Hüseyin Gülerce: Fethullah Gülen, Cevdet Türkyolu'nu tekme tokat dövdü

Hüseyin Gülerce: Fethullah Gülen, Cevdet Türkyolu'nu tekme tokat dövdü

17 Aralık operasyonları sonrası Gülen Cemaati'nden ayrılarak AKP'ye katılan Hüseyin Gülerce, Gülen'in, 'Uzun Cevdet' lakaplı Cevdet Türkyolu'nu 'tekme tokat dövdüğünü' öne sürdü. Gülerce, "Onun yeğeni ile evli. Tabi benim o şekilde görmem onu çok kötü etti. Ben şok yaşıyorum. Bize sahabe efendilerimizi hatırlatan bir insan evli barklı birini dövüyor" diye konuştu.

Gülerce, "Gülen, tekme tokat birisini dövüyor. Allah Allah. Dövdüğü kişiyi de tanıyorum: Cevdet Türkyolu. Onun yeğeni ile evli. Tabi benim o şekilde görmem onu çok kötü etti. Ben şok yaşıyorum. Hareketin manevi lideri, ağırbaşlı. Bize sahabe efendilerimizi hatırlatan bir insan evli barklı birini dövüyor" dedi.

İnternethaber'den Hande Aydemir'e konuşan Hüseyin Gülerce'nin açıklamalarının ilgili bölümü şöyle:

Zaman'ın gerçek yayın yönetmeni Fethullah Gülen'di

Nerede tanıştınız?

1980 yılında ilk kez Yalova'da tanıştık. Orada Akyaka Vakfı'nın bir şubesi vardı. Oraya gelmişti. İlk kez orada gördüm. Ama bir sene önce yani '79'da, Yalova Lisesi'nde öğretmenken onu tanıyan din bilgisi öğretmenlerinden adını duymaya başlamıştım. Benim milliyetçi muhafazakar bir öğretmen olduğumu öğrenince benimle ilgilenmeye başladılar. Gülen'in ismini çıtlattılar. İzmir'de böyle bir insan var diye... '80 yılında Yalova'ya geldiğinde de orada tanıştırdılar. Daha sonra 83'de ben Anavatan Partisi'nden milletvekili adayı oldum. Cemil Çiçek Bey'in önerisiyle. O sırada da irtibatım devam etti ama mesela danışmadım kendisine. Öyle bir irtibatımız yoktu yani. Gülen ile oturup kalkmamız, Zaman gazetesi ile 1989 yılında başladı. Benim Gülen ile yakınlığımın başlangıcı o zamandır. Ben '90 yılında yazarlık yapmaya başladım Zaman'da. Benim bu hareketin içinde yer almam. 1995 Ocak'ında Zaman gazetesine genel müdür olmamla başladı. Genel Müdür oranın CEO'su. Yayın da ona bağlı. O zaman Abdullah Ayvaz Bey vardı yayın yönetmeni diye ama Zaman'ın gerçek Genel Yayın Yönetmeni Fethullah Gülen'di. Herkes onunla istişare ediyor. Ben de Yalova'dan gidip geliyorum. Haftada bir görüşüyoruz. Onların bir tabiri var "dar daire"... Ben dar daire içinde değildim.

Dolayısıyla "yıllarca içinde kaldın farkedemedin mi?" İnsan çok sevdiğinde kusur aramaz bahane arar. Ben Gülen'in kusurlarını gördüm. Anlatmak da istemem. Ama ona hiç yakışmayan kusurlar gördüm.

"Tekme tokat dövdü"

 

Kusurlu hareket diyince ne anlamalı insan?

İnsan olarak o kadar yanlış yapar mıyım bilmiyorum. Hiç anlatmadım bu güne kadar. Ama o hareketi gördüğüm zaman benim Cemaati terketmem gerekirdi. Bu röportajın hatırına anlatayım hadi.

