"İç savaşın finali, İdlib'de ne olacağıyla yakından ilişkili"

"İç savaşın finali, İdlib'de ne olacağıyla yakından ilişkili"

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Türkiye'nin Suriye'nin merkezinde yer alan İdlib’e dönük stratejik ilgisini değerlendirdi. "Türkiye'nin  İdlib’e dönük stratejik ilgisinde bulanacak bir çözümde Türkiye’deki mültecilerin buraya gönderilmesi kadar, buradan gelebilecek yeni bir göç dalgasının engellenmesinin de önemli bir yer tuttuğu tahmin edilebilir" diyen Ergin, "İdlib, Suriye’deki iç savaşın girilen son evresinde muhalefetin çekildiği en geniş bölge olma özelliği taşıyor. Suriye’deki iç savaşın nasıl bir finalle kapanacağı ve bu çerçevede Suriye’ye nasıl bir siyasi çözüm bulunacağı sorusunun yanıtı, önemli ölçüde muhalefetin son kalelerinden en büyüğü  İdlib’de ne olacağı ile yakından ilişkili" yorumunda bulundu. 

Ergin'in "Afrin’den sonra İdlib neden önemli" başlığıyla yayımlanan (14 Şubat 2018) yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemdeki Suriye söyleminde Afrin ve Menbiç’in yanı sıra İdlib’e de sürekli vurgu yapması dikkat çekici bir yönelişi gösteriyor.

Erdoğan, Afrin’de yürütülen ‘Zeytin Dalı’ harekâtı gibi İdlib’deki ‘Çatışmasızlık Bölgesi Oluşturma Harekâtları’na da atıf yapıyor, “İdlib’deki mücadele”den söz ediyor. Cumhurbaşkanı, sıkça “Afrin olayını çözeceğiz, İdlib’i aynı şekilde çözeceğiz” ya da “Afrin’deki operasyonlar kararlı bir şekilde devam ediyor, edecek; İdlib’le devam edecek” diye konuşuyor.

Erdoğan, meselenin İdlib boyutunu daha çok Türkiye’deki 3.5 milyon mültecinin Suriye’ye dönüşü çerçevesinde gerekçelendiriyor: “İnşallah bu Afrin halledildiği zaman Afrin’e dönmeye başlayacaklar, İdlib’e de dönmeye başlayacaklar... Afrin’deki, İdlib’deki mücadele bunun içindir” diye konuşuyor.

İlginçtir ki, Türkiye’de kamuoyu bütün dikkatiyle Afrin cephesindeki gelişmelere odaklanırken, Türkiye sessiz adımlarla İdlib’deki çatışmasızlık bölgeleri çerçevesinde gözlem noktaları kurma yönünde attığı adımlarla buradaki askeri mevcudiyetini daha da kuvvetlendiriyor. Bir başka anlatımla, Erdoğan’ın söylemi ile sahadaki gelişmeler birbirini tamamlıyor.

Örneğin, atılan son adım geçen cuma akşamı Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan bir bilgilendirme ile duyuruldu. Bu bilgilendirmede, “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları tarafından 9 Şubat 2018 tarihinde Tal Tukanbölgesinde gözlem noktalarından 5’incisi olan 7 No’lu Gözlem Noktasıtesisi çalışmalarına başlanmıştır”denildi.

Aynı bilgilendirmede, oluşturulmakta olan yeni gözlem noktasının, Türkiye, Rusya ve İran’ın bir araya geldiği “Astana görüşmeleri kapsamında ateşkesin tesis, gözetim ve devamını sağlamayı, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını ve yerlerinden edilenlerin evlerine dönmesi için uygun şartları temin etmeyi amaçladığı” belirtildi.

Tal Tukan yerleşimi, Suriye muhalefetinin kontrol ettiği bölgenin içinde, bu bölge ile rejim kontrolündeki alanı ayıran temas çizgisinin yaklaşık altı buçuk kilometre kadar batısında. Yani bu gözlem noktasında mevzilenen Türk birliği, Beşar Esadrejimi ile çıplak gözle görüş menzili içinde komşu konumunda bulunuyor.

Buradaki 7 numaralı yeni gözlem noktasının yaklaşık 20 kilometre kadar kuzeyindeki El Ais kasabasında da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 5 Şubat tarihinde kurduğu 6 numaralı gözlem noktası yer alıyor. Tal Tukan’daki yeni gözlem noktası, batıda Hatay sınırına yaklaşık 70 kilometrelik bir uzaklıkta bulunuyor.

Gerek 6, gerek 7 numaralı gözlem noktalarının ortak özelliği, İdlib bölgesinde muhalefetin kontrolündeki bölgede kuzeyden güneye doğru inen Halep-Şam otoyolunun doğusunda yer almaları.

Türkiye’nin Astana süreci içinde İdlib’de toplam 12 gözlem noktası tesis etmesi planlanıyor. Kuzeyde Afrin ile İdlib’i ayıran sınır çizgisinin hemen bitişiğindeki üç gözlem noktasının da geçen ekim aylında kurulduğu hatırlandığında, bugün itibarıyla TSK, İdlib’de operasyonel olarak tam beş noktada pozisyon tutmuş bulunuyor. Önümüzdeki günlerde yeni gözlem noktalarının tesisine ilişkin duyurularla karşılaşmak şaşırtıcı olmayacak.

Türkiye’nin İdlib’e dönük stratejik ilgisinde, bulunacak bir çözümde Türkiye’deki mültecilerin buraya gönderilmesi kadar, buradan gelebilecek yeni bir göç dalgasının engellenmesinin de önemli bir yer tuttuğu tahmin edilebilir.

İdlib, Suriye’deki iç savaşın girilen son evresinde muhalefetin çekildiği en geniş bölge olma özelliği taşıyor. Suriye’deki iç savaşın nasıl bir finalle kapanacağı ve bu çerçevede Suriye’ye nasıl bir siyasi çözüm bulunacağı sorusunun yanıtı, önemli ölçüde muhalefetin son kalelerinden en büyüğü  İdlib’de ne olacağı ile yakından ilişkili.

Uluslararası Kriz Grubu’nun (International Crisis Group) İdlib’le ilgili olarak hazırladığı son rapora göre bu bölgede toplam 2 milyon 650 bin insan yaşıyor ve bu topluluğun yaklaşık yarısı ülke içinde yerlerinden edilmiş Suriyeliler. Ayrıca, muhalefet cephesinde iç savaşta bir hayli tecrübe kazanmış on binlerce silahlı militan yine bu bölgede bulunuyor.

Raporda altı çizilen endişe verici bir ihtimal, Suriye rejiminin İdlib bölgesine doğru sert bir saldırıya kalkışması ve bunun Türkiye’nin sınırlarına doğru yönelecek büyük bir insani göç felaketini tetiklemesidir.

Uluslararası Kriz Grubu, bu çerçevede Rusya’ya, Beşar Esad rejimini böyle bir saldırıdan vazgeçirmesi yolunda çağrıda bulunuyor.

Ayrıca, TSK’nın sınır çizgisine bitişik gözlem noktalarında bulunmasının, muhtemel bir en kötü durum senaryosunda ciddi riskler yaratacağı da göz ardı edilemez.