İÇKİ YASAĞINA DAVA ANKARA (A.A)

-İÇKİ YASAĞINA DAVA ANKARA (A.A) - 19.01.2011 - Ankara Barosu, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun 7 Ocak 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ''Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin'' yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştayda dava açtı. ''Alkollü içki satışını ve tüketicinin alkollü içkiye ulaşmasını engelleyen yönetmeliğin tümünün iptalinin gerektiği, yönetmeliğin anayasaya, kanunlara, hukukun genel ilkelerine ve hizmet gereklerine açıkça aykırı olduğu'' belirtilen dilekçede, şunlar kaydedildi: ''Bu yönetmelik, davalı idareye sınırsız takdir yetkisi tanımaktadır. Yönetmeliğin amacı kamu yararı değil topluma yeni bir yaşam biçimi dayatmaktır. Dayatılan bu yeni yaşam biçimine uymayanların tasfiye edilmek suretiyle cezalandırılması hedeflenmektedir. Yönetmelikle yapılmak istenen, toplumu veya gençleri korumak değil belli ve tek tip yaşam tarzını dayatmak suretiyle terbiye ve tedip etmektir. Demokratik ülkelerde idarenin toplumu terbiye ve tedip yetkisi yoktur.'' ''Yönetmeliğin, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin satışı ve sunumuna ilişkin esasları bir arada düzenlediği, birbirinden farklı iki ürün grubunun aynı yönetmelikle düzenlenmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı'' ifade edilen dilekçede, ''bu birlikte düzenlemenin alkollü içkilerin de tütün mamulleri gibi mutlak olarak zararlı olduğu, çok az bile tüketilse bağımlılık yaptığı varsayımına dayandığı, bunun da bilimsellikten ve kanun gerekçesinin amacından uzak bir yorum olduğu'' belirtildi. Yönetmelikle anayasanın 12. ve 13. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunma yasağı ve ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği kaydedilen dilekçede, yönetmelikle getirilen reklam yasakları ve alkollü içki satışına yönelik yasakların alkol üreticilerinin, satıcılarının ve işletme sahiplerinin anayasanın 48. maddesiyle güvence altına alınan çalışma hürriyetini ihlal ettiği öne sürüldü. -''24 YAŞ SINIRININ KANUNİ DAYANAĞI YOK''- ''Yönetmeliğin dayanağı olan 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu'nun 19. maddesinde 18 yaşından küçüklere alkollü içecek sunulması veya satılmasının yasaklandığı bildirilen dilekçede, yönetmeliğin 4/1-ç maddesinde, 15 ile 24 yaş arası kişilerin genç olarak tanımlandığı, 24/2-d maddesinde de çocukları ve gençleri hedef alan veya bu kişilerin ilgi alanına giren etkinlikler ve bu nevi etkinliklerin tanıtımında ve etkinliklerin gerçekleştirileceği mekanlarda alkollü içki markaları veya bu markaları çağrıştıracak nitelikteki unsurların kullanılamayacağı ve bu etkinliklerde satış ve sunum yapılamayacağının hükme bağlandığı'' ifade edildi. Bu hükümle gençlere yönelik konser, festival, üniversitelerin yıl sonu partileri gibi etkinliklerde 18 yaş üzeri gençlere alkollü içki sunum ve satışı yapılamayacağı belirtilen dilekçede, ''Seçimlerde oy kullanmak, borç ve yükümlülükler altına girmek, evlenmek gibi hayati konularda 18 yaşını doldurmuş kişilerin doğru karar verebileceğini öngören bir hukuk sisteminde alkollü içki kullanımına kısıtlama getiren bu hüküm tüm hukuk düzeniyle çelişmektedir. Bu nedenlerle, yönetmelik hükmü, 4250 sayılı kanuna ve hukukun genel ilkelerine aykırıdır'' denildi. Yönetmeliğin catering hizmeti veren firmaların davet ve organizasyonlara, sergilere, konserlere giderek içki servisi