Birgün yazarı ve anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 2019'de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP'nin nasıl tavır takınması gerektiğini yazdı.
İbrahim Kabaoğlu'nun "CHP ve demokratik muhalefet için ortak paydalar" başlığıyla yayımlanan (7 Eylül 2017) yazısı şöyle:
16 Nisan’da ‘hayır’ öncülüğünü yapan ve Adalet Yürüyüşü/Kurultayı gerçekleştiren CHP için, 3 Kasım 2019 (veya erken) seçimlerine giden yolda birçok görüş öne sürülüyor. CHP nasıl bir tavır belirlemeli bu süreçte?
Anayasal halkoyu sürecinde, siyasal aktörler yanı sıra sivil toplum örgütlerinin de yoğun çalışmalarını dikkate alarak, seçime giden yolda da siyasal partiler ile sivil toplum örgütlerinin birbirini tamamlayan etkinlikleri yürütmesi gereğini hatırlatarak soruya dönelim: Siyasal partiler ve özellikle CHP, nasıl bir yol ve yöntem belirlemeli?
Halkoylamasında ‘hayır’ diyen kitlelerin, türdeş olmayan geniş yelpazesi, “çeşitlilik içinde birlik” olarak da nitelenebilir. Neye ‘hayır’ dediler? Özetle;
-Tanzimat-Meşrutiyet ve Cumhuriyet çizgisindeki siyasal ve anayasal birikimin ortadan kaldırılmasına,
-Anayasal ve siyasal mekanizmaların bir kişinin beklentilerine göre düzenlenmesine,
-Gelecek kuşakların iradesinin ipotek altına alınmasına.
‘Evet’ ve ‘hayır’ birlikteliği ise, 2019’un zorluğu:
Neye evet?
-Seçimler, 6771 sayılı Yasa’nın öngördüğü iktidar mekanizmalarını işletmek için değil, kaldırmak için kazanılacak; evet.
-Haliyle, 6771’in getirecekleri yerine bir “demokrasi ve hukuk devleti” hedefi koymak; evet.
-Demokrasi ve hukuk devleti yolunda bir “anayasal tasarım” için evet.
Neye hayır, neye evet ikilemine dayalı soru yanıtlarını asgari müşterekler olarak belirlemek: hukuk devletini kaldıran Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmemesi için bu değişikliğin aktörlerine hayır; demokratik hukuk devleti anayasası için evet...
CHP’ye en çok yöneltilen eleştiri, sosyal demokrat veya sol gelenekten gelmeyen kişilerin seçimlerde sürekli aday gösterilmesi ve “Brütüs arayışları”nın partiye yarardan çok zarar vermekte olduğu.
Bu konudaki ikilemi aşmak için 2019’un üçlü özelliğine göre esnek ve kesin tavırlar geliştirilebilir:
-Yerel seçimler: ittifaklar için esneklik, ama tutarlı bir şekilde.
-Yasama seçimleri; CHP tüzük ve programının gereklerini yerine getirmiş kişilerin adaylığı konusunda tutarlılık.
-CB seçimleri: İlk tur için partilerin adaylarını göstermesi...
Bunlar üzerinde tartışılabilir; ama başarı için daha geniş bir bakış açısına ihtiyaç var.
Anayasa md.2, kalkış eşiği olarak görülebilir: “İnsan haklarına dayanan laik ve demokratik sosyal hukuk devleti.” CHP için bu asgari olup, daha ileriye taşınabilir: çevre devleti gibi. Ama bu maddeden ortak payda da çıkar: “çeşitlilik içinde birlik” için demokratik hukuk devleti. Bunda, üzerinde birleşilmesi zor olmayan üç temel gereklilik:
-Adil ve güvenli seçim,
-Erkler ayrılığı,
-Hukukun üstünlüğü.
Kuşku yok ki, yargı bağımsızlığı, görev+yetki+sorumluluk ilkesi, anayasal denge ve denetim düzeneği bunlar içinde.
CHP ise, bu ortak paydanın ötesinde insan haklarını, “özgürlük-eşitlik ve haysiyet” üçlüsünde bütüncül bir yorumla sahiplenerek, insan hakları ideolojisi ve biliminin gereklerini içselleştirebilir; laikliğin demokrasi için vazgeçilmezliğini, bilimsel ve çağdaş eğitimin gerekliliğini savunarak, dayatılmaya çalışılan ders programlarının tehlikelerini sistematik biçimde ortaya koyabilir; yağmacı kapitalizmin toplumsal yaşamda ve ülke üzerinde yol açtığı yıkımların ancak sosyal (hatta çevresel) devlet anlayışıyla onarılabileceğini savunabilir.
CHP, böyle kapsayıcı ve güven verici bir programla toplumun geniş kesimlerine hitap edebilir; yoksa farklı akımlardan devşirme ile değil... Aslında bu yaklaşım, “demokratik hukuk devleti” paydasını da pekiştirir.
İkili yelpaze, CHP’nin sağında ve solunda yer alan siyasal partilerin kendi kimliklerini sürdürmesine de olanak tanır. Sivil toplum örgütleri ise, yelpazeleri birbirine yakınlaştırma işlevini üstelenebilir...
Demokratik hukuk devleti için “evet”, bir kişinin keyfi yönetimine “hayır” sloganı, farklı kimliklerin ortak paydada buluşması ile doldurulabilir.
Bunun için, siyasal açıdan farklı, ama anayasal ilkelerde ortak programların geliştirilmesi önem taşır.
Kolay olmayan bir süreç. Zorluk, ülke yönetiminden çok seçimleri güvenceleme telaşındaki iktidar partisinin olası müdahalelerinin ötesinde, 6771’e hayır diyenlerin çok farklı kesimleri kapsamına almasından kaynaklanıyor.
Bu çifte zorluğa karşın, “evet” içindeki “ılımlılar veya müteredditler” unutulmamalı. Şöyle ki; 16 Nisan Halkoylaması, belki de anayasa hukuku tarihinin en büyük yalanları eşliğinde kotarıldı ve meşruluk sorunu kalıcı hale geldi. Bu nedenle, doğru ve gerçek bilgi temelinde olumlu algı yaratma gereği de var; “demokratik hukuk devleti için evet” gibi.