Darbe girişiminden önce açılan ve Fethullah Gülen'in de aralarında yer aldığı 73 sanığın yargılandığı 'FETÖ' çatı davasında, bir dönem cemaatin sözcüsü olarak anılan gazeteci Hüseyin Gülerce tanık olarak dinlenildi. Gülerce, cemaat içinde molla ekibinin "çok önemli olduğunu" ve henüz "o ekipten kimsenin yakalanmadığını" söyledi. AA'nın haberine göre, Mustafa Özcan'ın 'FETÖ'nün kara kutusu' olduğunu iddia eden Gülerce, "Mesela Adil Öksüz. Birinci molla ekibinden Ahmet Kurucan var. Maalesef onlardan tek kişi yakalanmadı" ifadesini kullandı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 14'üncü duruşmasına tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, Dilaver Azim, Kazım Avcı, Alaeddin Kaya, Ali Çelik, Abdülkadir Aksoy ve İlhan İşbilen ile bazı müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Gülerce, 1968 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesine girdiğini, yatılı olarak Çapa'ya devam ettiklerini, o dönemde, Mücadele Birliği adı verilen hareketin haftalık yayın organının yazar kadrosunda bulunduğunu aktardı. Askerden döndükten sonra Mücadele Birliğinin günlük yayın organı Bayrak Gazetesi'nin başyazarı olduğunu belirten Gülerce, Yalova Lisesine fizik öğretmeni olarak atandıktan sonra Yalova'ya geldiğini söyledi.
Gülerce, FETÖ terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile ilk karşılaşmasına ilişkin, "1980'de Yalova'da Hayriye Hanım Camisi'nin altında yer var. İzmir'deki Akyaka Vakfının şubesiymiş. Bana haber verdiler, gittik. Birisi geldi, 3-4 kişiyle beraber. İlk dikkatimi çeken şey, etrafında pervane gibi dolanıyorlar, disiplin var. Hiç konuşmadı. Çıktı. Çıktıktan sonra dediler ki 'Bu hocaefendi.' Meğer arandığından dolayı kendini belli etmemiş, tanıyan tanıyormuş. İlk görüşmem böyle oldu." dedi.
Gülen ile daha sonda 1989 yılında karşılaştığını belirten Gülerce, şöyle devam etti:
"Gülen'le tanışmamız 1989’da oldu. Cemaate ait bir kolej açacaklardı Yalova'da. Yalova'dan geçerken inşaata uğradı. Benim de orada olduğumu söylediler. Ben, 'Yeniden Milli Mücadele Dergisi yazarlarındanım.' dedim. O da 'Ben de o dergiyi okuyordum.' dedi. Bana 'Zaman'da yazar mısın?' dedi. Ben de 'Yazarım.' karşılığını verdim. Ahmet Taşgetiren için de rica etti. Ona da söyledim, kabul etti. İkimiz Zaman'da yazmaya başladık. Perşembe günleri yazı gönderiyorduk. Üçüncü yazıdan sonra Abdullah Aymaz telefon açtı, 'Biz size köşe ayırmak istiyoruz.' dedi.
O arada ben gazetede yazılar yazıp da hoşlarına gidince 92 ya da 93 yılında Fethullah Gülen çağırdı, 'Zaman gazetesi adına konferanslar verir misiniz?' dedi? Anadolu'da konferanslar vermeye başladım. Böylece görünen yüz olmaya başladım. 93'te Samanyolu TV kurulunca Altunizade'ye çağrıldım.
'Televizyonda ana haber bültenden sonra günün yorumunu yapar mısınız?' dediler. Yaparım dedim. Haftada 5 gün, günün yorumunu yaptım."
Gülerce, daha sonra Zaman Gazetesi Genel Müdürü olduğunu belirterek, "Bana dediler ki Hocaefendi günün yorumunu merakla talep etti ve dedi ki 'İşte aradığımız yüz'. Benim olayım böyle başladı. İşte aranılan yüz... Zaman Gazetesi Genel Müdürü oldum. Yenibosna'da. 95 ocağından itibaren. 5 yıl boyunca kendimizi Zaman Gazetesi Genel Müdürü olarak bulduk." dedi.
"Baskıya girmeden tek tek kontrol ediyordu"
Zaman baskıya girmeden önce gazete sayfalarının FETÖ elebaşı Gülen'e fakslandığını ifade eden Gülerce, bu sayfaların daha sonra Pensilvanya'ya da gönderildiğini Gülen'in bunları tek tek kontrol ettiğini söyledi. Gülerce, 1997-1998 yıllarında kendisi ve Fehmi Koru ile Alaaddin Kaya'nın da olduğu 5 kişinin her hafta Altunuzade'de FEM'in 5. katında Fethullah Gülen ile bir araya geldiklerini de anlattı.
