Ed Butler, Edwin Lane ve Bryan LufkinErem - BBC Business Daily
Bazı ülkeler pandemi sırasında dönem dönem alkollü içki tüketimini yasaklayarak hastaneler üzerindeki baskıyı azaltmayı hedefledi. Peki bunun etkisi ne oldu?
Pandemi nedeniyle pek çok ülkede insanlar evinden çıkamaz hale geldi. İş güvencesi ve sağlıkları konusunda endişe duyanların sayısı arttı. Bu insanların bir kısmının rahatlamak için içkiye yöneldiği aşikar. Nisan 2020'de Birleşik Krallık'ta yapılan bir ankette karantinaya girenlerin yüzde 21'inin daha fazla alkollü içki içtiği ortaya çıktı. Kanada'daki bir araştırma da benzer bir orana ulaştı.
Öte yandan Güney Afrika'da hükümet alkolün satışı ve nakliyesini tamamen yasakladı. Bunun gerekçesi olarak, hastane yataklarını alkol kaynaklı hastalıklar veya yaralanmalara ayırmanın önüne geçerek daha fazla Covid-19 hastasına bakabilme isteği gösterildi.
Güney Afrika bunu deneyen tek ülke değildi. Tayland ve Hindistan da dönem dönem alkollü içki satışını yasakladı, Kenya ise restoranlarda alkollü içki satışını sonlandırdı.
Güney Afrika'nın uyguladığı dört aylık yasak 15 Ağustos'ta kaldırıldı. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre içki tüketiminin en yoğun olduğu ülkelerden biri olan Güney Afrika'da yasağın kaldırılması mutlulukla karşılandı.
Ülkede ırk ayrımına dayalı apartheid rejimi döneminde siyahların alkollü içki içmesine izin verilmiyordu. Bu yüzden yasa dışı barlar siyahların beyaz yönetimine karşı direnişinin simgelerinden biriydi ve apartheid sonrası da bir yaşam tarzı haline geldi.
Bazılarına göre Güney Afrika'nın önünde yapabileceği çok az şey kalmıştı. Ağustos başında dünyada en çok toplam vakanın görüldüğü beşinci ülke olmuştu. Hastane yasağı pandeminin başından itibaren yüksekti.
Fakat bu yasağı eleştirenler, alkolü yasaklamanın daha fazla hastane yatağı sağlamak için en iyi yol olup olmadığını sorguluyor.
Onlardan biri de yasak sırasında işini kaybeden ve sonrasında yeni bir iş bulamayan barmen Johannes Ramatsi.
Ramatsi, "Kötü hissediyorum" diyor ve ekliyor:
"İşe geri dönmek ve tam zamanlı çalışmak istiyorum. Çünkü çocuklarıma yiyecek bir şey vermem lazım. Dört çocuğum var."
Alkollü içki sektörü o dönemde net bir şekilde zarar gördü. İçki Satan Mekanlar Birliği Başkanı Lucky Ntimane ülkede bir milyon kişinin işinin bu sektörle bağlantılı olduğunu söylüyor:
"Ülkedeki ekonominin çarklarını bir şekilde bu sektör çeviriyor diyebilirim. GSYH'nin (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) yüzde 3'ünü bu sektör oluşturuyor."
Ntimane, alkollü içkiyi yasaklamanın negatif bir etkisine daha işaret ediyor: Karaborsada yasa dışı satışlar.
Tarih boyunca alkollü içkiyi yasaklayan çoğu ülkede olan şey budur, tıpkı 1920'ler ve 30'lardaki ABD gibi.
Bugün yasak uygulayan ülkelerde de benzer bir durum var. Pandemi sırasında alkollü içkiyi geçici süre yasaklayan Meksika'dakli bazı eyaletlerde metil alkol içeren sahte içkileri içen çok sayıda kişi hayatını kaybetti.
Güney Afrika'da hükümet alkollü içkğinin yanı sıra sigarayı da yasaklamıştı ve pandemi döneminde ikisi de karaborsada satılıyordu.
Öte yandan alkolün olumsuz etkilerini reddetmek de mümkün değil. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre dünyanın en büyük sağlık riskleri arasında yer alan alkol 60 büyük hastalık ve yaralanma ile ilişkilendiriliyor. Her yıl 4,5 milyon insanın ölümünün sorumlusu olarak gösteriliyor.
Güney Afrika en fazla kişinin doğal olmayan yollardan öldüğü ülkeler arasında. Her yıl 14 binden fazla kişi trafik kazalarında, her gün 60 kişi de cinayet sonucu ölüyor.
Kadına karşı şiddet vakalarını inceleyen araştırmacı Bongiwe Ndondo, bu olayların çoğunun alkol ile ilişkili olduğunu ve pandemi ile getirilen alkol yasağının toplumda olumlu bir etki gösterdiğini anlatıyor:
"Sahada konuştuğumuz pek çok kadın, hiç bu kadar iyi hissetmediklerini söylüyor. Hiç bu kadar güvende olmamışlardı."
