Ukrayna’nın kuzey doğusunda başlatılan karşı taarruzda, Ruslar’ın elinde olan geniş topraklar ele geçirdi ve Rus askerleri kaçmak zorunda bırakıldı.
Ancak henüz özgürleştirilmiş bu topraklarda, üzüntü ve rahatlama bir arada yaşanıyor. İşgal süresince yaşanan işkenceye ilişkin tanıklıklar gün yüzüne çıkıyor.
Harkov yakınındaki Balakliya’da yaşayan Artem, BBC’ye 40 günden fazla Ruslar tarafından tutulduğunu ve elektrikle işkenceye uğradığını anlattı.
Balakliya 8 Eylül’de işgalden kurtarıldı. Kasaba altı aydır Rusların elindeydi.
Anlatılanlara göre, acımasızlığın merkezi şehrin polis merkeziydi. Ruslar burayı üs olarak kullanıyordu.
Artem, diğer hücrelerden de acıya bağlı çığlıklar duyduğunu söyledi.
İşgalcilerin çığlık seslerinin diğer hücrelerde duyulması için yüksek bir sesi olan havalandırmayı da kapattığını söyleyen Artem, kadınlara dahi işkence yapıldığını anlattı.
Artem bazı kişilerin gün aşırı elektrik şoku işkencesine uğradığını, kendisine ise bir kez elektrik verildiğini söyledi:
“İki kabloyu tutmaya zorladılar beni.
“Bir elektrik jeneratörü vardı. Ne kadar hızlı döndürülürse voltaj o kadar artıyordu. Eğer bırakırsan seni bitiririz dediler.
“Sonra soru sormaya başladılar. Yalan söylediğimi iddia ettiler ve jeneratörü döndürmeye başladılar. Voltaj giderek arttı.”
Artem, kardeşinin üniformalı fotoğrafının bulunması nedeniyle Ruslar tarafından tutulduğunu söyledi.
Artem, Balakliya’daki bir başka erkeğin de Ukrayna bayrağı taşıması nedeniyle 25 gün esir tutulduğunu söyledi.
İlkokul yöneticisi Tatiana da aynı polis merkezinde 3 gün tutulduğunu anlattı.
Tatiana da diğer hücrelerde çığlık duyduğunu söyledi.
O polis merkezini ziyaret ettik ve dar hücrelerden birinde duvara kazınmış dua sözleri gördük. Duanın yanında kaç gün geçirildiğini gösteren çentikler de vardı.
Ukrayna polisi iki kişilik hücrelere sekiz kişi kadar konulduğunu söyledi.
Balakliya yollarında zırhlı araçlar terk edilmiş durumda… Kent merkezinde ise Ukrayna bayrağı yeniden dalgalanıyor.
Gıda yardımı yapan bir kamyonun çevresinde kalabalık toplanıyor. Sıraya girenlerin çoğu yaşlı ve yorgun kişiler… Ama aynı sırada birbirlerine uzun süre sonra rastlayan arkadaşların mutluluğu da var.
Buraya kısa bir yürüyüş mesafesinde, komşuları tarafından hızlıca gömülen birinin mezarına geliyoruz.
Ahşap haç ile işaretlenen mezar, Petro Şekel isimli bir taksiciye ait. Yanında ise kimliği halen bilinmeyen yolcusu gömülmüş…
Polis cenazeleri mezardan çıkararak ceset torbasına koyarken havayı ölümün kokusu kaplıyor.
Yetkililer bu iki erkeğin, işgalin son gününde Rus kontrol noktasında vurulduğunu söylüyor.
Petro’nun annesi Valentina, oğlunun cenazesine bakarken haykırmaya başlıyor, “Putin’e sormak istiyorum, neden benim çocuğumu öldürdü?” diyor.
Ve devam ediyor:
“Neden? Bu silahlarla buraya gelmesini kim istedi? Sadece çocuklarımızı değil bizi de, anneleri de öldürdü. Bugün ben ölü bir kadınım. Tüm dünyadaki annelere sesleniyorum, katile karşı isyan edin”
Balakliya yolunda, Rusya’da savaşa desteği sembolize eden 'Z' harfi çizilmiş askeri araçları görüyoruz.
Rusların kaçarken bunları geride bıraktığı anlaşılıyor.
Yakındaki bir köyde, okula verilen zarar bize gösteriliyor. Yerel yetkililer, Rusların ayrılırken bu binaya zarar verdiğini söylüyor.
Harkov’un bölge valisi Oleh Syniehubov, yıkıntılar arasında öncelikli olanın su ve elektrik sağlanması olduğunu anlatıyor. Ancak enerji hatlarına giden yolların mayınlanmış olmasından korkuluyor.
Rusların geri döneceğini düşünüp düşünmediğini soruyoruz, “Savaştayız, her zaman tehlike var” yanıtını veriyor.