İçişleri Bakanı: Siivil şehitlik açıklaması yanlış anlaşıldı

İçişleri Bakanı: Siivil şehitlik açıklaması yanlış anlaşıldı

 

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Şırnak'ın Uludere İlçesi'ne yakın sınırda düzenlenen hava operasyonunda ölen 34 kişinin sivil şehit sayılabileceğiyle ilgili açıklamalara şehit yakınları ve gazi derneklerinin tepki göstermesinin 'yanlış anlaşılmadan' kaynaklandığını söyledi.
 
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, bir dizi incelemelerde bulunmak üzere geldiği Gaziantep'te ilk olarak Gaziantep Valiliği'ni ziyaret etti. Burada Vali Erdal Ata'dan kentle ilgili bilgiler alan Bakan Şahin, Gaziantep'in birtakım sorunları olmasına karşın örnek bir kent olduğunu vurguladı.
 
Bakan Şahin, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bir gazeteci, terör olaylarında ölen sivillerin şehit sayılmasıyla ilgili yasal düzenleme hazırlığı ile bu düzenleme kapsamında 28 Aralık 2011'de Şırnak'ın Uludere İlçesi'ne yakın sınır ötesi operasyonda savaş uçaklarının bombardımanında ölen 34 kişinin sivil şehit sayılabileceğiyle ilgili açıklamalara şehit yakınları ve terör gazilerinin gösterdiği tepkilerle ilgili değerlendirmesi soruldu.
 
Şahin, düzenlemeyle ilgili bir yasa taslağı olduğunu ancak TBMM'ye yansımadığını belirterek şunları söyledi:
 
"Yasa Meclis'e sıka sürede intikal edecek. Şehitlik; güvenlik güçlerimiz başta olmak üzere, ülkenin birliği, bütünlüğü, huzuru ve güvenliği uğruna ölenlerin hem dinimiz, hem de milli değerlerimize göre aldığı bir değer, bir rütbedir. Ülke bütünlüğüne, devletin varlığına yönelik bir takım suç örgütlerinin mensupları tarafından gerçekleştirilen olaylarda bir günahı olmadan hayatını kaybeden, özellikle terör yapılanmasının mağduru olarak hayatını kaybeden insanlarımız var. İnanıyoruz ki, belli durumlardaki ölümler de şehitlik hükmündedir.
 
İnancımıza göre günahsız, masum bir şekilde hayatını kaybeden bu insanlarımızın toplumumuzda açtığı yaralar var. Onlara devlet olarak, toplum olarak daha farklı bir sahiplenmenin içinde olma mecburiyeti ortaya çıktı. Sözgelimi 2010 Eylül ayında Hakkari Durankaya Mezrası'nda atılan bomba ve silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden insanlarımız var.
 
Yetim kalan 2 yaşındaki Zeynep'in annesi, Batman'da Mizmin annemiz var. Bingöl'de Hatice Belgin hanımefendi, bomba yüklü hemcinsi bir kadın teröristi fark ederek durdurmak için üzerine atlamak suretiyle hayatını kaydetti. Bunların da terörün doğrudan mağduru olarak sahiplenilmesi gerekiyor. Bu bağlamda kendilerinin şehit olarak kabulü ve işlevi görmesi, şehitlik haklarından yararlanması gibi bir düzenlemedir."
 
 

'Tepkiler yanlış anlaşılmadan'

 
 
Bu girişimin terörün oluşturduğu yarayı sararken, yaranın yanındaki diğer yaraları da sarma yaklaşımı olduğunu savunan Şahin, söz konusu yasal düzenlemenin başka bir anlamı olmadığını belirttiği açıklamasının devamında şöyle dedi: 
 
"Şehit yakınlarının buna tepki göstermesinin bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını düşünüyorum. Yasa çıktığında bir komisyon oluşacak. Kimin, hangi durumda şehitliği, yakınlarının şehitlik imkanlarından yararlanması konusuna komisyon karar verecek. Bizim toplum olarak belli konulara erken tepki vermek gibi bir alışkanlığımız var. Heyecanlı bir toplumuz. Bunu hepimiz zaman zaman yapabiliyoruz. Biraz bekleyip görürsek, doğruyu, iyi yaptığımızı hepimiz fark edeceğiz. Yani, yapılan şey, yarayı tam tedavi etme yaklaşımında, büyük devletin iyi gününü, kötü gününü milletiyle başarmanın göstergesidir.
 
Başka bir şey değildir. Henüz yasa kesinleşmedi, yürürlüğe girmedi. Yürürlüğe girdikten sonra yasanın amacı, yasanın işleyişine ilişkin hükümleri de orada göreceğiz. Bunlar akla gelen durumlardır. Hemen değerlendirmeler yapıyoruz. Bunlar da normaldir. Terörle doğrudan, dolaylı veya terör zannedilen her konunun mağduru, bu yasa kapsamında değerlendirilmek üzere masaya yatırılacaktır. Ama, nihai karara bakmak lazım. Hakikaten terör mağduru ve terörde hayatını kaybetmişlik unsurları var ve komisyon tarafından öyle belirlenmiş midir, belirlenmemiş midir? Ona bakmak lazım. 
 
Şu anda ne komisyon çalışıyor, ne de komisyonun bir gündemi söz konusudur. Yani biz çoktan önden giderek, yarını bugün tartışıyoruz. Bu konuda henüz yarında değiliz. Bu konunun yarını ve yarının gündemi geldiğinde, neyin ne olduğu, ne olacağı, ne olmadığı ortaya çıkacaktır. Tepkilerin erken verilmesi, sadece bize birbirimizi daha yanlış anlamamızı sağlar ve zaman kaybettirir."