiş oluyor. Etik değil, TRT’nin ağırlığına yakışan bir durum hiç değil. TRT’nin ekran yüzleri kişisel sosyal medya hesaplarını ekranda kullanmamalı...
Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım; Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden, içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeniyle karışınca bu devenin daha çok hoşuna gider... Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur. ¡¡¡ Zülfü Livaneli’nin yeni kitabı “Huzursuzluk” bu satırlarla başlıyor. Kitabı elime alıp bu satırlarla karşılaşınca yıllar öncesine gittim. Bu hikayeyi ben ilk rahmetli Hakkı Devrim’den dinlemiştim. Develerin bu özelliğini tadından yenmez muhabbetiyle o anlatmıştı. Zülfü Livaneli de olayı Ortadoğu’ya güzel başlamış ama. Kitabı çok iyi başladı, nasıl gittiğini de yazarım artık...
Oh be nihayet bitti!
Geçtiğimiz hafta sonunun en güzel haberi Milli Takım’da prim döneminin kapanmış olmasıydı. Hürriyet Spor’un özel haberiydi bu. Artık Avrupa Kupası ve Dünya Şampiyonası grup maçlarında galibiyet ve beraberlikte futbolculara prim verilmeyecek. Gruptan çıkıp finallere gitmeye hak kazanırsak eğer, futbolculara makul oranda bir prim dağıtılacak. Oh be nihayet hayata geçirebildik şu kuralı. Demek ki neymiş; İstenince oluyormuş. Demek ki, “Böyle gelmiş böyle gider” demezsek, bir şeyleri değiştirebiliyormuşuz. Şimdi 24 Mart’ta Finlandiya’yla Dünya Kupası grup eleme maçı oynayacağız. Prim verilmedi diye sahada mücadele etmeyecek bir Türk futbolcusu olacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmez. Öyleyse buyurun mili forma orada, Dünya Kupası 2018’de Rusya’da...
Instagram’da son eğlence, canlı yayın yapmak. Periscope’la başlayan çılgınlık Instagram’dan daha kolay ulaşılır olunca herkes canlı yayın yapar oldu. Benden söylemesi, bu canlı yayınlar çok baş ağrıtır! Geçen gün Demet Akalın canlı yayın yaparken radyoda şarkısı başlayan Aleyna Tilki için “Bu kızın sesine dayanamıyorum” dedi. Demet onu belki bilerek yapmıştır ama geçen gün ünlü bir isim canlı yayın yaptığını unutup telefonunu bir kenara koymuş ve bazı ünlüler hakkında demediğini bırakmamış. Sonra bir bakmış telefona; 1000’e yakın kişi canlı yayını takip ediyor. Telefonu açık unutmaktan daha beter bir şey bu! Siz siz olun, telefonunuzu bir kenara koyarken Instagram’da canlı yayından çıktığınıza emin olun. Yoksa eşinize dostunuza, kamuoyuna fena rezil olursunuz. Ben şu yakınlarda bir ünlüden böyle büyük bir skandal bekliyorum.
Caner Erkin, eski eşi Asena Atalay için “Beni üçüncü kişilerle aldattı” deyince gözler ister istemez Berkay’a döndü. Berkay da “O, üçüncü kişi ben değilim” demiş. Asena’yla ortaya çıkan onca fotoğraftan ve haberden sonra, sanıyorum Berkay’ın itiraz ettiği nokta sadece sıralama olmalı. “Üçüncü kişi ben değilim” derken, dört ya da beşinci olduğunu düşünüyor olabilir...
Murat Boz referandum oyunu ‘evet’ olarak açıkladığı için annesi hastanelik olmuş. Oğluna yapılan ağır eleştirilerden dolayı... “Hayır” deseydi de aynı şeyleri yaşayacaktı muhtemelen. Çünkü burada problem Murat Boz’un evet ya da hayır demesinde değil, bugüne kadar politik duruşu olmayan birinin tercihini açıklamak zorunda bırakılmasında. Murat Boz’un annesini de hasta eden bu zaten. “Oğlumun başına bunlar neden geldi” diye üzülüyor. Kendisine geçmiş olsun diyorum.