Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu bilirkişi uygulaması konusunda önemli uyarılarda bulundu. Karakullukçu, "Sistem sağlıklı kullanılmıyor, polis savcı, bilirkişi de hâkim olmuş, böyle adalet olmaz" dedi.
Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, tartışma yaratan sözleriyle ilgili A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı.
Amacının polis, savcı ya da bilirkişiyi eleştirmek olmadığını getiren Karakullukçu adalet işinin hassasiyet istediğini söyledi. “Adalet gerçek anlamda tecelli etmiyor. Benim hassasiyetim bu” diyen Danıştay Başkanı, cezaevinde suç işlememiş onlarca kişi olduğunu da dile getirdi. Başbakan’ın yargıya müdahil olmak istemeyeceğini ifade eden Hüseyin Karakullukçu “Kendimizi eleştirmek zorundayız. Çuvaldızı kendimize batırmak zorundayız. Ben vatandaşın bana vermiş olduğu emaneti kullanıyorum. Doğru bildiklerimi anlatmak zorundayım. Kimse kusura bakmasın” şeklinde konuştu.
Karakullukçu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sözlerimden, bir eleştiri çıkarılmasını kesinlikle kabul edemem. Ne polisimiz açısından ne de savcılarımız, meslek mensuplarımız açısından. Ben bunu bir eleştiri mahiyetinde söylemedim. Bir eksiklik olarak söyledim. Vatandaşımız mağdurdur. Suçlu olarak, ya da ceza-i müeyyidelerle ilk karşılaştığı nokta devlet kapısı olarak polistir. Polisin asli görevi nedir? Kamu düzeninin sağlanmasıdır. Hepimizin buna ihtiyacı vardır. İlk müracaat edecek olduğumuz yer polis veya emniyet teşkilatıdır. Vatandaşla devletin ilk karşı kaşıya geldiği ilk nokta burasıdır. Dolayısıyla polisimizin görevi toplumun huzur ve refahını sağlamak ve korumaktır. Kendileri bu uğurda canla başla çalışmaktadır. Kutluyorum tebrik ediyorum.”
“Benim burada söylemek istediğim şey, bu kadar yoğun olan görevle toplumun huzuru ve refahı için kendisine verilmiş görevi yaparken adli görevi üstlenmiş olması polis üzerinde de büyük bir yüktür. Bu görevi gerçekten yapacaksa, Burada gerçekten uzman kişilerin olması, belki adli polis teşkilatının kurulması lazım. Belki bir oluşum yapılması lazım teşkilat içinde başına da burada kariyer yapmış, uzmanlık yapmış olan bu konuda eğitim görmüş olan, kendi mesleğinden veyahut da savcılık mesleğinden yetkilileri koymak üzere bu kurumu rencide etmeksizin, daha belirgin zeminlere oturtmak için bunda yarar görüyorum. Bunu bu amaçla söyledim.”
“Uygulamamızda bunu yaşamıyoruz. Polislerimiz onlarca işi arasında, savcılarımızın emirleri ve talimatlarıyla bu adli görev yerine getiriyorlar. Yasamız da buna bu imkânı veriyor. Ama asıl görevi bu değil. Adalet işi hassasiyet ister, adalet işi ucuz bir şey değildir.”
“Benim vatandaşım zaten ürkektir çekingendir. Devletin kapısına gitmekten çekinir devletten korkar. Maalesef biz bu korkuyu yenemedik. Polisle konuştuğu zaman ne söyleyeceğini unutur. Kendini ifade etmekten aciz kalabilir. Savcılarımız da gerekli hassasiyeti mutlaka göstertiyordur, yanlış anlaşılmasın, ama yetkili olmayan bir grup tarafından alınan ifadeyi bir iddianame, fezleke olarak düzenleyip mahkemenin önüne getirdiğimde hakikaten sıkıntı çekerim. Ben bu noktaya dikkat çekmek istedim.”
“Emniyet teşkilatımız bizim en çok güvenmemiz gereken kurumdur. Onların da zor şartlar altında bu görevlerini de layıkıyla gerine getirdiklerinden titizlikle davrandıklarından kuşkum yoktur ama yeterli değildir.”
