Ian Brady: Pişmanlık nedir bilmeyen çocuk katili

Ian Brady: Pişmanlık nedir bilmeyen çocuk katili

İngiltere'de çok az suçlu Moors Katili olarak bilinen ve 15 Mayıs'ta, 79 yaşında ölen Ian Brady kadar toplumsal nefreti üstüne çekmiştir.

1960'lı yıllarda 18 aylık bir süre içinde Brady ve suç ortağı Myra Hindley, İngiltere'nin kuzeybatısında beş çocuğu kaçırarak öldürdü.

Üç kurbanın cesedi daha sonra Oldham kasabası yakınlarında Saddleworth Moor isimli boş bir arazide gömülmüş olarak bulundu.

İşlenen cinayetlerin detayları ve Brady'nin suç ortağının bir kadın olmasının yanı sıra yakalanmasının ardından görülen davalarda katilin hiç bir pişmanlık göstermemesi tüm ülkeyi şoke etmişti.

Brady 2 Ocak 1938 yılında Ian Stewart adıyla İskoç bir garsonun evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya geldi.

Çalkantılı geçmişi, Brady'nin şiddet eğilimli kişiliğini şekillendirdi. Annesi tarafından ihmal edilen Brady, Glasgow kentinin en çetin kenar mahallesi Gorbals'da bir aileye evlatlık verildi.

Ergenlik çağında işlediği ufak tefek suçların ardından görülen davalarda yargıç Brady'i annesi ve yeni kocası Patrick Brady ile yaşaması için Manchester'a gönderdi.

Üvey babasının soyadını aldıktan sonra suç eylemlerine devam etti ve genç yaşlarda alkolik oldu.

O dönem Nazi Almanyası, sadizm ve cinsi sapıklık üzerine kitaplar okumaya başladı.

Çalıştığı şirketin sekreteri olan Myra Hindley ile de ilk defa iş yerinde karşılaştı.

Hindley, Brady'e ilk görüşte aşık oldu. Brady'nin Adolf Hitler'in 'Kavgam' kitabını Almanca okuması Hindley'i çok etkilemişti.

İlişkileri geliştikçe, insan kaçırma, çocuk tacizi ve cinayete bulaşmadan önce birbirlerinin müstechen fotoğraflarını çekmeye başladılar.

Temmuz 1963 ile Aralık 1964 yılları arasında 16 yaşındaki Pauline Reade, 12 yaşındaki John Kilbride ve 12 yaşındaki Keith Bennett, Manchester bölgesinde kayboldu.

Başka bir kurban olan 10 yaşındaki Lesley Ann Downey ise 26 Aralık 1964 tarihinde ortadan kayboldu.

Elinde tek bir somut kanıt olmayan polis, birbiriyle bağı olmadığını düşündüğü bu vakalar karşısında şaşkındı.

Bu arada Brady ve Hindley, Hindley'nin kayınbiraderi David Smith'i de çetelerine dahil etmek için uğraşıyordu.

Küçük suçlardan mahkumiyeti bulunan Smith, konunun cinayete gelmesi üzerine Brady'nin bunu yapıp yapamacağını sorgulamaya başladı.

6 Ekim 1965'te Ian Brady, Smith'e kendisini ispatlamak için ergenlik çağındaki eşcinsel Edward Evans'a baltayla saldırdı ve sonra da boğarak öldürdü.

Smith ertesi gün polise telefon ederek Brady'nin adresini verdi.

Polis Brady ve Hindley'i yatak odasından cesedi çıkarmaya çalışırken yakaladı. Kanlı baltasının yanı sıra Brady'nin sapıklık ve sadizm üzerine kitapları da ele geçirildi.

Brady'nin 12 yaşındaki komşusu, çiftle Saddleworth Moor'a yaptıkları gezilerden söz etti ve polisin başlattığı araştırma sonucu 16 Ekim'de Lesley Ann Downey'nin cesedine ulaşıldı.

Dört gün sonra Brady'nin apartmanında yapılan başka bir araştırmada Manchester Garı'nda iki valiz için saklanan biletler bulundu.

Polis saklı valizlere ulaştığında küçük kızın çıplak fotoğraflarını, işkence gördüğü anlardaki ses kayıtlarını buldular. Kız çocuğu cinsel tacize uğrarken hayatını bağışlamaları için yalvarıyordu.