Ndondo pek çok kişinin yasaktan memnun kaldığını, "alkolün yarattığı sosyal sorunların" olmadığı bir ülkenin nasıl bir ülke olabileceği üzerine düşünmeye başladığını söylüyor.
Bu sorunların boyutunu yasak kaldırılınca net bir şekilde görmek mümkün oldu: Hastanelerin acil servislerine başvurular iki katına çıktı. Bunların yüzde 85'i alkolle ilişkili kaza, bıçaklama, saldırı ve silahla yaralama gibi olaylardı.
Tygerberg Hastanesi'nden Dr. Katie Jordaan, "Pek çok hasta öylesine sarhoş geliyor ki, kafalarına darbe alıp almadıklarını fark etmek bile zor oluyor. Bu çok yorucu" diyor.
İş arkadaşı Scott Mahoney ise yasağın kalkmasıyla ev içi şiddetin de arttığını anlatıyor:
"Sağlık sisteminin halihazırda zorlanmakta olduğu bir ülkede alkolizmin miktarı şiddet ve kazaya yol açıyor."
Yine de Alkollü İçki Satan Mekanlar Birliği Başkanı Lucky Ntimane alkollü içkiyi yasaklamanın gerçek sorunu çözmediğini, insanları eğitmenin uzun vadede daha etkili ve başarılı bir çözüm olduğunu söylüyor:
"Ülke olarak alkol bağımlılığı ve bunun toplumsal zararlarını tartışmaktan kaçınıyoruz. Covid-19 pandemisi alkol ile sağlıksız ilişkimizi gözden geçirme imkanı verdi.
"Ben alkollü içki satan bir mekan sahibi olarak alkollü içkiyi ölçülü içmek gerektiği mesajını daha iyi yayabilecek bir konumdayım. Müşterime gidip 'Yeterince içtin' diyebiliyorum."
Harvard Üniversitesi'nden ekonomist Jeffrey Miron, alkollü içki yasağının genellikle çözdüğünden daha fazla sorun yarattığını söylüyor. Bunların başında da alkol tüketimi ve ticaretinin yeraltına kayması geliyor:
"Yeraltı piyasalarının pek de sevilmeyen özellikleri vardır: Şiddet içerirler, kalite kontrol zayıftır, bu yüzden yanlışlıkla fazla doza maruz kalan veya zehirlenenler olur.
"Vergi gelirini de kaybedersiniz. Ve son olarak da kurallar ırkçı bir şekilde uygulanır."
Miron çoğu ülkenin ekonomisinde alkolden alınan vergi gelirinin çok büyük bir orana denk gelmediğini fakat bütün bir endüstriyi yasaklamanın ekonomiye olumsuz etkileri olduğunu söylüyor:
"İnsanlar işini kaybedecek, dolayısıyla sigortasını da kaybedecek ve depresif hissedecek… Bütün bunların sağlık üzerinde negatif etkisi var."
Covid-19'la mücadele için ise virüsü yayan etkinlikleri yasaklamanın, örneğin restoranlar ve barların kapalı mekanlarını kapatmanın kamu sağlığı açısından daha etkili olduğunu söylüyor.
Bu mekanların paket servis veya gel al alkol satışı yapmasına izin verilmesinin de ekonomik etkiyi azaltacağı görüşünde.
Miron alkolü yasaklamanın şiddeti de azaltmadığını anlatıyor:
"ABD'de alkolün yasaklanmasıyla karaborsa ve yasa dışı örgütlerin alkol satışı nedeniyle şiddet arttı.
"Çünkü yeraltında insanlar anlaşmazlıklarını avukatlarla değil silahlarla çözerler."
University of California'da kriminoloji ve ekonomi alanında çalışan Emily Owens, pek çok ülkenin dengeyi kurmakta zorlandığını söylüyor:
"Alkol insanların içmekten keyif aldığı bir şeydir. Hoştur. Alkollü içki tüketiminin faydalarını görüyoruz. Fakat bir noktadan sonra bu tüketim toplum için büyük bir soruna dönüşüyor."
Owens alkollü içkiden alınan vergiyi artırmanın gerçekten içmek isteyen insanların hâlâ içmeye devam etmesini sağlarken, tüketimini azaltmak isteyen insanlara bu yönde bir motivasyon sağlayabileceğini söylüyor.
Bu sorunun uzun vadeli yanıtları ne olursa olsun, Güney Afrika'nın birkaç aylık alkollü içki yasağı, ev içi şiddeti araştıran Bongiwe Ndond'ya daha fazla düzenleme ile nasıl bir toplumsal değişimin yaşanabileceğini görme imkanı vermiş.
"Güney Afrika'da aşırı içme sorunu var. Bazı kısıtlamaların olduğu fakat alkollü içkinin de yasaklanmadığı bir noktaya nasıl gelebiliriz?" diye soruyor.
Bu sorunun cevabını bulmak hiç şüphesiz ki yalnızca Güney Afrika'nın değil pek çok ülkenin işine yarayacak.