Gülerce, şöyle devam etti: "Yalnız Fetullah Gülen'in bana ve Alaaddin Kaya'ya davranışı, Abdullah Aymaz ve İsmail Büyükçelebi'ye davranışı gibi değildi. Hukuk farklı. Bir gün Altunizade'de oturuyoruz. Ben varım, Büyükçelebi ve Aymaz, bir de Samanyolu TV Genel Müdürü Naci Tosun var. Fetullah Gülen bizimle konuşurken birden bir şeye kızdı, Tosun'a döndü, 'Bir ulusal kanalın genel müdürüsün. Başka televizyona gitsen seni kapıdan içeri alırlar mı?' dedi. Ben şaşırdım. İsmail Büyükçelebi'ye döndü 'Sen ilahiyat mezunusun ne anlarsın iktisattan?' dedi. Sonra Aymaz'a döndü 'Sen de ilahiyatçısın, gazeteciliğin 'g'sinden haberin oldu mu? Genel yayın yönetmenisin'. dedi. Onlar lise talebeliğinden beri Gülen'in yanında olmuşlar. Ben ise 45 yaşından sonra görüşmeye başlamışım.
İş dershanelerin açılmasından sonra başka safhaya geçti. 'Altın Nesil' diye tamamen Fetullah Gülen'in hipnotize ettiği bir nesil yetiştirilmeye başlandı.
Cemaatin dershanelerinde öğrencilerin seçeceği üniversiteye abiler, ablalar karar veriyor. Hep öğretmenlik seçtiriyorlar diye biliyorduk. Meğerse hep hukuk yazılmış. Seçimlerde bunlara 5 bin oy çıktı.
Zekeriya Öz ile ilgili gerçeği Beyaz TV'de öğrendim. Emniyet istihbaratta çalışmış biri, 'Zekeriya Öz ile Hocaefendi hukuk fakültesi öğrenciliğinden tanışıyor'. dedi. Adil Öksüz'ün görüntüsü var Pensilvanya'da. Kozmik adamlarıyla hep birebir ilgilenmiş. Tanıyanlar bilir, Fethullah Gülen ile ailesiyle beraber görüşmek VİP demektir. En tepedeki adamlar ailesiyle görüşürler.
Mustafa Özcan'dan sonra gelen kuşak 5 yıl boyunca molla tabir edilen kendisinin yetiştirdiği adamlardır. En tepedeki kozmik adamlar bu mollaların içinden çıktı. Askeriye, yargı, emniyet, bu hassas kurumlardaki en tepedeki kozmik adamlar bu mollaların içinden çıkar.
Mustafa Özcan'ı iyi tanırım. Cemaatin kara kutusudur. Paradır. Tüm Türkiye'de cemaatin parasını Fetullah Gülen adına o kullanır. Gülen'in örtülü ödeneğini o kullanır. Özcan'a toslayan, tabanda ondan daha çok sevilen insanlar hep gitmiştir. Çünkü sır onda, para onda. Kozmik işler onda."
Gülerce, FETÖ'de öne çıkmasına ilişkinse, "94 yılı cemaat için çok önemli. Bu yıl Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Çünkü gizli gizli, kulaktan kulağa konuşulan Gülen... Bir nesil yetiştirildi, zemin hazırlandı, şimdi sahneye çıkma zamanı geldi. O güne kadar Gülen'in medyada fotoğrafı bile yok. 94'te Gazeteciler ve Yazarlar Vakfıyla Gülen'in ortaya çıkması amaçlanmış. İlk defa resmiyete giriyor. Onun için Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı çok önemliydi" dedi. Bu vakfın kurucuları arasında Gülen'in de bulunduğunu aktaran Gülerce, FETÖ elebaşının kendisini bu vakfın mütevelli heyeti vekili seçtiğini, Gülen'in olduğu yerde kendisinin mütevelli heyeti vekili yapılmasına şaşırdığını söyledi.
