Türkiye'de demokrasinin kurumsallaşmasında “açık toplum” vurgusu yapan İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Türkiye demokratikleştikçe onu düşman ilan eden yapılar yok olacak” dedi.
Türkiye'de demokrasinin kurumsallaşmasına yönelik çalışmaları ve konuşmalarında süreki Karl Popper'in 'Açık Toplum' anlayışını vurgulayan ve bu yönüyle daha önceki bakanlardan farklı entelektüel bir profil çizen İçişleri Bakanı Efkan Ala, Sabah ve Daily Sabah'tan Ali Ünal'ın sorularını yanıtladı. Ala. açık toplum anlayışının paralel yapıyı tarihe gömeceğini söyledi. İşte bakan Ala'nın değerlendirmeleri şöyle:
Emniyetin içinde yasadışı dinleme ve casusluk faaliyetiyle ilgili operasyonlara gerekçe nedir?
Türkiye'nin ulusal güvenliği tehdit edildi. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, bakanlıklar, istihbarat kurumları, güvenlik teşkilatları, kamu bürokratları, STK başkanları, Savunma Sanayi yönetimi, işadamları, siyasi parti genel merkezleri ve il teşkilatları yasadışı bir şekilde dinlendi. Türkiye'nin, başta MİT olmak üzere kurumları vasıtasıyla yürüttüğü legal insani yardım faaliyetlerini, devlet içerisinde kümelenmiş bir grup, sanki bu faaliyetler ve kurumlar yasadışı örgütler ve terör gruplarıyla ilişkiliymiş gibi göstermeye çalıştı. Türkiye'nin ulusal güvenliğine saldırı gerçekleştirenler hukuk önünde hesap vermeye başladılar. Türkiye demokratik hukuk devleti kuralları içerisinde bu suçlularla mücadeleyi sürdürecek.
Dinlemeleri yapan ve yasadışı faaliyetleri yürütenlerin, Gülen grubu ile ilişkili olduğuna dair hangi veriler var? Bu soruşturmaların cadı avına dönüştüğü iddialarına karşı ne söylemek istersiniz?
Emniyet, yargı ve bürokraside konuşlanmış, yasadışı faaliyetlerle ilgili soruşturmalarda aynı kaynaktan beslenen iftira ve yalana dayalı kampanyalar, dirençlerle karşılaşılıyor. Medyadan iş dünyasına, bürokrasiden sivil toplum örgütlerine kadar aynı yerden kontrol edildikleri 'açık sır'dı. Devlet, bütün iddiaları demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun olarak soruşturmakta. Cadı avı söylentileri ise dayanaksız bir iftira ve kara propagandadır. Türkiye'de emniyet teşkilatı 260 bin personelden oluşuyor. Teşkilat içinde şüpheli personel sayısı 2 bin kişi. Bin kişi hakkında, bu suçlarla irtibatlı olduklarına dair yargıya suç duyurusunda bulunuldu. Sadece 68 emniyet mensubu suçlarından dolayı görevlerinden ihraç edildi. Bu rakamlar, emniyet içinde çeşitli suçlara bulaşmış kişiler ile mücadele edildiğinin göstergesi. Aslında, cadı avı iddiası bu paralel yapı ve onun sözcülüğünü yapan kendi medyalarının zihin haritalarını ortaya koyuyor. Soruşturmalarımız ve müfettişlerimiz vasıtasıyla ulaştığımız belgeler bizlere gösteriyor ki; bunlar ortada örgüt yahut suç yokken, yapay bir şekilde, ilgili, ilgisiz kişilerle ilişkilendirerek dosyalar hazırlamışlar ve suçlar uydurmuşlar. Şu an bizi suçladıkları cadı avına, kendileri hazırlanmışlar.
Bu örgüt ile mücadele sırasında karşılaştığınız zorluklar var mı?
Yasadışı örgütler ve organizasyonlar kendi amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü yolu denerler. Bu tür paralel yapılar, açık toplum olma yolunda hızla ilerleyen Yeni Türkiye'yi düşman ilan etmekte. Çünkü açık toplum ve demokratik düzende, bugün elde ettikleri kayıt dışı gelirleri elde edemezler. Türkiye'deki problemden beslenen diğer yapılar gibi onlar da hukuk sınırları dâhilinde mücadeleyye yok olup tarihe gömülecek.
Daha önce, 'Paralel yapının harekete geçmesinde, Başbakan Erdoğan'ın 2009 yılındaki Davos çıkışı bir milattır' demiştiniz. Bunu biraz açabilir misiniz?
Belgelere baktığımızda dinlemeler, dosyalamalar hemen o dönemden sonra başlıyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik siyasi saldırı meydana geliyor. Ardından Gezi olayları gündeme geldi. Son olarak da 17 ve 25 Aralık operasyonları gerçekleşti. Paralel yapının uluslararası organlarla işbirliği içinde olduğu açık.
Siz sürekli olarak konuşmalarınızda 'Açık Toplum' anlayışını vurgulayan bir siyasetçi olarak 'İleri demokrasi' kavramı ile neyi kast ediyorsunuz?
Türkiye oldukça istikrarsız bir bölgede bir istikrar adası olarak yoluna devam etmekte. Kendisini muhafazakâr demokratlar olarak tanımlayan bir siyasi hareketin mensupları, 2002'den bu yana ülkeyi reformlar ile dönüştürmeye devam ediyor. Nihai hedefimizi de tekrar deklare ediyoruz; 'İleri, gelişmiş demokrasi.' İleri demokrasi bir hak ve özgürlükler demokrasisidir.
'Türkiye reformcu kimliğini kaybetti, otoriterleşiyor' eleştirilerine nasıl yanıt verirsiniz?
AK Parti iktidara geldiğinden bu yana Türkiye'de herhangi bir alanda geriye gitmiş herhangi bir düzenleme ve uygulama gösterebilir misiniz? Türkiye'de geriye giden tek şey muhalefet partileridir. Muhalefet de reformcu bir kimliğe bürünürse, Türkiye reformlar yapma hususunda ivmesini artıracaktır. Çünkü Anayasa reformu için siyasal çoğunluk gerekiyor. Önümüzdeki yıl gerçekleşecek seçimlerde milletimizden yetkiyi alıp, temel hak ve özgürlükler temelindeki Yeni Anayasayı yapmayı arzu ediyoruz.