Hüseyin Gülerce: Referandumda hayır için çalışanlar, şimdi de çözüm sürecine karşı

Hüseyin Gülerce: Referandumda hayır için çalışanlar, şimdi de çözüm sürecine karşı

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Milliyet'te Namık Durukan imzasıyla yayımlanan "İmralı Zabıtları"  haberini "sabotaj" olarak değerlendirdi. 

"Sürece yönelik provokasyonlara, sabotajlara rağmen, büyük çoğunluk, terörün bitmesini canı yürekten istiyor" ifadesini kullanan Gülerce, "referandumda hayır için çalışanların, bugün de çözüm sürecine karşı olduklarını" ileri sürdü.

Hüseyin Gülerce'nin Zaman gazetesinde "Çözüm Sürecinin Sonu Ne olur? " başlığıyla  yayımlanan (6 Mart 2013) yazısının tamamı şöyle:

İmralı görüşmelerinin tutanaklarının yayımlanması, ters tepen bir sabotaja dönüştü. CHP ve MHP liderlerine yeni suçlama malzemesi verse de, iktidarın ve KCK-BDP-PKK çizgisinin, sürece ilişkin duruşlarında bir değişiklik olmadı.

Ancak tutanakların yayımlanmasıyla birlikte ihtar içeren hususlar netleşti: Birincisi; hapisteki teröristbaşından kimse bir kahraman çıkartmaya kalkışmamalıdır. Hele hele “Öcalan serbest kalacak” çıkışları, tabana mesaj yüklü olsa da, tam bir sabotajdır. İkincisi, bu süreçte Öcalan’ın, bütün Kürtlerin temsilcisi gibi bir konuma getirilmesine asla fırsat verilmemelidir.

Çözüm süreci nereye gidiyor ve nasıl sonlanır? Sürece yönelik provokasyonlara, sabotajlara rağmen, büyük çoğunluk, terörün bitmesini canı yürekten istiyor. Çünkü iç barışın gelmesiyle Türkiye, tarihî bir sıçrama yapacaktır. Terör ve şiddet biterse, bölge insanı baskı ve tehditlerden kurtulacak, demokratikleşme zemini doğacak ve Güneydoğu bir cazibe merkezi haline gelecektir. Ekonomik açıdan Türkiye, tahminlerin ötesinde güçlenecek, sağlanacak istikrar; barış, huzur ve refah getirecektir. Türkiye iki asırdır aradığı muhteşem hamlesini yapacaktır. Bu hamlenin ilk basamağı 12 Eylül 2012 referandumunda çıkan yüzde 58 evetti. O evet, yirmi seçime bedeldi. Bu demokratikleşme hamlesini, şimdi ekonomik istikrar ve iç barış hamlesi takip etmelidir. Dikkat edilsin, referandumda hayır için çalışanlar, bugün de çözüm sürecine karşılar. Tesadüf mü bu?

Referandumdaki duruşunu terk etmiş görünen, KCK-BDP-PKK çizgisidir. Şahsen ben, mecbur kaldıkları için bu noktaya geldikleri kanaatini taşıyorum. İki sebepten dolayı: Birincisi, güvenlik güçleri artık terörle mücadelede PKK’ya ağır kayıplar verdiriyor. Hükümet, hukuk içinde kalarak mücadele ediyor ve yeni teknolojik imkânlar, çelik-betondan karakollar, terörle mücadelede devlete tartışmasız bir üstünlük sağlıyor. İkincisi, vesayetin ağaları tarafından Kürt vatandaşlarımıza yönelik asimilasyon, ötekileştirme, yok sayma insafsızlığı gitti. Hükümet, devlete hâkim olmuş İttihat Terakki zihniyetini karşısına aldı. Artık bütün vatandaşları bağrına basan, kucaklayan, demokratik reformlarla, başta Kürtçe öğrenme olmak üzere yeni bir dönemi başlatan bir hükümet var. Artık Kürt vatandaşlarımızın BDP’ye destek veren, PKK’ya sempatiyle bakanları, devam eden şiddetin ve terörün izahını yapamıyor. Terör, şiddet neden devam ediyor? Nereye kadar devam edecek? Evlatları daha ne kadar dağa götürülecek ve ortalama ömürleri ancak on yıl olacak? Neden, ne için? KCK-BDP-PKK yöneticileri bu sorulara artık ikna edici cevaplar veremiyorlar.

İmralı tutanaklarının yayımlanmasına rağmen, çözüm sürecinin arkasında kararlılıkla duran iradeyi önemsemeliyiz. Çözüm süreci doğru bir çizgide devam ediyor. PKK’nın elindeki tutsakların salıverilmesi, ardından silahların bırakılması çağrısının yapılması ve sınır dışına çıkma gibi somut adımlar, bu süreci sağlamlaştıracaktır.

Evet, zor olan, barışı tesistir. Zaten çözüm süreci, devlet adamlığı ile politikacıyı ayıran en önemli sınavdır… İçeride ve dışarıda bu kadar engelleyicisi olmasına rağmen çözümü sulhta aramada kararlı olmalıyız. Çünkü sulhta hayır var. Bu milletin kardeşçe yaşaması için akan kanın durması gerekiyor. Bir kişinin, evet, bir tek insanımızın hayatını kaybetmemesi için bile sulhta ısrar etmeliyiz. Her şeye rağmen çözüm süreci tıkanırsa, kaybeden, barışa karşı çıkanlar olacaktır...