Daha sonra, Abant Platformu'nun kurulduğunu anlatan Gülerce, "Orada da varım. Televizyonda varım, gazetede varım. Enteresandır kendisinin yetiştirdiği hiç kimseyi diğer kanallara göndermedi. Bir şey oluyor, Hüseyin Bey gitsin. Ben illegal yapının legal görünümlü aktörü oldum ama bu rolü aldığımı hiç düşünmedim." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın örgütün yapısını sorması üzerine Gülerce, şunları söyledi:
"Teşkilatın yapısı Fetullah Gülen'den ibarettir. O vardır, kendisini mehdi zannediyor. Aymaz'ın ifadesiyle 'Beklenen salih zat'. Mehdiliği inkar ediyor, ama beklenen salih zat olduğu konusunda itirazı yok. Kendisi de cemaattekiler de buna inanmış.
15 Temmuz darbesi bile bu insanları çözmez. Çünkü bir kişi var, Fetullah Gülen. Kendisinin seçilmiş kurtarıcı olduğuna inanan? Pensilvanya'da yemek yerken bir arkadaş yeni açılan okullardan bahsetti. Ben de gayet ihtiyari şekilde 'Hocam iyi ki gelmişsiniz Amerika'ya'. Biz de seviniyoruz hizmet büyüyor Amerika'da diye. Meğer CIA yolları açmış. 'İnşallah' dedim. Bana, 'Hüseyin Bey, ben çocukluğumdan beri istihdam ediliyorum'. dedi. Çocuk sorumlu değildir, çocukluğundan beri hazırlananlar peygamberlerdir. Perşembe akşamı tövbe Peygamberimizle görüşüyor, istişare ediyor. Kendi başına karar almıyor. Neden bombalıyor pilotlar? Sırf Fetullah Gülen'in kurtarıcı olduğuna inandıkları için."
Legal sahada görünüp illegal çalışanların var olduğunu anlatan Gülerce, İllegal vazifeleri var. Doğrudan Fetullah Gülen'den talimat alıp iş yapan kişiler. İstişare heyeti var. Harun Tokak katılıyor, Ali Bayram katılıyor, Şerif Ali Tekalan katılıyor. Atama heyeti gibi. İlçe imamı il imamının, il imamı bölge imamının, o istişare heyetinin gözüne girmek zorunda. Hepsi normal yurdumuzun insanı, hepsinin ihtirasları var. En büyük ihtirasları da Gülen'in gözüne girmek. Herkes beni gör, beni gör, beni konuş diye bakıyor. Hani Allah'ın rızası vardı bu işte?" dedi.
İstişare heyetinin rutin işleri yaptığını dile getiren Gülerce, "Tayinler, yurt dışına gidecek olanlar falan. 7 bölgenin imamı var, bunlar Pensilvanya'ya gidiyor. 3 ya da 4 ayda bir yapılıyor. Kimler katılıyor buraya? Lütfen THY'den bu yıllara ait yolcu kayıtlarını alın. Oradaki liste belli. Ayın belli günleri 1 hafta ya da on günlüğüne ABD'ye giden insanların 3 senelik listesi çıkarsa hep aynı isimler. İşte gerçek kadro bu insanlardan oluşur." şeklinde konuştu.
Hüseyin Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her şeyin tedbirini alan bir kişi bu kayıtların ve ByLock programının tedbirini nasıl almaz. ByLock programıyla neden herkesi kayıt altına aldırmış? Ben onu Gülen'in acımasızlığına veriyorum. Ben yanarsam herkes yansın, ben bitersem herkes bitsin. Gülen'i anlamak, bir şemaya oturtmak ancak onu konuşturmakla mümkün. Çünkü bu insanlar konuşmazlar. İtirafçıyım deseler bile ben itiraf edeceklerine inanmıyorum."
Gülerce, "Gülen, sıradan biri olarak görülmesin. Deha raddesinde bir insan demek istemiyorum. Hitler ile çok benzer yanı var. Bir bedende iki kişi. Bu insan istihbarat hastası, bu insan dinleme hastası, 2013'e kadar beni dinletmiş. Utanır insan, ayıp denen bir şey var. Herkesi dinletiyor, kayıt ve şantaj yaptırıyor." ifadesini de kullandı.
Hüseyin Gülerce, FETÖ içinde molla ekibinin çok önemli olduğunu, Gülen'in rahleyi tedrisatından geçmiş 5 yıllık dönemlerde 3-4 kuşak bulunduğunu söyledi. Gülerce, "Mesela Adil Öksüz. Birinci molla ekibinden Ahmet Kurucan var. Maalesef onlardan tek kişi yakalanmadı. En esaslı bilgileri verecek dokümanları verecek kişiler yakalanmadı." dedi.