Brady'nin eşyalarının arasında Saddleworth Moor'da çekilmiş başka fotoğraflara da rastlandı. Polis yetkilileri 21 Ekim tarihinde boş araziye giderek yaptığı kazılarda John Kilbride'ın cesedini çıkardı.

Polis geçen dört yılda kaybolan sekiz kişinin dosyalarını açtıklarını açıklasa da Brady ve Hindley çifti duruşmaya çıktığı zamana kadar yeni suçlamalarla karşılaşmadı.

Jüri, Downey'nin sesinin kaydedildiği kasedi dinlerken Brady'nin bu kaydı "sıradışı" olarak tanımlamasından şoke olmuştu.

6 Mayıs 1966'da sanıklar Edward Evans ve Lesley Ann Downey'i öldürme suçlarından mahkum oldu. Brady ayrıca John Kilbride'ı öldürme suçundan, Hindley ise suç ortaklığından ceza aldı.

Brady her bir cinayet için birer müebbet hapse, Hindley ise iki müebbet, Kilbride cinayetine ortaklık etmekten de 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

19 yıl sonra Kasım 1985'te psikopat teşhisi konmasının ardından Brady, hapisten yüksek güvenlikli akıl hastanesine transfer edildi.

Orada kalırken gazetecilere verdiği söyleşilerde Pauline Reade ve Keith Bennett cinayetlerini de itiraf etti.

Bir yıl sonra Hindley'nin de katıldığı bir saha araştırmasında Pauline Reade'in cesedinden geriye kalanlar neredeyse kızın kaybolmasından çeyrek asır sonra, 30 Haziran 1987'de bulundu.

Patoloji uzmanlarının kızın cinsel saldırıya uğradığını ve arkadan boğazının kesildiğini tespit etmesi bir ay sürdü.

Ağustos 1987'de Brady BBC'ye işlediği beş cinayetle ilgili bilgilerin yer aldığı kaba taslak bir mektup yolladı.

Beş ay sonra başsavcılık kamunun çıkarı için Pauline Reade ve Keith Bennett cinayetleri hakkında kovuşturma olmayacağını açıkladı.

Brady başından beri asla serbest bırakılmayacağını biliyordu ancak şartlı tahliye için uğraşan Hindley, Brady'nin onu öldürmeye çalıştığını, taciz ve işkenceyle tehdit ettiğini söyledi.

Fakat Brady, Hindley'nin suçlamaları konusunda "20 yıldır duruşmalarda onu korudum. Buna rağmen benim kötülüğüm için sürekli olarak palavralar uydurmaya başladı" dedi.

Myra Hindley 2002 yılında cezaevinde öldü. Açlık grevine başlayan Ian Brady ise her gün zorla beslendi. Brady hapiste yavaşça ölmektense daha hızlı ölmek istediğini söylüyordu.

Açlıktan ölmek için yetkililere yaptığı çağrılar başarısız oldu.

Bir yıl sonra Brady'nin seri katiller üzerine analizlerin bulunduğu The Gates of Janus (Janus'un Kapıları) adlı kitap, ABD'li bir yayınevi Feral House tarafından basıldı. Kitabın İngiltere'de yayımlama kararı büyük bir tepkiye yol açtı ve bazıları yayıncı Adam Parfrey'e nefret mektupları yolladı.

2012 yılında Brady zorla beslenmemek için yeniden cezaevine gönderilmeyi talep etti.

Mahkeme akıl hastanesindeki tedavisine devam edilmesine karar verdi.

Aynı yıl oğlunun katillerinin ceza alması için 40 yıl mücadele veren Keith Bennett'in annesi Winnie Johnson kanserden öldü.

Johnson'ın Keith'in cesedinin bulunması ve bir cenaze töreni yapılması yönündeki dileği asla gerçekleşmedi.

İkilinin serbest bırakılmaması için yıllarca kampanya yürüten John Kilbride'ın erkek kardeşi Danny, 2013'te hayatını kaybetti.

Brady ile altı yıl boyunca konuşan adli tıp psikoloğu Chris Cowley, katilin kendisinden başka kimseye karşı acıma duymayan bir sosyopat olduğu sonucuna vardı.

Cowley 2011 yılında Sunday Telegraph gazetesine verdiği söyleşide "Kurbanlar ve aileleri hakkında kafasındaki tek şey kendisi için ne elde edebileceği. Biri yoluna çıkarsa yine düşünmeden öldürür" diyordu.