12 Eylül 1980 darbesi sonrası kurulan Sıkıyönetim Mahkemeleri tarafından verilen idam cezalarıyla ilgili, Kenan Evren'in, “Hainleri asmayıp da besleyecek miyiz?” sorusu, herkesin bu konudaki fikrini öğrenmesini sağladı. Dört yılda idam edilen 50 kişi arasında yer alan gençlerin ne düşündüğü tam 29 yıl sonra “son mektup”larıyla ortaya çıktı.
“ŞU mektubu yazarken bir yandan çay, sigara içiyorum. Ağır ağır. Tadına vara vara. Neşesiz değilim. Bir yandan yaşamımın film şeridini toplamaya çalışıyorum
kafamda...” “Şu anda saat 04.00 ve ben infaz için son hazırlığım olarak bu mektubu yazıyorum...” “Biraz acele etmek zorundayım. On dakika bile bana çok görüldü. Elimde kelepçe ile yazmak zor...” “Az sonra son görevimi yapmak üzere darağacına çıkacağım. Sloganlarımı haykıracağım, dizlerim titremeyecek. Yirmi yedi yaşına bastığım bu gecenin sabahını kimse unutmayacak...” Bu sözler 12 Eylül sonrası idama mahkûm edilen ve darağacına gitmeden önceki “Son 10 dakika”larında sevdiklerine seslenen gençlerin kaleme aldığı mektuplardan...
Yaşlanmamış bedeninin az sonra darağacında sallanacağını bilen biri kelepçeli elleriyle “son söz” olarak ne yazar. Ne düşünür. Ölüme dakikalar kala, geride bıraktıklarına neler söyler? Bütün bunların yanıtları 78’liler Vakfı’nın arşivinde yer alan ve 12 Eylül döneminde ölüm cezası infaz edilenlerin kaleme aldığı ve dosyalarda saklanan mektuplarda gizli... İşte o idam mahkûmu 11 solcu gencin sözleri:
Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamayın. Başı dik olun
NECDET ADALI (7 Ekim 1980 Ankara)
Sevgili anneciğim ve babacığım, sizleri ve ezilen halklar uğruna mücadeleyi erken bırakmak zorunda kaldığım için üzgünüm...
SERDAR SOYERGİN (25 Ekim 1980 Adana)
Sevgili anneciğim eğer ben asılıp ölürsem, sen hiç üzülme. Geride kalan yoldaşlar da senin oğlundur. (...) Biz bir ölürüz bin doğarız. (...) Biz ölürken bile başımız dik yürürüz...
VEYSEL GÜNEY (10 Haziran 1981 Gaziantep)
Değerli babacığım ve tüm dostlarım. (...) Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum. Babacığım, ben ölüme seve seve gidiyorum, bir namussuzluk ve bir ..lik yapmadım. Onun için hiç üzülmeniz gerekmez. (...)
HIDIR ASLAN (24 Ekim 1984 İzmir)
“Canım Abim. Uzun uzun yazacak değilim. Bu ana hep hazırdım. Son yolculuğum yaşamım kadar güzel olmalı. Üzülmek mi? Bunu hiç istemiyorum canlarım. Büyük sözler etmeyi gereksiz buluyorum. Her şey yaşamımız kadar açık ve sade olmalı. (...) Şu mektubu yazarken bir yandan çay sigara içiyorum. Ağır ağır. Tadına vara vara. Neşesiz değilim. (...) Çok şey söylemek istiyorum ama zaman öyle kısa ki. On dakikamız var. Üzülmeyin acılara yenilmeyin hayata karşı güçlü olun yaşam budur. Başı dik olun.
ERDAL EREN (13 Aralık 1980 Ankara)
Sevgili annem, babam ve kardeşlerim. (...) Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. (...) Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar.
ÖMER YAZGAN (29 Ocak 1983 İzmit)
Sevgili anama, babama ve kardeşlerime, şu anda saat 04.00 ve ben infaz için son hazırlığım olarak bu mektubu yazıyorum. (...) Elimde kelepçe ile yazmak zor. (...) Gözyaşlarınızı düşmanlardan gizlemeyi öğrenmelisiniz. (...)
MEHMET KAMBUR (29 Ocak 1983 İzmit)
Değerli karıcığım, biz tarihi görevimizi yerine getirirken en azından seni görmek isterdim. (...) Son olarak da ülkemin özgürlüğü uğruna canımı severek feda ediyorum. (...)
MUSTAFA ÖZENÇ (20 Ağustos 1981 Adana)
Sevgili Babacığım. (...) Bu satırları yazmamın nedeni kendinizi bu konuda suçlamamanız içindir. Siz bana karşı görevinizi fazlasıyla yerine getirdiniz.
İLYAS HAS (6 Ekim 1984 İzmir)
Şu an sizlere en son mesajımı iletiyorum. Ben sizlerin yüzüne kara çalacak hiç bir şey yapmadım.(...) Belki de çok şey vardır sizlere iletebileceğim ama şu an aklıma bir şey gelmiyor ki... Bu da doğal olsa gerek.
RAMAZAN YUKARIGÖZ (29 Ocak 1983 İzmit)
Değerli aileme, annem, babam ve kardeşlerime. Sizler için birçok şey yapmak istedim ve her zaman da isterdim. (...) Benim için üzülmenizi, gözyaşı dökmenizi istemem. Devrimci olarak yaşadım, devrimci olarak ölüyorum. (Annesine yazdığı mektuptan) Burada şereflice yaşayıp şereflice ölerek sana olan borcumun bir kısmını ödemek istiyorum.
KADİR TANDOĞAN (25 Haziran 1981 İstanbul)
Sevgili aileme, anneme, Mediha ablama, Nuriye ablama, kardeşim Meliha, yeğenim Servet ve enişteme: İnanın bu yaşamımda ölmeme değil, sizleri arkada, gözü yaşlı bıraktığıma üzülüyorum. Kolay değil, benimki bir anlık şey. Ya sizler? (...) Bu mektup elinize geçtiğinde ben ölmüş olacağım. Mektubum baştan sona hüzün dolu. Ama bu şartlar altında yazmak için aklıma başka bir şey gelmiyor.