Mahkeme başkanının sorusu üzerine Gülerce, Gülen'i nurcu olarak tanımlamanın doğru olmayacağını, bir sohbetinde Gülen'in bunu kendisine ifade ettiğini söyledi. FETÖ'nün himmet toplantıları hakkında da konuşan Gülerce, şöyle devam etti: "Belli isimler var, Fetullah Gülen gibi ağlayıp sızlayan ama hepsi artistlik. Hollywood'un karakter artistleri bile Gülen kadar rol yapamaz. Görüyoruz vaazlarda ağlıyor, sızlıyor. Ben burada CIA'den psikolojik destek aldığını düşünüyorum. Bunlar daha önce esnafı tanıdıkları için herkesin ne vereceğini bilir. 'Bul karoyu al parayı' gibi. Biri ben de alırım diye oyuna girer ve ütülür. Aynı numara himmet toplantılarında da var. 4-5 kişi himmet toplantısından önce ayarlanır. Bunlar birkaç milyonla açarlar, diğerleri ne oluyor der. Orada öyle bir hava estirilir ki sizin küçük bir rakam söylemeniz hakaret anlamına gelmeye başlar. Çek senet alıyorlar. Çok insanlık dışı bir şey. O insanlar işleri kötüye gitmiş, bir sonraki sene himmet verememiş. Onunla ilişkiyi hemen kesiyorlar." FETÖ'nün sınav sorularını çaldığını 17-25 Aralık sürecinden sonra öğrendiğini belirten Gülerce, bunun "O makamlara biz gelmeyelim de düşmanlarımız mı gelsin?" diye savunulduğunu, burada bile Gülen'in ikiyüzlülüğünün görüldüğünü vurguladı.
Gülerce, 17-25 Aralık sürecinde Zaman gazetesinde "Savcılar bugüne kadar hiç yanlış yapmadı" başlıklı haber üzerine FETÖ'nün gerçek yüzünü görmeye başladığını, bu yazıyla Fetullah Gülen'in Recep Tayyip Erdoğan'a savaş açtığını, kendisinin de gardını almaya başladığını söyledi.
Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gülen'in anlaması için Mehtap TV'de '13 kişiyle ele geçirilmesi bağımsız yargıya giriyor mu' dedim. Öğleden sonra bir tweet attım. Bu ülkenin başbakanını yabancılar götüremez. Başbakan ya sandıkta seçmen iradesiyle ya AK Parti kongresinde delege iradesiyle gider. Ertesi gün 28 Aralık. Başbakanla görüşme talebimi Erdoğan'a iletecek şahısla 2 saat oturduk. Diyor ki bu saatten sonra böyle bir teklif kabul edilecek bir şey değil ama kabul ederse senin Gülen'e ültimatom gibi bir şey vermen lazım. 2 saat sonra o mekanın bahçesine çıktık.
5 dakika sonra Ekrem Dumanlı aradı, dinlemenin alasına bakın. 'Abi Ankara'da olduğunuzu biliyoruz. Lütfen sen bu işlerin içine girme. Biz uğraşıyoruz zaten'. Uğraştınız da ne oldu dedim. Onu reddettim kapattım. 5 dakika sonra Şerif Ali Tekalan, Pensilvanya'dan aranıyor. 'Hüseyinciğim bir tweet atmışsın. Lütfen siler misin?' Silmedim kapattım. 5 dakika sonra Alaaddin Bey aradı, dedi ki 'Şu anda ne yapıyorsan orada kal, bir adım daha atma. Kendisinin yanından arıyorum'. Kendisinin yanından ifadesinin ne anlama geldiğini bilenler bilir.
17-25 Aralık'tan sonra. Mustafa Yeşil bana dedi ki 'Bak Ahmet Taşgetiren Bugün'den ayrıldı Star'a geçti. Batan gemiye atladı'. O batan gemiye atladı sen öyle bir şey yapma. Devamında da 'Abi zaten Başbakan yerel seçimleri göremeyecek'. dedi. Beni ikna etmeye gelmiş. Başbakanın son kozlarını oynadığını söyledi. 'Başbakan ya intihar edecek ya da akıl hastanesine gidecek.' dedi."
Gülerce, medya yapılanmasının sorulması üzerine, "Gülen medyasının patron da yayın yönetmeni de her şeyi Fetullah Gülen'dir. Sızıntı dergisi var, çok önemli. Türkiye'de bir derginin tirajı 750 bin olur mu? Üniversite talebelerini öyle bir havaya sokuyorlar ki 50 tane yaparsan Hocaefendi size alnınızdan öpecek. Aksiyon dergisi var. Bazı kozmik adamlar Aksiyon dergisinden yetiştirildi." bilgisini paylaştı.