Hüseyin Gülerce
(Zaman, 21 Eylül 2012)
Bingöl-Muş karayolunda sivil, silahsız asker sevkiyatında on şehit, yetmiş yaralı verdiğimiz olay, artık hükümet için bir ikaz olmalı.
1993'teki 33 erin şehit olduğu baskını çözmeden de ikazın da yararı olmaz... Bingöl'de 8 polisimizin ardından 10 askerimizin şehadeti... İki ihtimal var. Bu olaylar ya görev ihmalinden, sistem körlüğünden, dikkatsizlikten falan oluyor. Ya da silahlı kuvvetler içindeki cunta, Fırat'ın doğusunda hâlâ varlığını devam ettiriyor. Darbe ve darbeye teşebbüs davalarında karar aşamasına gelinmesi de önemli bir faktör. Ama asıl hedef, AK Parti hükümetine hiç ummadığı, beklemediği bir zaaf yaşatmak...
Ben ikinci ihtimali kuvvetli görüyorum... Sebebi de aşağıdaki sorularım:
1. Abdullah Öcalan'ı, Kürt vatandaşlarımızın önemli bir bölümüne lider olarak hazırlayan askerî vesayet rejimi, diğer adıyla "derin devlet" midir? Öcalan, 12 Eylül darbesi öncesi ve sonrası, şiddete karşı çıkan siyasi Kürt hareketinin önde gelenlerini tasfiye ederken, derin devletten yardım almış mıdır?
2. Öcalan'ı Suriye'ye kim yerleştirdi? Vesayetin cuntacıları Suriye'ye kafa tutmak için neden 14 yıl beklediler? Öcalan, Suriye'den 1998'de değil de 1984'te çıkarttırılsaydı, 40 bin Kürt vatandaşımız PKK'lı olduğu için öldürülmeyecek, binlerce köy yakılıp boşaltılmayacak, Diyarbakır Cezaevi'nde on binlerce insanımız işkencelerden geçirilip dağa yönlendirilmeyecek, Öcalan'ın bağlılarının sayısı artırılmayacaktı. Türkiye'nin terörle mücadeleye harcadığı 500 milyar dolar, kalkınmasına harcanacaktı. Türkiye'nin istikrar, demokratikleşme ve refah hamlesi, içeride ve dışarıda pek çok odağı rahatsız etti. Darbeler için kaotik ortam hazırlayanlar PKK teröründen bunun için mi istifade ettiler/ediyorlar?
3. Terör, neden halkın teveccüh ettiği iktidarlar döneminde azdırıldı? Olağanüstü hal dönemleri kirli, karanlık ve kanlı işbirliği için mi uzatıldı? Sivil denetimden, hukuktan bunun için mi kaçıldı? Binlerce faili meçhul cinayet için bu sayede mi karartma uygulandı? Danışıklı kirli ve acımasız bir çatışma, bunun için mi yıllarca devam etti?
4. 12 Eylül darbesi öncesi ve sırasında askerî yönetimle çatışmaya girmeyen PKK, 13 Aralık 1983'te 1. Özal hükümeti kurulduktan sonra saldırılarına neden başladı? Sivil döneme geçilmeden, yani 45. Hükümet kurulmadan askerler neden 25 Ekim 1983'te Olağanüstü Hal Kanunu'nu çıkardılar? PKK ilk eylemini 15 Ağustos 1984'te yaptı. Sivil hükümet, terör saldırıları ve bu saldırılara karşı askerin yürüttüğü mücadele ile inisiyatif kaybetti. Seçimler yapılmış, güya demokrasiye geçilmişti ama vesayetin balans ayarı da gerçekleşmişti. Vesayet kazanmış, demokratikleşme kaybetmişti. Aslında kaybeden Türkiye değil miydi?
5. AK Parti iktidarı öncesi kesilen terör olayları, birden nasıl ve neden patladı? Halen davaları devam eden darbe hazırlıkları döneminde, yani 2004'ten itibaren PKK yeniden sahneyi mi sürüldü? İstihbarat bilgilerine, insansız hava araçlarının naklen görüntülerine rağmen karakollar peş peşe nasıl baskına uğradı? O kadar yazıldı çizildi ihmali, kusuru, gafleti olanlar neden ortaya çıkmadı, açığa alınmadı, cezalandırılmadı?
6. "Vesayet sıkıştıkça PKK terörü ona hayat öpücüğü veriyor, PKK sıkıştıkça cuntacılar onun imdadına yetişiyor" acı gerçeği, mevcut hükümet tarafından iyi değerlendirilebiliyor mu? Fırat'ın doğusunda tam ne oldu/ne oluyor?
7. Savcı kurşunlanmasına kadar varan, daha da tırmanması söz konusu olan terör, PKK ile çatışarak biter mi? Teröre destek veren, komşular, "dostlar" siyaseten devreden çıkartılmadıkça terörle mücadele sonuçlanır mı? Bir tane PKK yok ki, PKK ile mücadele sadece silahla olsun...
8. Bataklık kurutulmadan terör tesirsiz kılınamaz. Biz duruyoruz, PKK vuruyor. Karakollarımız, taburlarımız, ilçelerimiz, kaymakamlıklar saldırıya uğruyor. PKK kamplarına girilmeden, bizim güvenlik güçlerimiz, özel kuvvetler hareketli olmadan terörle mücadele kazanılır mı?