“Bilirkişi de hukukun vazgeçilmez unsurlarından bir tanesidir. Hâkim önüne gelen hukuk uyuşmazlığı çözmekte sorumlu ve yetkili kişidir. Bunun için yetki kullanır. Ama hâkimin her konuda bilgi sahibi olması da beklenemez, mümkün de değildir. Teknik bir konu geldiğinde, bir hesap işi geldiğinde hâkimin bilmesi mümkün değildir. Tabi bunu kime soracak uzman bir kişiye soracak. Önümde bir itilaf var ama bunu hukuki normlara oturtmak için senin fikrine ihtiyacım var seni bilirkişi olarak tayin ettim demesi doğal bir şeydir. Bu hukukun olmazsa olmazıdır. Ama maalesef uygulamaya baktığımız zaman bu her zaman böyle olmuyor.”
“İşin yoğunluğundan veya başka herhangi bir sebeple beraber, hukuki sorumluluğu veya yetkisi kendi görevinde çözmesi mümkünken takdir yetkisini kullanarak aşması mümkünken öyle olaylar geliyor ki, ben bu konuyu bir bilirkişiye sorayım. Bilirkişiye gönderiyor, bilirkişi bir rapor düzenliyor. En iyi bilirkişi hukukumuzda ve yasalarımızda hâkimin kendisidir ama hâkim verilmiş olan bilirkişi raporlarıyla kendisini bir yerde bağlı sayıyor ben bunu madem ki havale etmişim, uzman bir kişi incelemiş ‘ben buna uyayım’ diyor, kendisi ikna olmasa da uydukları çok kararlar oluyor. Bu zaman zaman suiistimalleri de beraberinde getiriyor. Benim vatandaşım hâkime ulaşamıyor, derdini anlatamıyor bilirkişiye nasıl ulaşırım diye dolanmaya başlıyor. Böyle bir şeye hakkımız yok. Hatta tek kişi değil heyet haklinde verilen bilirkişi raporlarında bile itiraz edildiğinde aynı olayda aynı bilirkişilerin görüş ve kanatlarını değiştirdikleri de oluyor. Adalet bu kadar ucuz bir şey değil. Bunu yapmamalıyız, benim söylemek istediğim şey bu. Onun için dedim ki bunu ciddiye almamız lazım.”
“Canımızın, gözümüzün bebeği olan emniyetimiz, savcının yerine görev yapıyor, iddianame düzenliyor. Tabi ki mutlaka bu savcılıktan geçiyor, savcının talimatıyla bunu yapıyor. Hâkimimiz de bilirkişi raporuna göre karar veriyor. e ne oluyor. O zaman adaletin üç ayağı nerede aldı? Hâkim karar verecek, savcı iddia edecek. Elbette bir takım yan kuruşlulardan yararlanacaklar.”
“Adalet gerçek anlamda tecelli etmiyor. Benim hassasiyetim bu. Onun için benim vatandaşım bağırıyor.”
“Belki bugün adli yargıda, hapishaneleri dolaşın, gerçekten suça iştirak etmemiş, gerçekten olayla ilgisi olmayan onlarca kişi bulursunuz. Ya derdini anlatamamıştır, ya bilirkişi mağdurudur, ya hâkim mağdurudur, ya bilmem kim mağdurudur. Yazık günah değil midir insan hak ve hürriyetlerine.”
“Sayın Başbakanımızın konu doğrudan doğruya yargı konusu olduğu için müdahil olmayı düşünmezler. Daha mesleğin ilk başkanlık yıllarından bu güne kadar geçen süreç içerisinde oluşmuştur. Bu bende bir birikimdir. Gördüğüm çarpık olan bir şeyi ifade etmek istedim. Bu eksiklik ise bunu kabul etmek zorundayız.”
“Kendimizi eleştirmek zorundayız. Çuvaldızı kendimize batırmak zorundayız. Ben burada kendi adıma değil, sizin yetkinizi kullanıyorum. Halkım bana bu yetkiyi verdiği için kullanıyorum. Yanlış yapmaya hakkım yok. Doğruyu doğru olarak söylemem lazım. Bana bugün bir mühür vermiş, ben bu mührü cebimde getirmedim. Ben onun bana vermiş olduğu emaneti kullanıyorum. Doğru bildiklerimi anlatmak zorundayım. Kimse kusura bakmasın.”