İngiltere’de iki kez "Yılın Modacısı" seçilen Kıbrıslı Türk modacı Hüseyin Çağlayan'ın moda, mimari, film ve teknoloji alanında yaptığı çalışmaların sergilendiği "From Fashion and Back" sergisi Londra'daki Dizayn müzesinde açıldı. Çağlayan'ın Kreatif Direktörlüğünü yaptığı ünlü spor markası Puma ve Londra'daki Dizayn müzesinin ortak çalışmasıyla gerçekleştirilen serginin açılışında düzenlenen basın toplantısında konuşan Hüseyin Çağlayan, serginin Londra’da düzenlenen bu tür çalışmaların ilkini oluşturduğuna dikkat çekti. Sergiyi "heyecan verici" olarak niteleyen Çağlayan, bugüne kadarki sergilerin sadece modayı içerdiğini, bu kez modayla teknoloji, mimari ve film endüstrisi alanında birbirinden etkilenerek yaptığı bütün çalışmaları bir arada sergileme fırsatı bulduğunu söyledi. Serginin sadece modanın bulunduğu tecrit edilmiş bir ada gibi olmasını istemediğini dünyada olup biten her şeyi içermesini hedeflediğini belirten Çağlayan, "tabii 15 yıl boyunca yapılan bütün çalışmaları bir araya getiremezdik. Onun için bir mücevher kutusu gibi özel olanları içine almasına özen gösterdik. Seçici olduk" dedi. Soruları da yanıtlayan Çağlayan, çalışmalarının hedefinde teknolojiden beslenen özel malzemelerin modada kullanımının bulunduğunu belirtirken, bunun bir gecede olabilecek bir şey olmadığını, bir süreç gerektirdiğini anlattı. Çalışmalarında Kıbrıslı Türk geçmişinin çok önemli bir yer tuttuğunu, kendisini "İngiliz değil, Kıbrıslı ve Akdenizli bir Britanyalı olarak tanımladığını" ifade eden Çağlayan, kökeninin kendisine kattığı aile değerleri, doğduğu coğrafyanın, Kuzey Avrupa’da asla bulunamayacak insanlık anlayışı ve şiirselliğini bir "eritme kabında" bir araya getirerek çalışmalarına yansıttığını ifade etti. Kıbrıslı geçmişinin "zenginliklerini" yansıttığı moda alanındaki çalışmalarının değişik kesimlerden insanı bir araya getirme gücünü de öven modacı Çağlayan, sergide Türkiye, Ortadoğu ve Kıbrıs'ın "kahve falı kültürü"nden de etkilendiğini, bu kültürü son derece trajik, aynı zamanda eğlenceli ve şiirsel bulduğunu anlattı. Toplantıda konuşan Dizayn Müzesi Direktörü Deyan Sudjic de sergi ile modada nereden nereye gelindiğine dair Hüseyin Çağlayan'ın söz söylemesine fırsat vermeyi amaçladıklarını belirtti. Sudjic, sergi konusunda işbirliği içinde oldukları Çağlayan ve ekibiyle, Puma yöneticilerine teşekkür etti. Sergi küratörü Donna Loveday da Çağlayan'ın mimari, teknoloji, sinema, insanlık tarihi gibi pek çok bilimsel ve sosyal alandan etkilenerek yaptığı çalışmaların sergilenmesinden büyük mutluluk duyduklarını anlattı. Puma üst yöneticisi (CEO) Jochen Zeith markanın kreatif direktörlüğünü yapan ve kendilerinin de çalışmalarına maddi olarak destek verdiği Hüseyin Çağlayan'ın eserlerini övdü. Çağlayan'ın bugün açılan ve 17 Mayıs'a kadar açık kalacak sergisi, modacının geçen 15 yıl boyunca yarattığı çok özel modellerin lazer ışıklarıyla zengileştirilmiş sunumlarının yanı sıra, film alanında yaptığı çalışmaların videolarını da içeriyor. Bu arada Çağlayan'ın Puma için özel olarak dizayn ettiği bir tişört de satışa sunuluyor. Eğer giyerse muhteşem olur İngiliz basınından The Independent, internet sitesinde Hüseyin Çağlayan'ın 15 yıllık 'sanat'ına uzunca yer verirken ondan şöyle bahsediyor: "Hüseyin Çağlayan'ın moda fantezileri" (Hussein Chalayan's fashion fantesies). Kendisiyle yapılan röportajda kendini 'idealist' olarak tanımlayan Çağlayan, ünlülerle çalışmanın kötü bir şey olmadığından söz ediyor. "Bence ünlülerle çalışmak hiç de kötü değil. Ayrıca kim olduğuna da bağlı bu. Mesela Jennifer Connoly bana ait bir kreasyon giyse veya Sarah Jessica Parker.Veya Pamela Anderson benim herhangi bir tasarımımdan giyinse, bu muhteşem olurdu.Neden olmasın?İnsanlar tutkulu olduğunuzu gördüğünüzde size eleştiri oklarını fırlatmaya öyle hazır ki...Ancak ben esnek yapıda biriyim ve yeni fikirlere çok açığım." açıklamasında bulunuyor. Kadınlara âşık 12 yaşından bu yana anne ve babası ayrı olan tasarımcı, annesini dünyanın en tatlı annesi olarak nitelendiriyor. Anaç büyükannesini ise 'şiirsel'olarak tanımlayan Çağlayan, "Bu aşk gibi bir şeydi. Birbirimizi çok severdik. Her zaman kadınlara ilgi duydum. Kadınlara aşığım. Annemin yetiştiği yerde çok az imkânı olmuş ve bu beni sanırım hırslı yapan şey. Her zaman yeteneğimin en iyisini yapmaya çalıştım. Ve bu benim içimde adeta bir tutku"