AKP’nin anketlerini yapan ANAR Genel Müdürü Dr. İbrahim Uslu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e aday olması durumunda yüzde 60 oranında oy alabileceğini söyledi.
İktidar partisinin anketlerini yapan, AKP’ye yakın isimlerden ANAR Firması Genel Müdürü Dr. İbrahim Uslu, Vatan gazetesinden Deniz Güçer’in sorularını yanıtladı. Güçer’in Uslu ile yaptığı röportaj şöyle:
- Ergenekon kararları haftaya damgasını vurdu. Verilen cezaları çok ağır bulunlar oldu...
Gördüğüm, mahkeme heyeti çok fazla inisiyatif kullanmamış. Bazılarında aleyhte veya lehte yorum yapsaydı, daha büyük spekülasyonlara yol açacaktı. Mahkeme heyeti bence dünyanın en zor yargılamalarından birini yaptı. Hızlı çalıştılar, haklarını teslim etmek lazım.
- Aksini düşünenler de var...
275 sanıklı bir dava. Basit bir miras davası bile 20-30 yıl sürüyor. Bence adil bir yargılama sürecinden geçildi. Tüm dünyanın gözü önünde cereyan eden bir davada hakimlerin başka türlü davranmaları beklenemezdi. Mahkemenin objektifliğine ve adaletine kişisel olarak inanıyorum.
- Bu kararların “siyasi” olduğu ve “iktidar partisi muhaliflerini cezalandırmaya yönelik olduğu” iddialarına yanıtınız nedir?
Buna inanmıyorum. Mahkeme rövanşist bir tutum takınmamış. Ceza skalasına baktığınızda beraatten, iki kere ağırlaştırılmış müebbete kadar geniş bir yelpaze görüyoruz. Mahkeme titiz bir çalışma yapmış.
- Vicdanlar rahat mı? Özellikle Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’a verilen ceza konusunda?
Ceza Kanunu’nda öngörülenler verilmiş. Çünkü darbe yapmanın ve teşebbüs etmenin cezası müebbet. Ayrıca bu nihai bir sonuç değil. Yargıtay süreci, sonra AYM, sonra da AİHM süreci var. Bu bile tek başına bu ülkeye güvenmek için yeterli. Türkiye bu demokratik olgunluğa, hukuki olgunluğa ulaşmış. Dünyanın her tarafında mahkemeler yanlış kararlar da verebiliyor. Silivri’deki mahkeme yanlış karar verdiyse, Yargıtay var. Yargıtay yanlış karar verdiyse, AYM var. Kimse dosyaların detayına sahip değil. Yorum yapanların büyük çoğunluğu ceza kanunlarını bilmiyor.
- Kararların etkilerine yönelik araştırmanız olacak mı?
Önümüzdeki ay yaparız. İnsanlar zaten Ergenekon yargılamaları konusunda destekliyorlardı. Yüzde 60’lara yakın destek vardı. Şimdi kararlar aşırı mı, değil mi bunları sorarız.
- Mart ayındaki seçimlere kadar etkisi sürebilir mi?
Hayır. Bunun siyasi etkileri, tutuklamalar başladığında olmuş bitmişti. Sonraki süreç vatandaşı çok fazla ilgilendirmiyor. Ancak süreç bir şekilde tavsasaydı, insanların siyasi davranışlarını etkileyebilirdi. Ama olması gerektiği gibi ilerledi. Tutuklamalar döneminde demokrasiden yana olanlar hükümete sempati duymaya başladılar, sıkı bağlarla bağlandılar. Bu desteğin sonuçlarını zaten referandumda ve genel seçimlerde gördük.
- İlkbaharda siz ‘Bu yaz sıcak geçecek’ demiştiniz. Daha da sıcak olabilir mi?
Sadece sokak eylemlerini kast etmemiştim. Türkiye’de hiçbir cumhurbaşkanlığı seçimini krizsiz atlatamadık. Her defasında çok ciddi travmatik gelişmeler yaşandı. Üstelik bu sefer sadece cumhurbaşkanı da seçilmeyecek, aslında bütün siyaset yeniden dizayn edilecek. Tamamı da bir yıllık süreç içinde olacak. Yerel seçimlerde tüm yerel yönetimler siyasi partilerce paylaşılacak. Sonra cumhurbaşkanlığı, arkasından da beklendiği gibi Sayın Başbakan cumhurbaşkanı adayı olur ve seçilirse, bu sefer AK Parti yeniden dizayn edilecek. Arkasından genel seçimler olacak. Ve Türkiye’de siyasal dengeler bir defa daha dizayn edilecek. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve siyasal dengeleri etkilemeye yönelik saldırılar, MİT’le ilgili iddialarla birlikte başladı. O gün bugündür peyderpey geliyor.