1995'de Zaman'a genel müdür olunca, hürmetin gereği olarak İzmir'e duasını almaya gittim. Bir hareketin manevi büyüğü, siz de hareketin CEO'su olmuşsunuz. Gideyim kendisinin duasını alayım dedim. Telefon ettim. Gittim. Henüz kendisi ile karşılaşmadık. Yamanlar Kolejinin üst katında bir odaya oturttular. Bir anda bir gürültü oldu. Bir bağırış... Ben de merakla fırladım dışarı. Gördüğüm sahne şu: Gülen, tekme tokat birisini dövüyor. Allah Allah. Dövdüğü kişiyi de tanıyorum: Cevdet Türkyolu. Onun yeğeni ile evli. Tabi benim o şekilde görmem onu çok kötü etti. Ben şok yaşıyorum. Hareketin manevi lideri, ağırbaşlı... Bize sahabe efendilerimizi hatırlatan bir insan evli barklı birini dövüyor. Tabi sonra sofraya oturduk, söylenmeye başladı. "ben nasıl bir adamım" dedi. "... Evli barklı, çoluk çocuğu olan bir adama nasıl vurabilirim" dedi. Ama öyle ufak bir vurma değil, tekme tokat girişti.

Peki karşı taraf kendini savunuyor mu o döverken?

Hayır. Bir evlat, babası kendisini döverken nasıl pasif kalıyorsa, o da öyle. Baba evladını dövüyor ama el kalkmıyor. Ama şimdi anlıyorum. Asıl söylenmesi onu dövmekten değil. Çünkü onu ortaokula gittiği zamandan beri dövüyormuş. Sonra beni teselli ettiler, "Aman şaşırma, Cevdet için bir şereftir, o da bununla övünür. Hocaefendi bir tek beni dövüyor. Sizin hiç birinizi dövmez, böyle bir yakınlığı var benimle..." diye.

Aslında bu skandal. Ben bunu hayatımda ilk defa anlatıyorum. Hiç anlatmadım, belki de aleyhimde çok iftira yayıyor şu günlerde. Ondan dolayı anlatma ihtiyacı duydum. Gene anlatmazdım da... Hakkımda o kadar çok iftira yayıyor ki... Birkaç gün önce Zaman'ın yerine çıkan bir gazetede benim nasıl korktuğum, benim bu korkuyu Ekrem Dumanlı'ya nasıl aktardığım, onun da telefonun sesini açarak, yayın toplantısına o ağlamaklı sesimi dinlettiği filan yalanı var. O yalan da benim canımı çok sıktığı için anlattım.

 

"Nurettin Veren'e vuramayacağı için Cevdet Türkyolu'nu dövüyor"

 

Sofrada o sırada hiç unutmuyorum. Işılay Saygın kendisine bir hediye göndermiş. Lacivert uzun kollu ince bir kazak... Sofrada bana onu hediye etti. Işılay hanım bana hediye etti ben de bugünün hatırasına size vereyim, dedi. Bir nevi gönlümü de almaya çalışıyor. Sonra beni tanıyan bir kaç arkadaş, "Abi bu olay sizi etkilemesin, Cevdet'in çok özel yeri var. Yaramazlık da yapan bir arkadaşımızdı, daha önce de dövmüştü" diye teskin ettiler.

Aslında dayağın sebebi şu, sinirlendiren şey, Cevdet ile Nurettin Veren kavga etmişler asıl. O olayın bir kaç dakika öncesinde. O sıralar da Nurettin Veren'i pasifize etme dönemi. Veren yavaş yavaş gazete ve televizyondan uzaklaştırılıyor. Demek ki bunu en iyi bilen Cevdet Bey... O, Gülen'in bu havasından esinlenerek Nurettin Veren ile bir münakaşaya girişip, aralarında kavga çıktığına şahit oluyor Gülen... Nurettin Veren'e vuramadığı için aslında vuracağı o... Vuramadığı için Cevdet'e vuruyor.