Hüseyin Gülerce'den 'Balyoz bavulu Taraf'a TSK'dan geldi' mesajı

Hüseyin Gülerce'den 'Balyoz bavulu Taraf'a TSK'dan geldi' mesajı

 

Zaman yazarı Hüseyin Gülerce, Balyoz davasının 1435 sayfalık gerekçeli kararında yer alan "Genelkurmay'da asıllarının mevcut olduğu belgeler" ibaresini "Bugünkü Genelkurmay Karargâhı, olan bitenin, hukuk dışılığın üstünü örtme yaklaşımından uzak durmaktadır" sözleriyle değerlendirdi. Gülerce, Genelkurmay'ın gelişmelere dair açıklamasını “Delillerin asılları Genelkurmay’da iddiası asılsız” başlığı ile haber yapanları "saptırma gayreti sergilemek"le eleştirirken Genelkurmay'ın açıklamasında "dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkemeye gönderildiği şeklinde basında yer alan iddialar asılsızdır" dediğini yazdı. Gülerce, Taraf gazetesine "Balyoz" belgelerini teslim edenlerin de TSK bünyesindeki subaylar olduğunu ima etti ve "Büyüyen Türkiye’nin ordu bünyesi, cunta zaafını taşıyamaz hale gelmiştir ve bu zaaftan kurtulmak için yargıya destek vermektedir" dedi. 

Gülerce'nin Zaman gazetesinde yayımlanan (9 Ocak 2012) "Balyoz şimdi indi…" başlıklı yazısının bazı kısımları şöyle:

Bu kararın özeti, TSK içinde bir cuntanın darbe girişiminde bulunduğudur. En önemli tespit ise, bu cuntadan ve darbe girişiminden dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, 2. Başkan Yaşar Büyükanıt’ın ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın haberdar olduğudur. Gerekçeli kararda şöyle deniliyor: “Bu husus (plandan haberdar olunması), Yaşar Büyükanıt’ın seminer sonuç raporunu hukukçulara inceletmesi, KKK’nın, ‘Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’nun oynanmaması talimatları, Genelkurmay Başkanı’nın (Hilmi Özkök), sanık Çetin Doğan’ı bu konuda uyarması ile belli oldu.”

Gerekçeli kararın en çarpıcı tarafı ise, bu davayı özünden saptırmaya yönelik iddiaların, Genelkurmay‘dan gönderilen belgeler ile çürütülmesidir. Geçen hafta, Genelkurmay’ın Ergenekon soruşturmasından bir yıl önce hazırladığı Ergenekon şemasını mahkemeye göndermesiyle, bir zihniyet değişikliği ile karşı karşıya olduğumuzu yazmıştım. Yani bugünkü Genelkurmay Karargâhı, olan bitenin, hukuk dışılığın üstünü örtme yaklaşımından uzak durmaktadır. Dün yapılan Genelkurmay açıklamasını “Delillerin asılları Genelkurmay’da iddiası asılsız” başlığı ile haber yapanlar yine saptırma gayreti sergiliyor. Zira açıklamada; “Mahkemenin gerekçeli kararında ‘Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’te ele geçirilen dijitallerde bulunan taranmış belgelerin asıllarının ilgili birliklerde mevcut olduğu, Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkememize bildirilmiştir.’ ibaresine itiraz edilmiyor. “Bu ibareden yola çıkılarak, dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkemeye gönderildiği şeklinde basında yer alan iddialar asılsızdır.” deniyor.

Hükümet kurulalı daha üç ay olmuşken, yüzlerce subayın, onlarca generalin katıldığı bir toplantıda, imam hatip müdürlerinin isimlerini vererek, tankların İstanbul’un üzerine nereden çökeceğini anlatarak, acıma yok denilerek saatlerce süren bir toplantı yapılıyor. Allah aşkına, bundan Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı haberdar olmaz mı? Bunların raporları tutulmaz mı? Nasıl bir kurmay zekâsıdır ki, bunların üstünün örtülebileceği, inkâr edilirse ispatlanamayacağı düşünülebilir? Zaten ne oldu? Bütün belgeler bavullara doldurulup Taraf Gazetesi’ne teslim edildi. Teslim edenler, Silahlı Kuvvetler bünyesindeki subaylardan başkası mıydı? Büyüyen Türkiye’nin ordu bünyesi, cunta zaafını taşıyamaz hale gelmiştir ve bu zaaftan kurtulmak için yargıya destek vermektedir.

Balyoz şimdi inmiştir. Ergenekon şemasından sonra, Balyoz planı davasının gerekçeli kararında açıklanan, “delil niteliğindeki verilerin orijinal nüshalarının, Genelkurmay tarafından mahkemeye gönderildiği” bilgisi, darbe ve darbeye teşebbüs davalarında, geriye dönüşün olmadığı bir yola girildiğini anlatıyor.