sunmalarını veya satmalarını engellediği, bu durumun da bu firmaların faaliyetlerini devam ettirmesini neredeyse imkansız hale getirdiği savunulan dilekçede, alkollü içki sektörünün faaliyetine yönelik fuar, festival ve şenlik gibi etkinliklere yönelik her organizasyon için izin alma zorunluluğunun organizasyonun yapılmasını da imkansız hale getireceği belirtildi. Dilekçede, ''Yönetmelik hükmüyle organizasyon veya etkinliğin yapılacağı mekanın içki ruhsatı bulunmaması halinde alkol sunumu yapılması da mümkün olmayacaktır. Bu durumda tarihi veya kültürel önemi olan yerlerde (Topkapı Sarayı, Arkeoloji Müzesi, Tophane ve benzeri birçok mekanlar gibi) geleneksel hale gelmiş birçok etkinlikte alkollü içki sunumu, satışı ve kullanımı da engellenmiştir'' denildi. İdarenin genel sağlığın korunması amacıyla düzenleme yapma yetkisi bulunduğu ancak bu yetkiyi kullanırken işletmelerin varlıklarını sürdürebilmelerini ölçüsüz şekilde zorlaştırmaması, işletmecilerin çalışma özgürlüklerini kullanmalarını ağır şartlara bağlamaması gerektiği belirtilen dilekçede, bakkal, market, süpermarket, hipermarket, kuruyemişçi, büfe gibi iş yerlerinde hacmi 20 cl ve altında bulunan ambalajlardaki alkollü içkiler satılmaması, alkollü içkilerin bedelsiz, hediye, yardım, ödül, eşantiyon veya promosyon olarak dağıtılamaması gibi düzenlemelerin, tüketicilere ve satıcılara ağır yasaklar getirdiği kaydedildi. -''ALKOL BAĞIMLILIĞINDAN KORUMA GÖREVİ VERİLMİŞTİR''-  Dilekçede, yönetmelikte alkollü içkilerle ilgili öngörülen diğer yasaklara da işaret edilerek, şu açıklamalara yer verildi: ''Anayasanın 58. maddesiyle devlete gençleri alkol düşkünlüğünden ve uyuşturucu maddelerden korumak için gerekli tedbirleri alma görevi verilmişse de anayasa tarafından devlete engelleme görevi verilen konu alkollü içkilerden değil alkol bağımlılığından korumaktır. Alkol kullanılması ile alkol bağımlılığının da birbirinden çok farklı olduğu şüphesizdir. Yukarıda belirtilen ve tarafımızca dava konusu edilen yönetmelik hükümleri ile ulaşılmak istenen asıl amacın kamu sağlığı ve tüketici haklarının korunması yerine alkol kullanımının yasaklanmasına yönelik olduğu da kuşkusuzdur. Yönetmelik hükümleri, topluma kültürel anlamda katkısı olan pek çok etkinliğin yapılmasını keyfi biçimde engellemektedir. Örneğin, çok tanınmış bir basketbol kulübünün isminin değiştirilmek zorunda kalınması, pek çok müzik ve tiyatro etkinliklerine sponsor olunmaması nedeniyle bu tip sanat etkinliklerinin gerçekleştirilememesi tehlikesi doğması, yeni yıl, sevgililer günü, doğum günü ve düğün gibi özel günler teması kullanılarak reklam yapılmasının yasaklanması, aksi yöndeki yargı kararlarına rağmen alkollü içkinin diğer gıda maddelerinin tüketiminin vazgeçilmez bir tamamlayıcısı olduğuna yönelik reklamların yasaklanması, toplumda var olan yaşam düzeninin dönüştürülmesi suretiyle demokratik ve laik devlet ilkesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırı yaşam tarzının egemen kılınması açıkça anayasanın 2. maddesine aykırıdır.'' Baronun dava açma hak ve ehliyeti bulunduğu ifade edilen dilekçede, ''Yönetmeliğin ve bu yönetmelikle getirilmiş yasaklamaların bireylerin doğrudan temel hak ve hürriyetlerine hukuk dışı müdahale niteliğinde olduğu dikkate alındığında dava konusu yönetmeliğin anayasaya, kanunlara, hizmet gereklerine ve hukuka uygunluğunun tartışılması amacıyla bu davanın açılması zorunluluğu doğmuştur'' denildi.