- Gezi’yi bunun devamlı olarak görüyor musunuz?
Tamamının amacı Türkiye’deki siyasal sistemi etkilemek ve şekillendirmek. Dünya üzerinde aşağı yukarı tüm güç merkezleri bunu istiyor. Bu komplocu yaklaşım da değil. Gezi sürecinde Türkiye ile ilgili beyanat yarışına giren ülkelerin medyalarına bakmak yeterli.
- “Son olaylar iktidara olan desteği düşürmedi” demiştiniz. Bir değişiklik oldu mu?
Etkilemedi. AK Parti kurulduğundan bu yana partiye yönelik doğrudan saldırılar arttıkça, partiyle seçmeni arasındaki bağ daha da güçlendi. Her saldırıdan sonra desteğin arttığını gördük. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi AK Parti’nin oy oranı yüzde 41-42 aralığındaydı. Ne zaman ki olay e-muhtıra’ya geldi, oy oranları yüzde 47’lere yükseldi. Türkiye’de birkaç yüzyıldır var olan muhafazakar ana akım bu tür ideolojik saldırılarda konsolide oluyor. Böyle bir mekanizma var. Türkiye’de bana göre siyasetin ana diyalektiği, Sened-i İttifak’tan beri batıcı, seküler elitlerle muhafazakar halk arasında siyasal çelişkidir. Bunu bir çok yerde görüyoruz. Mesela DP kurulduktan sonra muhafazakar ana akım orada konsolide oldu. 12 Eylül sonrasında ANAVATAN’da bu yaşandı. 2002’den bu yana AK Parti’de konsolide olmuş durumda.
- Bunlar iktidara verilen oylar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu oylardan yüzde kaçı Başbakan’ı destekleyecektir?
Türkiye’de normal bir siyasi süreç yaşanacak olsa cumhurbaşkanlığındaki oyu iddialı bir şekilde konuşuyorum, hatta ilk turda referandum oyudur. Yüzde 58, hatta yüzde 60’tır. Başbakan ilk turda yüzde 60’la seçilir. Fakat bu zaten öngörüldüğü için uzun zamandır olaylar yaşıyoruz. O süreç etkilenmeye çalışılıyor. Normal şartlarda risk yok. Referandum koalisyonu devam ediyor, bozulmuş değil. Yaptığımız araştırmalardan bunu görüyoruz.
- Altan ailesi ve başka bazı liberallerin yaşadıkları, koalisyonun bozulduğu görüntüsü veriyor...
Liberal oyların gittiği düşünülüyor ama şuna bakmak lazım: Gezi sürecinde çok sayıda liberal aydın hükümete destek verdi. Mehmet Altan, Ahmet Altan liberal de diğerleri liberal sayılmıyor mu?
- “Başbakan’dan sonra AK Parti’nin başına bir CEO yeterli” dediniz. Yeni Genel Başkanın işi zor olmayacak mı?
Lider olmaya kalkarsa çok zor. Liderlik başka yöneticilik başka bir şey. Başbakan eğer Cumhurbaşkanı olursa, toplum onu lider görmeye devam edecektir. O nedenle AK Parti’nin başındaki kişi bir tür “AK Parti’nin CEO”su olacak. Yanlış anlaşılmasın, bunun anlamı Erdoğan Köşk’e çıkıp partiyi yönetecek değil. CEO kurumu yönetir zaten. Ama siyasetin içinde kaldığı sürece herkes Erdoğan’ı lider görecek. Bu AK Parti’nin işini kolaylaştıracak. ABD’nin mesela Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin başkanının adını kimse bilmez. Ama Demokrat Parti’nin bir adayı var başkan oldu, Obama. Onun da partiyle bağı yok, yönetmeye kalkmıyor. Bence Erdoğan Köşk’e çıkarsa böyle bir yapıya geçilecektir. Artık ilçe teşkilatına atanacak başkanla ilgilenmesine gerek kalmayacak.